5🥀

48 7 13
                                    

Kumların altına ellerimi sakladım
Karşıma serildi sonsuz mavi deniz
Durdum ayakta rüzgara yaslandım
Yerçekimi yokmuş gibi tek yıldız biziz ."
Ansızın bi ' infilak ~ Keşke Burda Olsan





Sonra dedim ... sonra ne yapmalıyım ? Ne yapmalı ki insan en değerlisini kaybedince ? Gücünü ,sevgisini en çokta tüm hislerini kaybedince ? Ellerinden kayıp öylece yok olunca bir şeyler ve öylesine sert bir şekilde düşünce güneşe ... Ne yapmalı ki insan ? Ne yapmalıyım ? Kalbim bambaşka bir evren için atarken ve ruhum çocukluğun o masum tadına duyduğu açlığı bir türlü gideremiyorken , ne yapmalıyım ? Hayallerde bir yere kadar idare ediyor insanı . Peki desem ne değişecek yalanlasam ne kazanacaktım. Bir düğümü çözemezseniz sökersiniz demişti birisi ,peki o düğüm boğazınızdaysa ve sesinizi ,yaşamınızı, herşeyinizi barındırıyorsa ?

Yanaklarım iki küçük el tarafından tutulup gözyaşlarım silindiğinde şaşkınca gözlerimi araladım . Buradaydı tamda gözlerimin önünde hemde mutsuzluğunun ilan edilmediği çocukluğunu yaşadığı günlerden öylesine bir günden kopup gelmiş gibiydi . Açık kahve iri gözlerini dikti gözlerime, gözlerinin içi parıldıyordu . Saçları hafif dağılmış üzerinde geyik olan geceliğinin üzerinde öylece uzanıyor bel hizasına kadar dökülüyordu. O zamanlarında engel olamadığı tebessümü yine yüzünü dünyanın en güzel tablosuymuş gibi süslüyor, masum ruhunun güzelliğini fısıldıyordu .

O anı gözlerimin önüne geldi . Elimdeki kocaman battaniyeyi annemlerin üzerinden sessizce almış ağırlığını ve uzunluğunu farkedince bir kısmını kafama sarmış bir kısmı yerde sürünürken zar zor ağaç evimizin merdivenlerini tırmanmıştım . O her zamanki gibi evlerinden tarhana ve çerez aşırmış gizlice evden kaçmıştı . Merdivenleri çıkmamın hemen ardından kendimi yerde bulmuştum son anda ayağıma dolaşan battaniye bana ihanet etmişti . Sonrası tabiki büyük bir çığlık . Battaniyenin altından kafamı çıkarıp " Benim ayol ! Sende amma korkak çıktın he ! Ayrıca iyi üç nokta yedin ya annemler duyduysa? Ya buraya gelirlerse ? " demiştim ama önce kafama vurması sonrada beni tutup merdivenin en üst basamağından kafamı sallandırmasıyla bir çığlıkta ben attım . Onu üzerimden atıp kendimi düzeltirken kafama kalem atmıştı . Kalem kafamdan sekip aşağıya düşerken şaşkınca ona baktım . " Sen buraya kalem mi getirdin ?"diyip ağaç evin dallarla kaplı bir köşesinde bulunan tahtaların arasına gizlenmiş eski tahta kutunun olduğu yere doğru uzanmıştım ki ellerimden tutmuş " Sakın kutuyu açmaya çalışma ! Unutma orayı gerçekten mutlu olmak istediğimizde ve mutlu olmayı unuttuğumuzda açacağız ! " demiş beni yastıkların üzerine itmiş gıdıklamaya başlamıştı . Ellerinden zar zor kurtulduğumda "Ama oraya gerçekten mutlu olduğumuz günlerin tarihlerini ve o günün özelliğini yazıyoruz . Bugün ne oldu ki ? " demiştim o sırada babam çığlıklarımıza bizim yanımıza gelmiş ve uyuyana kadar yanımızdan ayrılmamış biz uyuduktan sonra da ikimizi yatağıma yatırmıştı . Annesinden kısa bir süre ceza alarak yırtmış olsa da o günlerde olmuştu olan ve bir daha o kutuya hiçbirşey yazıp koymamıştık. Ona o günü sorduğumda yüzüne küçük bir tebessüm yerleşir ama sonra o tebessüm yavaşça solar yerini sonbahara bırakırdı .

O günü anımsamak yüzümde kanlı bir tebessüme neden oldu . Ruhum kanıyordu çünkü . Yaraları hergün daha da genişliyordu.

Şimdi uzun zaman sonra karşımdaydı ama ona sarılabilecek güçte değildim .

Parmağını kaldırdı ve gökyüzünü gösterdi . Hıçkıra hıçkıra ağlarken kafamı gökyüzüne kaldırdım ama çok uzun süre bakamadım . Ellerimden tuttu . Biliyordum elleri aslında yoktu ama orda dedi kalbim ve onun ellerinin çekimine ayak uydurdum . Çünkü o kalbimde değildi zaten kalbim oyken buna hiçbir zaman gerekte yoktu .

Hayalperestlerin Gizli Dünyası : Gün Batımı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin