Bölüm 2

619 43 18
                                    

"İsmimi sevmememi neden takıyorsun ki sen? Lakap taksan daha mutlu olurum. 'Çirkin' bile diyebilirsin. Yeter ki ismimi söyleme."

"8. günlüğüme başlıyorum artık. Pembe rengindeki ilk günlüğümü bir günlükle daha eziyorum. Açmayacağım o günlüğü hatta üzerine yeni günlükler koyarak kamufle edip kapatacağım."

   Okulun ilk günü çok gerekliydi sanki. Neymiş başkan seçilecekmiş de bizim aday olmamızı istiyormuş. Meymenetsiz diye demiyorum bana garezi var bu adamın. Ben kim okul başkanlığı kim? O iş Zeliha'nın işi, ne uğraşacağım be okulun sorunlarıyla falan. Köşedeki sıramda akşama kadar kimseye zararım olmadan uyuyorum ya neylerine yetmiyor anlamıyorum. İçimdeki canavarı çıkartmayın!

   "Çok gerekli sanki, aday olacak mısın sen?" Berke'yle hâlâ yan yana yürüyorduk. "Yok ya kim uğraşacak onunla, kimse oy vermez bana rezil olurum kesin." 10. sınıfların katına inecekken Berke durdu "Oylarınızı bekliyorum o zaman Çömez Aksoy." olduğum yerde kalakaldım. Çömez Aksoy? Tamam ismimi kullanmaması belki benim açımdan iyiydi de Çömez Aksoy fazla sert değil miydi? Ayrıca bu çömezlik durumunu hâlâ atlatamadık mı biz? 16 yaşındayım ben nerem çömez benim!

- - -

   Rutin işler. Okuldan gelmek, yemek yemeden odaya girip kapıyı kilitlemek annemin "Seni doğuracağıma taş doğursaydım, odanı topla bari!" diye yakarışlarını dinlemek. Yatağa uzanmak ve aklına gelen her türlü hayali kurmak.

   Dediğim gibi rutin işlerimin, yatağa yatıp aklıma gelen her türlü hayali kurma kısmındaydım. Telefonumun sesini açtım çünkü bu hayalleri birazdan Merve veya Zeliha bölecekti. Başkanlık seçimi için birşeyler konuşmamız gerekiyormuş. İki derste Zeliha Halk Partisi'nin milletvekili oluvermiştim. Bu kız cidden böyle işlere çok hevesliydi. Başkanlık yönü o kadar baskındı ki cumhurbaşkanı olsa sözünü dinlettirdi. Osmanlı hanedan soyundan gelme olasılığını araştırmalıydık.

   Öncelikle Zeliha Saraçoğlu, kahverenginin en güzel tonu olan güzel arkadaşım. Esmer, kahverengi saçlı ve kahverengi gözlüydü. Bazen ona çikolata diyesim geliyordu ama sınıfça, hatta okulca "Cadı" demeyi tercih ediyorduk. Çabuk sinirleniyor ama mutlu olduğu zaman da oldukça sevecen oluyordu. Tam bir cadıydı. Bir de beş tane gamzesi vardı. Maşallah, Allah bizden almış, Zeliha'ya vermiş o gamzeleri.

   Telefondan gelen mesaj sesiyle birlikte telefon kilidini açtım.

Kimden: Cadı'm
Mesaj: Kanka beni bi' arasana la dakikam bitmiş.

Zeliha ve dakikası bitmek? Kıyamet alametleri ikiye çıkmıştı.

- - -

   Okula yine oflayarak girmiştim. Dün Zeliha'yla 45 dakikalık bir konuşma yapmıştık. Neredeyse hepsi de seçim üzerineydi. Bugün kapalı spor salonundaki Arel ve takımına enerji içeceği dağıtacaktık. Zengindi bu kız ama bizden saklıyordu kesin, mirasa falan konarız diye.

   İlk dersin başlamasına yarım saat varken dışardan yüksek bir müzik sesi yükseldi. Ve ardından Poyraz'ın bilerek kalınlaştırılmış sesi:

"Arkadaşlar ben Poyraz Güvenç, size burada biricik kankam Berke Yalçıner'in okul başkanlığı adaylığı dolayısıyla sesleniyorum. Aday olmaya cesaret edemediği için Nisan Aksoy'a teşekkür ediyor Zeliha Saraçoğlu'na 'korkun bizden' mesajlarımızı yolluyoruz. Oylar Berke Yalçıner'e!"

   Sanırsın Oscar'da sunuculuk yapıyordu beyefendi. O nasıl bir özgüvendir? Ayrıca adımı kullanmıştı. Son günlerde adımı çok duyuyordum ve büyük ihtimalle bu son damlaydı. Sonuçta Allah'ın hakkı üçtür.

BEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin