#7 EYVAH!

349 24 16
                                    

BU BÖLÜMÜ DE BU ŞARKIYI DİNLEYEREK YAZDIM.  UMARIM BEĞENİRSİNİZ. BİRAZ GEÇ YAZDIĞIM İÇİN BU BÖLÜM DİĞERLİRİNE GÖRE DAHA UZUN YAZMAK İSTEDİM. KEYİFLİ OKUMALAR :)


Yeni arabamı evin önüne park ettim. Bir süre arabanın içinde öylece bekledim. Sanırım yorgundum ama mutlu bir yorgunluk. Sonunda sevdiğim bir işim olmuştu. Geçici de olsa... O küçük kızı gerçekten sevmiştim. Diğer baş belası çocuklar gibi değildi. Yan koltuktan çantamı alıp dışarı çıktım ve kapıyı kitledim. Yürümeye mecalim kalmadığından kendimi asansöre zor attım. Üç yazan düğmeye basıp kapıların kapanmasını bekledim.
Zile basmadan çantamdaki anahtarları çıkardım. İçerden televizyon sesi geliyordu. İçeri girdiğimde evdeki yemek kokusu burnuma ilişti. Yemeğe beni beklemiş olmalıydı. Salona girdim. Koltukta uzanmış, haberleri izliyordu. Beni görünce doğruldu.
" Hoşgeldin kızım. Gel hiç oturmayalım. Mutfakta sofra hazır." dedi ve ayağa kalktı. Bende arkasından mutfağa doğru yürüdüm. Sakin ve sessiz yenilen bir yemeğin ardından,sofra toplandı. Ellerimi yıkayıp odaya kapandım. Dolaptan sabah giyeceklerimi seçerek duvara astım. Son olarak üzerimi değiştirip kendimi yatağa attım ve gözlerimi kapattım.
-5 GÜN SONRA-
" Bassak biy daha istiyoyum." dedi Ilgım ısrarla. " Aaa. Çok yedin küçük hanım. Bir daha verirsem dördüncü kek dilimin olacak. Yeter bu kadar. Yatmadan önce yine yersin." dedim ikna etme çabasıyla. Cevabını beklemeden sandalyeden inmesine yardım ettim. Kaşlarını çatmış, ellerini beline koyarak sitem ediyordu. Yada trip atıyordu. Evet. Bu küçük kız şuan resmen trip atıyordu. Gülümsememe engel olamadım bi an. Boyuna gelecek şekilde ona doğru eğildim. " Bana kızmak yok. Hem bak Meliha Anne gidecek az sonra. Seni böyle görürse üzülür." dedim yanaklarından öperek. Cevap vermeden ayaklarını yere vura vura mutfaktan çıktı. Bende Yakup Abi'ye selam verip arkasından yürüdüm. Zaman çok çabuk geçmişti ve o korkulu gün sonunda gelmişti. Meliha Hanım memleketine geri dönüyordu. Artık sadece Ilgım ve ben vardık. Tabi birde kasıntı babası. Büyük ihtimalle üç gün içinde yeni bir iş aramam gerekecekti. İşin en kötüsü de bu küçük kıza fena halde alışmıştım. Bir kaç gündür anne modunda dolanıp duruyordum ortalıkta. Bu kadar bağlanacağımı hiç ama hiç tahmin etmemiştim. Merdivenlerden gelen sesle irkildim. Meliha Hanım valiziyle aşağı iniyordu. Gözlerim Ilgım'ı aradı. Büyük gri koltukta oturmuş kendi kendine bir şeyler söyleniyordu. Merdivenlere yürüyerek Meliha Hanım'ın elindeki valizi aldım. Gülümseyerek " Gitme vakti." dedi.
" Ne kadar çabuk geçti zaman. Her şey için teşekkürler. Gerçekten size minnettarım. "
" Teşekküre gerek yok. Farklı bir kızsın. Ilgım için gözüm arkada değil." dedi omzuma dokunarak. Ardından mutfağa doğru " Gülsüm Mehmet'i çağır." diye seslendi. Kapıdaki korumalardan biri içeri girdi. Meliha Hanım'ın valizi almak için eğildiğinde " Araba hazır mı ? " diye sordu Meliha Hanım. İri adam " Hazır efendim." diye cevap verdi ve valizle dış kapıya yürüdü. Bende arkama dönüp " Ilgım Meliha Anne gidiyor." dedim. Koltuktan kalkıp koşarak yanımıza geldi ve Meliha Hanım'a sarıldı.
" Yine geliceksin değil mi Meli ? "
" Tabi ki kuzum benim. Seni görmeden duramam ki ben. Oy benim güzelim." dedi Meliha Hanım da Ilgım'ı kucağına alarak. Onu indirmeden dış kapıya doğru yürüdü ve sonra bana döndü. " Bir sorun olduğunda ararsın. Hadi sende kendine iyi bak."
" Sizde Meliha Hanım. En kısa sürede görüşmek üzere." dedim eline sıkarak. Ilgım'ı tekrar öptü ve yere bıraktı. Hep beraber dış kapıya kadar yürüdük. Kapıda beyaz Range Rover çalışır vaziyette bekliyordu. Ilgım'ı son kez öptü ve bana döndü. "Sana emanet. " dedi uyarıcı bakışlarla. Gülümseyek kafamı salladım ve arabaya bindi. Camı açıp "Kendinize iyi bakın." dedi el sallayarak. Ilgım da " Güle güle Meli." diye bağırarak el salladı. Beyaz jeepin gidişini izledik. İşte başlıyorduk.
Saat akşam dokuzu geçiyordu. Geniş gri koltukta yatmış televizyon izliyordum. Ilgım'da karşımdaki koltukta kendinden geçmek üzereydi. Yattığım yerden doğruldum ve ayağa kalktım. " Hadi bakalım. Uyku saati geldi de geçiyor. Seni yatıralım." dedim Ilgım'ı kucağıma alarak. Merdivenlerden çıkarken " Keki unuttuğumu sanma Bassak. Sadece yiyecek halim kalmadı." diye mırıldandı. " Peki küçük hanım." dedim kahkaha atarak. Odasının uyku lambasını açıp içeri girdik. Yatağa oturtup çekmeceden pijamalarını çıkardım. Üzerine giydirdikten sonra yatağa yatmasına yardımcı oldum. Yanağından öperek " İyi geceler." dedim. "İyi geceley." diye karşılık verdi. Odadan çıkacakken " Gece burda yatacağım. Bir şeye ihtiyacın olursa karşı odadayım." dedim ve aşağı indim. Meyve almak için mutfağa girdim. Dolaptan biraz çilekle erik aldım. Üst raftan da meyve suyunu alıp kapağını örttüm. Dolabın üstündeki resimler daha önce hiç dikkatimi çekmemişti. Ilgım'ın çizdiği resimlerin yanında üç fotoğraf duruyordu. Birinde Bora'yla eşinin fotoğrafı vardı. Diğer ikisidende de Ilgım'la ikisi vardı. İster istemez içim burkuldu. Üzücüydü. Üç yaşındaki bir çocuğun annesiz olması gözlerimin dolmasına sebep oldu. Yüzü daha çok Bora'ya benziyordu Ilgım'ın. Sarı saçlarını annesinden almıştı. Onun dışında yeşil gözleri , burun yapısı , dudakları... Hepsi babasının kopyasıydı. Açık televizyon sesi dikkatimi dağıtmıştı. Tezgahtan meyve suyuyla tabağı alıp salona geçtim. Bu yorgunluğun ardından biraz keyif zamanıydı. Elimdekileri orta sehpaya bırakıp kalktığım yere tekrar uzandım. Sehpadan tabağı kucağıma alıp yarışma programını izlemeye koyuldum.
Ev sallanıyordu. Ilgım'ın odasında oturuyordum tek başıma. Her yer deli gibi sallanıyordu. Koşarak odadan çıktım. Merdivenlerden hızla inerken olan oldu. Aniden gözlerimi açtım. Biri beni dürtüyordu. Siktir. Karşımda duruyordu. Salonda uyuya kalmış olmalıydım. Güneş yeni doğuyordu. Ve o tam karşımda kravatını gevşetiyordu. Yüzündeki şaşkınlık giderek sinire dönüşüyordu. Kaşlarını çatmış öylece bana bakıyordu. Yazılıdan kötü not almış çocuklar gibi gözümü halıya diktim ve yavaşça koltukta doğruldum. Derin bir nefes verdi. Halının ortasında iki tur attı ve bana döndü. " Tek bir soru soracağım. Ne halt yemeye evimdesin ? Neden evimde bir koltukta yatmış uyuyorsun ? "dedi ellerini saçlarından geçirerek. Sinirini kontrol etmek için ciddi bir çaba sarf ettiği belliydi. Yavaşça ayağa kalktım. Karşısında durdum ve gözlerimi yüzünü çevirdim. Yeşil gözlerini düşmanına bakar gibi kısmıştı. Sanırım yavru köpek bakışlarını kullanma zamanıydı. Hadi kızım Başak. Kurtul şu işten. Sakin bir sesle " Ben Ilgım'ın yeni bakıcısıyım." dedim. Kaşlarını inanmaz bir şekilde havaya kaldırdı. "Ne dedin sen ? Şaka yapıyorsun değil mi ? Derhal çık git bu evden." dedi kapıyı göstererek. Bu kadar mıydı yani ? Ne patavatsız bir herifti bu.
" Bakın beni dinle..."
" Sana son kez söylüyorum bayan. Evimden defol."
" Seninde , evininde..." diye mırıldandım sinirle. O an gözleriyle karşılaştım. Sanırım duymuştu. Ani bir hareketle kolumdan tuttu ve koridora doğru çekiştirdi beni. " Napıyorsunuz ? Bırakın kolumu! " diye bağırsamda daha çok sıktı. En son hatırladığım şey dış kapıydı. Evet. Dış kapıyla bakışıyorduk. Tam olarak beş santim önümdeydi. Beni dışarıya atmıştı. Sabahın köründe beni sokağa atmıştı. Allahın belası. " Hayvan! Sen tam bir hayvansın ! Allahın öküzü ! " diye bağırdım var gücümle. Kapı tekrar açıldı. Suratıma bile bakmadan çantamla montumu dışarı attı ve kapıyı tekrar sertçe çarptı. Hızla yerden eşyalarımı aldım. Vicdansız. Cahil öküz. Göz yaşlarıma engel olamadım. Bu kadar kötü olacağını tahmin etmemiştim. Tek düşündüğüm şey burdan hemen gitmekti. Hızla çantamdan telefonumu çıkartıp Hülya'yı aradım. Uyuduğunu belli eden bir ses tonuyla " Pazar günümü mahvetmene neden olan mantıklı bir şey söyle ve kapat telefonu. " dedi.
" Nolursun kalk gel. Al beni burdan..."

PATRON KASILDI!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin