🥀

100 9 53
                                    

Belkide tüm bu olanlar , olacaklar vaktinin esiri ."
                                                                                                                           Hemsaye - Kim Bilir


Kafamda onlarca kişi alternatif yaşamlarının senaryolarını oynarken kontrol edemediğim olaylara sürükleniyor . Onların oyunlarında bile çaresizliğin sınırlarında dolaşıyor oluşum durumumun vahimliğinin açıklaması değil mi ?

Onlarca seçeneğin arasından en zararsız olanını seçmeye çalışmaktan ibaretken hayatım  hala birilerini kurtarmaya , birileri için bir anlam ifade etmeye olan ihtiyacıma kırıntı bile sunamıyorum .

Hala zaman nehrinin akıntısında savrulurken zamanın dışına ulaşabilenlere sarılmak istememse en  imkansız hayalim .

Adamlar'ın şarkısındaki kurbağanın yönetmenlik yaptığı oyunlar devam ediyor . Oyunun her saniyesini sorguluyor her saniyesine müdahale ediyor . Biliyorum onlarca kişiyi çaresizlik sınırına dizen de bu kurbağa ama elimde olmadan seviyorum o kurbağayı . O kurbağa beğensin diye sabah kalkıyorum mesela , beni izliyordur diye vazgeçiyorum bir şeylerden ve o da beni sevsin diye yaşıyorum belkide .

Doğumumun hemen sonrasında başlayan ve zihnimden bi an bile gitmeyen masal anlatıcım bu kurbağa ve ben onun masallarıyla kandırabiliyorum içimdeki onlarca kişiyi . O kişileri kandırmayı seviyorum çünkü kontrolden çıkarlarsa ne olur bilmiyorum.  Tek bildiğim o kişilerin bu dünyada varolmaması gerektiği .

"İçimde damla damla bir korku birikiyor, /Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler./üstüme camlarını hep Simsiyah dikiyor /Gözlerine mil çekilmiş  bir ama gibi evler." diyor kurbağa alıntı yaparak  , kafamı kaldırıp etrafıma bakıyorum  bir rüyadan ayılırcasına .  Yüksek binalar gökyüzünün manzarasını kısıtlıyor  ne  gündoğumunu ne de günbatımını göstermiyor  ,   evime birkaç sokak kalmış olmalı , kestirme diye yanlış yola saptığımı farkedip oflayarak önümdeki bir taşa tekme attığımda taş yuvarlanarak  birinin ayağına çarpınca telaşla kulağımdaki kulaklığı çıkartıp özür dilemek istedim ama kaldırım kenarına oturmuş ağlayan  yetmişlerindeki adam  yalvarırcasına ellerime uzandı ellerimi tutmasına izin vermedim ama o ağlayarak  " Kızım ne olursun yardım et ! Torunum şuradaki bakkala gitmişti , burada onu bekliyordum ama o birisiyle şu sokağa girdi ! O kişiyi tanımıyorum ! " deyince hızla söylediği sokağa koştum . Ani gelişen  olaydan dolayı önüme bakmazken az kalsın bir motokuryeye çarpıyordum ama acele etmem gerektiği için özür bile dileyemeden sokağa daldım tam sokağa girdiğim sırada yaklaşık 50 metre ötemde küçük bir kız çocuğunun ve bir adamın sağdan farklı bir sokağa saptığını görünce daha çok hızlandım birkaç dakika sonra henüz o sokaktan çıkmamış ikili birkaç metre ilerimde kalmıştı ama onlara dokunabilir miyim ?  İçlerinden birini seçmem gerekiyor. Önceliğim kız olmalı ! Kız çocuğunun elini tuttuğum .

Bulutların üzerindeki gökadalarla süslü bir yerdi burası gökyüzü bir  palette dağılmış renkler gibiydi mavi ,mor ,pembe,  turuncu ... Gözümün önüne gelen görüntü adamın kızın elini elimden çekmesiyle giderken bu defa o elimi tutmuş bana neden kızın elini tuttuğumu anlamaya çalışırcasına bakarken ... Yanmış ağaçlarla dolu bir ormanın bataklığına simsiyah gökyüzünün ortasındaki güneş  aydınlatı ... Elimi adamın elinden çektim . Kız korkuyla adamın arkasına saklanıp "Babacığım bu kim  ? " dedi . Tabi ya ben o yaşlı adamdan torununun nasıl biri olduğunu öğrenemedim . Şaka gibi ya ! Resmen burda saçma sapan bir duruma düştüm  " Neden kızımın elinden tuttunuz ? " diye bağırınca adam resmen kekeleyerek " Sokak başındaki yaşlı amca torununun bu yöne tanımadığı birisi tarafından götürüldüğünü söyledi  bende sizsiniz sandım . " adam sabır dilercesine gökyüzüne bakıp telefonunu çıkardı  biriyle kısa bir görüşme yapıp bana "Gördüğünüz  kişi benim babam ve kendisi yaşından dolayı bazen böyle yanlış anlaşılmalara yol açıyor ." dedi . Ne diyeceğimi ne yapacağımı şaşırdım adamsa sakince kızının elinden tutup devam etti .

Pardonda bu kısmın hikayeyle ne alakası var ?

Cidden neden böyle bir şeyle karşılaştım . Eğer tesadüf diye bir şey yoksa ... Herneyse sakince sokaktan çıkıp adamla karşılaştığım sokağa doğru yürüdüm . Yeraltından Notlar'da karakter  kendini anlamlandıramadığı bir şekilde sürekli küçük düşürüyordu ya sanırım benimki de biraz onunki gibi,   insan ilişkilerimizi tekrar gözden geçirmeliyiz  kurbağa .

Sokaktan çıkmak için önümde on metre ya vardı ya yoktu önümde bir erkek grubu vardı onlarda sokaktan çıkmak üzereydi içlerinden birisi sakince durup başını hafifçe arkaya doğru dönünce ... Karanlık ormanın ortasında yarısı yıkılmış antik bir tapınağın ortasında birkaç parçası ayakta kalan heykeller duruyor etrafı belkide yüzlerce  küçük uçuşan ateş parçası aydınlatıyor ...

Bu mümkün mü ? Gerçekten bu ... Bu daha önce hiç olmamıştı ki ! İnsanlara dokunduğumda onların hislerini temsil eden görüntüler görüyorum . Bu bana ondan miras kaldı ve bunu bunca zaman sorun etmedim ama insanların hislerini görmek çok yaralayıcı . Daha önce hiç dokunmadan hislerini görebildiğim biriyle karşılaşmadım . Gözlerimin önündeki görüntü kaybolduğunda kendimi yerde diz çökmüş halde buldum . Önümdeki erkek grubuysa yoktu .  Her şey o kadar ani oldu ki o kişinin ne giydiğini bile tam olarak hatırlayamadım .

Aramızdaki tüm o mesafeye rağmen hislerini gözlerimin önüne seren o kişi ... Sahi kimsin sen ?


 Sahi kimsin sen ?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hayalperestlerin Gizli Dünyası : Gün Batımı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin