[9]

212 16 4
                                    

"Oysa ben her an sana bakmak, bir sözünü kaçırmamak; bir kıpırdanışını, yüzünün her an değişen bütün gölgelerini izlemek, her an yeni sözler bulup söylemek istiyorum.
Her mevsimde, her gittiğimiz yerde, insanlarla ve insanlarsınız, aşkın değişen yansımalarını görmek istiyorum.
Bütün bunlar beni yoruyor.
Sen orada duruyorsun ve beni seyrediyorsun sadece.
Senin için sevmek, su içmek gibi rahat bir eylem.
Ben, her an uyanık olmalıyım."

Bir müzik.
Sanki denizin içine notalar akıyordu. Nerede olduğum konusunda bir fikrim yoktu ama güzel bir yerdi. Hava sıcak değildi, soğuk da değildi. Hafif bir esinti kumları sürüklüyordu, kumların umrumda değildi.

En son nerede olduğumu düşündüm, ne yaptığımı. Ama düşüncelerimin önü tıkanmıştı sanki, zihnime yerleşen bir çift gözden başka bir şey yoktu.

Jeon. Buradaydı. Tam karşımda bana bakıyordu. Hayal görecek kadar mı yorulmuşum yoksa bu beynimin bir çeşit oyunu muydu, anlamıyordum. Jeon gerçekten koyu gözlerini bana dikmiş, karşımda bekliyordu.

Bir iki adım geriye sendelemiştim. Ne yapacağımı şaşırmış halde ona bakıyordum. Benim burada olduğumu nerden biliyordu ki? Yoksa beni mi takip etmişti? Ahh dedim kendi kendime. Taehyung. Ya o söylemişti ya da ondan duymuştu.

"Jimin... Sana beklemeni söylemiştim."demişti boğuk sesiyle. Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilmiyordum. Zaman durmuştu sanki. Hiçbir şey düşünemiyordum.

Zihnimi toparlayamıyordum. Tam bir şey söylemek istiyordum ama kelimeler sanki boğazımda sıkışıyordu. Şoktaydım... Büyük bir şok.

"Ben... Ben sadece... B-bilmiyorum." demiştim kısık sesimle. O ise sanki bu cevabı bekliyormuş gibi kafasını yere eğmişti. "Herkes senin için çok endişelendi ve sen bilmiyorsun?" demişti.

Tanrım... Sanırım ağlayacaktım. Gözlerim yavaş yavaş buğulanmaya başlamıştı. Görüşüm bulanıklaşmaya başlamıştı bile. Ben buydum işte. Bencil, acınası Park Jimin.. Yaptığı şeyden pişman olan, sonrasını düşünemeyen Park Jimin.

Gözlerimi kapattım yavaşça. Gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Yapabileceğim tek şeyi yaptım. Onun önünde ağlıyordum şimdi de. En başından olmamalıydı böyle. Ben yalnızlığa mahkumdum. Böyle de devam etmeliydi.

"J-jimin... Ben öyle demek istemedim. Yani... Üzgünüm. Lütfen ağlama." demişti endişeli sesiyle. Sesini duymamla söylediklerine inat ağlamam şiddetlenmişti. Bu günlerde her şey üst üste geliyordu ve ben artık dayanamıyordum. Bu kadarına değil.

Ve sonra bir şey oldu. Belki bu zamana kadar hayatımda yaşadığım en heyecanlı an. Jeon sarılıyordu, bana.

Ve ben alev alev yanıyordum. Sıcak bir nefesin saçlarımın arasında süzüldüğünü hissedebiliyordum ve burnuma hoş bir koku geliyordu. Çilek kokusu.

Bana sarılıyordu. Yüzüm neredeyse onun boyun girintisine denk geliyordu. Çok uzundu. Kollarını çekinerek sırtıma çıkardı. Bense ne tepki vereceğimi bilmiyordum. Donmuştum sanki. Kollarımı hareket ettiremiyordum. O ise sanki incitmekten korkarak daha sıkı sarılmıştı bana. Ağlamam yavaş yavaş durmuştu ama biz sarılmaya devam ediyorduk.

Kaç dakikadır burada böylece duruyorduk, hiçbir fikrim yoktu. Onun yanındayken akrep ve yelkovan bana sırtını dönüyordu, zaman nasıl akıp gidiyor anlayamıyordum. Ama emin olduğum bir şey varsa o da bunun gerçekten huzurlu ve güvende hissettirdiğiydi.

"Söylemek istediğim tam olarak o değildi. Sadece seni merak ettik.. Ve sana beklemeni söyledim. Geri döndüğümde... Seni göremeyince başına bir şey geldi sandım. Beklersin diye düşünmüştüm çünkü." dedi bana sarılmaya devam ederken.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 03, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

black °jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin