Sayfa14

1 1 1
                                    




AKŞAM, 20:40 SAATLERİ

BAR MUHABBETİ.

"Başım çok ağrıyor Papatya."

"İlaçlarını almadın mı?"

"Aldım."

"Bana yalan söyleme. Neden ilaç içmezsin anlamam."

Elime tabletimi alıp son davayı incelemeye koyuldum. Hukuk sektöründe çalışmak tam bir kanserdi. Yan karakterlerin adaletini aramaya söz vermiştim kendime. Ama işler sadece yan karakter olmakla kalmıyordu. Adalet, ana karakterlerde bile işe yaramıyordu. 

"Son zamanlarda fazla çalışıyorsun."

"Sende çok boşluyorsun." Papatya son verdiği röportaj da işleri baya bir batırmıştı. Az kalsın birbirimizi tanıdığımızı bile söyleyecekti.

"Söz yazarım olmanı istiyorum Gece. Senin her yazdığın şarkı patlıyor."

"Ben avukatım Papatya."

"Ama psikologdan yada söz yazarından bir farkın yok." Alayla kafamı kaldırdım. Papatya haklıydı son zamanlarda fazla çalışıyordum.

"Kendini bu kadar yormana gerek yok Gece. Neden bu kadar çok çalıştığını biliyo-"

"İşte bu yüzden çalışıyorum ya Papatya. Başka kaçacak yerim yok."

Artık basit bir yan karakter değildik. Bir çok insan ölen ruhlarımızı fark etmişti. Yada büyümüştük. Ama hiç bir şey artık bunu değiştiremezdi. Artık iki maske takmaya başlamıştık, birincisi insanlara karşı söylediğimiz yalanlar, ikincisi birbirimize söylediğimiz yalanlar. İkimizde biliyorduk, içimizde hep bir kuşkunun olduğunu, her an birbirimizi kaybedecek gibi hissettiğimizi. Büyüdüğümüz için korktuğumuzu ve hayalini kurduğumuz hayatın ana karakterli olduğumuzu bilmek bizi ürkütüyordu. Ana karakterler ölmez ama biz sadece insanların ana karakterleriydik dünyanın yada Tanrı'nın değil...


"Birlikte dışarı çıkmayalı uzun zaman oldu." Dedim sıkkınca.

"Katılıyorum. Akşam bir yerlere mi gitsek?"

"Ya senin şu magazinine yakalanırsak?"

"Ne olacak ki? Yani ben hala anlam veremiyorum arkadaşlığımızı neden sakladığımızı."

"O zaman senin her şeye torpille girdiğini düşünecekler. İnsanları kafası nasıl herkesten iyi biliyorsun Papatya."


Papatya şimdiden akşam için üst bakmaya  başlarken ben de akşama rahat olayım diye bütün işlerimi yetiştirmeye koyuldum.

Papatya elinde ki  parlak kırmızı  elbiseyi eline alıp bırakıyor ve durmadan bir aynaya bakıyor bide elbiseye.

"Kırmızı tam benim sürtüğüme göre." Odada büyük bir kahkaha koptu. Beline sarılıp sırtına yaslandım.

"Benim için endişeleniyor musun?"

"Ben senin için sürekli endişeleniyorum ama güvensizlikten falan değil."

Aynaya baktığımda göz göze geldik, ikimizin de gözleri o kadar çok bitkin ve yorulmuş bakıyordu ki...

"Ben...senin ölü yada yaşıyor olmandan endişeleniyorum. Şu anda bile yaşadığından şüphe ediyorum Gece. Beynim bana hep oyun oynadı senin de bir oyun olmanı istemiyorum öyle olsa bile oynadığım en güzel cehennem oyunumsun." Sırıttım. Onun sözleri her şeye bedeldi. Odada ki enerji gittikçe çökerken sadece Papatya'nın gördüğü eğlenceli maskemi takıp etrafta zıplamaya başladım.

"Acaba ben ne giysem!"

Papatya zıplayarak dolaba yaklaşıp elini siyah kısa bir elbise çıkardı.

"Bu bana fazla değil mi?"

"Hiçte bir kere. Sütlaç tenine bitter çikolata iyi gider." Büyük bir kahkaha koptu. O sırada Papatya'nın  telefonuna bir bildirim düştü.

"Kimden?" Diye sordu Papatya. Ekranda ki yazıyı okuyunca istemsizce telaşa girdim.

"B-babandan." Papatya dudağına sürdüğü kırmızı rujunu yere düşürdü. Rujun rengi zemini değil de sanki Papatya'nın yüzünü boyamıştı. Gözleri kızarmaya ve elleri titremeye başladı, vücudu endişeyle kaplanırken yataktan kalkıp iki kolundan tutup ayakta durması için destek oldum.

"Ne demiş?" Sesi ve yüzü buz gibi soğuk ve düzdü, korkmam için yeterde artar bir sebepti bu. Papatya'nın sinir krizleri beni korkuturdu. Bu etrafa falan zarar verdiği için değildi bu sadece kendine zarar verdiği içindi. Pürüzsüz cildi bir çok kesikle doluydu. kabul ediyorum, intihara eğilimli insanlarız ve bu iyi bir şey değil. Ama intihar etmek cehennemin yolu olmamalıydı. Kalbi dayanamayan insanların hiç bir günahı olamazdı. Tanrı sadece bunu söylüyordu, aslında bizler cehennemi bur da ki cehennemden kaçmak için seçiyorduk. en azından bir adalet üstünde cezalandırılacaktık.

"Seni özlediğini..." Papatya telefonu elimden hızlıca alıp karşıda ki duvara fırlattı. Gözünden bir damla yaş aktı. Papatya kolay kolay ağlamazdı ve göz yaşının aktığını görünce kan beynime sıçradı. Kendi telefonumu elime alıp Papatya'nın babası olacak kişiyi arayacakken durdum. Kafamı Papatya'ya çevirdiğimde bunu yapmamam için kafasını sağ sola sallıyordu.

"İnan değmeyecek Gece." Yanına yaklaşıp kolunu sıvazladım.

"Tamam o zaman bunu boş verelim...en son bana üst bakıyorduk." Zorla da olsa gülümsedim.


                                                                                 ***

"Fazla mı olduk acaba?" Dedim Papatya'yla üstümüze bakarak.

"Hiçte bile. Harikayız bebeğim!" Barın tuvaletinde çıkıp boş bir masanın yanına yaklaştık.

"Ne içsek ki?"

"Pousse Cafe içelim." Dedim dudaklarımı ısırarak.

"Pahalı değil mi?"

"Artık ödeyecek paramız var Papatya. Alış buna."

"Ay evet doğru!" Yüksek sesli şarkıda dans eden insanların arasından sıyrılıp barın önüne geldim.

"Bana iki tane Pousse Cafe." İçecekleri beklerken gözlerimi etrafta gezdirirken Papatya'nın bir adamla sarmaş dolaş dans ettiğini gördüm. Karışmak istemedim sonuçta onun da özel bir hayatı vardı. Ama...kendimi onu kıskanmaktan alı koyamıyordum...

her yeni biri ile çıktığında...el ele tutuştuğunda...

Ne bileyim kıskanıyordum işte. Ona zara verecek insanların çevresinde durmasını istemiyordum.


'O zaman Papatya'nın yanından sen uzak dur.'

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 02, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yasemin Kokulu KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin