Vur-Kaç #1

1 0 0
                                    


Kâbus dolu gece nihayet sona ermiş, arzu ile beklediği günün ilk ışıkları zorlukla açılan göz kapaklarının arasından sızmış onu uyandırmıştı. Yatmadan önceki anormal kalp atışları da dinmişti. Derin bir "oh" çekti. Sevindi, kollarını kaldırdı, gerindi, vücudunun kaskatı kesildiğini hissetti. Gevşedi, hızlıca yatağından kalktı. Pencereye yöneldi. Günün aydınlanmasına rağmen dışarıda kimse yoktu. Gözü pencere önündeki ıslanmış ekmek parçasını didikleyen güvercine takıldı. Güvercin ürkekti. Minik kuş bir yandan ekmeği gagalıyor bir yandan küçücük kafasını bir sağa bir sola çeviriyor, gelecek tehditlere karşı güvenliğini sağlamaya çalışıyordu. Bir ses duydu, bu ses oda kapısının sesiydi. Defalarca kapıya vurulmuş olmalı ki daha gel demeden kapı açıldı. İçeriye giren annesiydi. Her sabah yaptığı gibi kollarını açtı, annesini kucakladı, olduğu yerde döndürdü. Yanaklarından, ellerinden öptü. "Anneciğim!" dedi ve tekrar ona sarıldı.

"Oğlum hazır mısın?"

"Daha değil, yeni kalktım."

"Heyecanlı mısın?"

"Biraz, biraz da korkuyorum."

"Kahvaltını hazırladım, oyalanma, yarım saate kalmaz gelirler."

Pantolonunu giydi; gömleği, kazağı neredeydi? Ya kemerini nereye koymuştu? Dolabı alt üst etti. Yine dolabını dağıtmayı başarmıştı. Zor da olsa hazırlığını tamamladı. Merdivenleri bir çırpıda indi. Mutfaktan mis gibi kokular geliyordu. Kahvaltı masasına oturdu. Çok sevdiği tereyağlı ekmeğini yedi. İhmal etmediği bir bardak sütünü içtikten sonra annesine teşekkür etti. "Doydum anne." dedi. Aynı anda hem cep telefonu hem evin telefonu çaldı. Telefonu açtı, arayanlar arkadaşlarıydı. Dışarıda onu bekliyorlardı. Birlikte hayallerinin peşine gideceklerdi. Annesinin elini öptü, sarıldı ve evden çıktı.

VUR-KAÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin