Aileye Hoşçakal

20.4K 78 23
                                    


×Bu bölüm Özgür'ü anlatıyor×

Sabahın yedisi, okulun ilk günüydü. Lise sona gidiyordum artık. Sabah okula gitmeden önce şarkı dinlerken sigara içmeyi seviyorum bu yüzden okula giderken sigaramı içiyordum. Okulu sevmiyorum ama arkadaş grubun olduğunda okul o kadar da kötü olmuyor.

Okula gelmiştim. Sınıfa girince sınıftaki kimseyi özlemediğimi fark ettim. Zaten arkadaş grubumla bütün yaz beraberdik. Onları özlemek için bir fırsat bile geçmemişti elime. Duvar kenarından orta kısımlarda bir yere oturdum. Biri yanına oturabilir miyim diye sordu. "Üzgünüm, burası dolu" diye cevap verdim. Yalan da söylemiyordum. Çünkü yanıma erkek arkadaşım Çağatay oturacaktı. Çağatayla aşkımızı gizli saklı yaşamıyorduk. Eşcinsel aşkımızı rahat rahat yaşıyorduk. Zaten ikimiz de kimsenin ne dediğini sikleyen insanlar değildik. Çağatay 1.80 boyunda ben ise 1.68 boyundayım. Onun yanında cüce gibi kalıyorum. Çağatayla kişiliklerimiz biraz farklı, o xxxtentacion vb. şarkıcıları dinliyor bense Lana Del Rey, Miley Cyrus falan. Genelde bir kulağında küpe üstünde vintage bir ceket oluyor. Ben daha çok gothic, grunge tarzı kıyafetler tercih ediyorum. Birbirimize tarz olarak benzemiyoruz ama bu bizim için hiçbir zaman problem olmadı.

Çağatay gelmişti, derste başlamıştı.
Ben defterime bir şeyler karalıyordum. Çağatay da kafasını sıraya koymuş bana bakıyordu.

Çağatay: Özgür, biliyorsun ailemle bayadır görüşmüyoruz. Evi kullanmama bir şey de demiyorlar. Artık sen de benle yaşasan? Artık geceleri yalnız geçirmekten sıkıldım.

Çağatay ailesiyle geçinemiyordu. Ailesiyle 6 aydır görüşmüyor ve yıllar önce vefat eden anneannesinin eski evinde yaşıyordu. Ev 2 katlı dubleks bir ev. Birde bodrum katı var. Evin merdivenleri çok eski ve duvarları dökülüyor. Bütün yazı arkadaşlarla bu evde geçirdik. Ama genelde hiçbirimiz yatılıya kalmıyorduk. Çağatay tek başına o evde yaşıyordu ve anlaşılan bu durumdan bıkmış olmalı.

Özgür: Çağatay geçen yaz da bu konuyu konuşmuştuk. Ailem ne der bilmiyorum. Bu konuyu sonra konuşalım.

Kafamı sıraya gömdüm ve dersin bitmesini bekledim. Çok geçmeden zil çaldı. Çağatay'a kantine gidelim mi dedim ve kantine doğru yürümeye başladık. Koridorda yürürken Emirle karşılaştık. Klasik, okula geç kalmıştı. Emir 1.75 boyunda siyah saçlı yakışıklı bir çocuktu. Genelde random bol kıyafetler giyer. Okulun tanınan çocuklarından biri. Her istediği kızı elde ediyor ve bu beni çok sinir ediyordu. Emirin kötü alışkanlıkları vardır. Pekala hepimizin sigara, alkol gibi alışkanlıkları vardı ama Emir bizden daha fazla tüketiyordu ve aynı zamanda uyuşturucu da kullanıyordu. Uyuşturucu kullanmasına hepimiz karşıydık ama bilirsiniz, engel olamıyorduk.

Emiri de alıp kantine indik. Çoktan kantinde bizim için masa tutmuşlardı. Kim mi? Dilan ve Cemre.

Dilan 1.65 boyunda kısa saçlı bir kızdı. Kısa saç derken boynuna kadar gelen saçtan bahsetmiyorum. Halk ağzıyla saçları "erkek" saçı gibiydi. Bu tabirden nefret ediyorum. Dilan lezbiyen biri. Sigara kullanmaz ama alkole asla hayır demiyor. Genelde klasik giyinen yuvarlak gözlüklü biri. Abartı şeylerden pek hoşlanmaz. O yüzden benim tarzımı pek sevmiyor ama yine de birbirimizin en iyi arkadaşıyız.

Cemre 1.67 boyunda çok seksi giyinen dolgun bir kız. Cemre'nin dolgun vücuduna bayılıyorum. Bana Euphoria dizisindeki Kat karakterini hatırlatıyor. Kendisi benim gibi bir sex animal. İnternetten insanlarla sexting yapmaya bayılıyor.

Kantinde teneffüs bitinceye kadar oturup muhabbet ettik. Bütün teneffüslerde beraber takıldık ve en sonunda okulun son dersi de bitmişti. Çağatay eşortman ve tişörtünü giyip okulun bahçesine geldi. Bahçede çok az insan vardı. Okul çoktan boşalmıştı. Ben de Çağatayı bekliyordum. Onun okulda voleybol antrenmanı yapması gerekiyordu bu yüzden beraber okuldan çıkamayacaktık. Çağatay yanıma geldi.

Çağatay: Bu gün buluşacak mıyız?

Özgür: Voleybol antrenmanın bitince size gelirim.

Çağatay: Beraber yaşasaydık ben antrenmandan gelince beni evde karşılayabilirdin :))

Çağatay ev konusunda beni sıkmaya başlamıştı. Gerçi haklıydı da. Aileme çoğu konuda karşı çıksamda bu konuda çıkmıyordum. Kafamı yere eğerek "ev anahtarını bana ver o zaman" dedim gülümseyerek. Çağatay anahtarı bana verdi. Okuldan direk onun evine gideceğimi düşünmüştü ama ben kendi evime gidecektim. Çünkü kafamda başka bir plan vardı :)

Okuldan çıkıp eve geldim. Çantamı odaya fıydırıp yatağa atladım ve ellerimi bacaklarımı açıp tavanı izlemeye başladım. Bunu cidden yapmalı mıyım diye düşünüyordum. Ailemle daha fazla kavga etmek istemiyordum. Ama sanırım Çağatay için yapıcaktım. Yataktan hızlıca kalktım ve kıyafetlerimi bir çantaya doldurdum. Önemli eşyalarımı da yanıma alıp evden hızlıca çıkıyordum ki annem evden çıkarken beni gördü.

Annem: Nereye gidiyorsun böyle Özgür!

Özgür: Uzun bir süre Çağatayla yaşayacağım.

Annem: Böyle bir şeyin imkanı yok! İğrenç eşcinsel sapkınlıklarınıza biraz taviz verdik ama bu kadarı da fazla! Hemen odana dön ve o eşyalarını bırak.

Özgür: Bu evde yaşamaktan bıktım, sizden bıktım. Bir süre kafa dinlemeye gideceğim. Hoşçakal.

Evden çıktım ve Çağatay'ın evine doğru yol aldım. Normal bir aile çocuğu evi terk ettiğinde kıyameti kopartır ve polisi arar ama benimkiler zaten benden bıkmışlardı. Bana çokta önem vermiyorlar o yüzden gitmeme sevinmiş bile olabilirler. Beni geri getirmeye çalışacaklarını sanmıyorum. Sadece babam arayıp bir kaç gün başımı ağrıtır o kadar.

Anahtarı sokup kapıyı açtım. İçerisi aşırı havasızdı. "Ahh hetero erkekler ve aktif gayler neden böyle olmak zorunda, insan bi cam açar" dedim. Camları açıp koltuğa attım kendimi ve bir sigara yaktım. Kafam yine darmadağın olmuştu. Tamam ailemi seviyorum ama yaşadığım homofobi ve aile baskısı artık beni iyi hissettirmiyordu. Ve ailemle yaşamak anksiyeteme de iyi gelimiyordu. Gitmeme kızmış olabilirler ama ailemle birbirimizden biraz uzak kalmak hepimize iyi gelicekti, bunu biliyordum. Sigaram bittikten sonra evi biraz topladım ve Çağatay'ın gelmesini bekledim.

Zil çaldı, Çağatay gelmişti. Kapıyı açtım ve gülümsedim. Çağatay küçük bir sırıtışla içeri girdi ve kapıyı kapattı. Yerdeki çantalarımı gördü ve "bunlar da ne?" dedi. Artık beraber yaşıyoruz dedim ve Çağatay'ın gözleri fal taşı gibi açıldı. Beni direk kucağına aldı ve öpüşmeye başladık. Öpüşürken elim Çağatay'ın kafasındaydı. Ben onun kucağında öpüşürken Çağatay bir yandan yürüyerek oturma odasına götürdü ve koltuğa fırlattı. Deli gibi öpüşmeye ve sevişmeye başladık. Daha fazlası olmadı çünkü Çağatay antrenmandan geliyordu ve terliydi. Üstünü çıkartıp duşa girdi..



























Teen FantasyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin