21 D

732 145 53
                                    


Keyifli okumalar.

Gözlerinden hayatını okuduğum, yaralarına bant yapıştırmak için tutuştuğum, hergün ya bugün bir kirpik teli düşer de canı yanarsa diye korkarak uyandığım bir kadına tutuldum. Aklına şaştığım, konuşurken koşan ama bir bardak su almaya kalkmak için üşenen bir sevdaydı. Beni çıldırtacak kadar dağınıktı. Sadece evi, kıyafetleri değil, düşünceleri de karmakarışıktı. Onları toparlamak, bir düzene koymak için bazen cevap veremiyordum bile. Beni alıyor, kalbimi bir parmağına, aklımı öbür parmağına takıyor, içimi birbirine katıyordu. Bundan zevk alıyordu.

Ve ben ondan daha çok zevk alıyordum.

Gözleri ömre bedel diyordu şarkıda, ben o gözler için hayatımı darmadağın etmeye hazırdım. Hazır mıydım? Ondan zaman isterken, benim görevim olduğunu söylerken düzenim bozulmasın diye değil miydi uğraşım? O benden cesurdu. Bir anda öptüğümde karşılık verecek kadar, bana posta koyacak kadar ve hayatıma izinsizce sızacak kadar cesurdu.

Şimdi karşımda ablasına tüm içtenliğiyle çemkirirken de fazla haklıydı. Üstelik gözlerimi kamaştıracak kadar da güzeldi. İnat yakışıyordu kadına.

"Akel'ciğim," dedi geri adım atan kadın ama benimki dinlemedi.

"Dağhan, gidelim mi artık? Hem evimi özledim." Ne güzel olmuştuk böyle, karısının ailesinin evine ziyarete gelmiş karıkocalar gibi.

Kucağında Cukurdak'ın taşıma çantasıyla çıktık evden. Ben taşımak istesem de izin vermemişti. Evladı konusunda hassas bir anne gibiydi. Arabaya bindiğimizde, kedi de arka koltuğa kurulmuştu.

"Babama yurt dışı yasağı koydurttuğunu bana niye söylemedin?" Daha arabayı çalıştıramadan söylenmeye başlamıştı.

"Çünkü ben de bilmiyordum."

"Nasıl ya?"

"Yasak için savcılık onayını komutanım aldı. Zaten onun fikriydi bu. Sen şikayetçi olmasan bile babanın yaptığı böyle basite alınmamalı. Biz bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Tamam sen babana güveniyorsun ama biz onu tanımıyoruz. Üstelik bugün söyledikleri de insanı düşündürüyor."

"Dağhan," sesi yalvarır gibiydi. "Babama kırgınım kabul ama o teröristlerle anlaşmaz. Bak bunun ülkesine olan sevgisiyle alakası yok. Kendisi için yapmaz bunu. Bir teröristle kendisini yan yana yakıştıramaz, gururna yediremez."

"Kızını korkutmak için oyuncu tutmayı gururuna yedirebiliyor. Emin olma derim Akel."

Daha fazla konuşmadık. İkimiz de kendi iç dünyalarımıza daldık. Muhtemelen söylediklerimin yanlışlığı üzerine kendisini ikna etmeye çalışıyordu şu an. Neyse yarın ortaya çıkacaktı zaten.

Evine geldiğimizde kucağında kedisiyle apartmana girdi. Lobiyi geçerek birinci kattaki evine ilerledi. Kapıyı açacağı sıra durdurdum.

"İstersen önce ben gireyim. Evin birinci katta."

Başıyla onayladı. Çok bitkin görünüyordu. Yuvasında bıraktığı anahtarı çevirerek kapıyı ittim. Silahımı çıkartamıyordum diğer insanlara rahatsızlık vermemek için. Yine de elim belime gitti ve kabzasını kavradı. Parmağım horozdaydı. Bir süre dikkatle dinledim. Ne bir hareket ne bir ses vardı. Eve girdiğimde silahı belimden çıkarttım ve iğnesini indirdim. Işıkları yakarak evin içinde gezinmeye başladım. Önce yatak odasını kontrol ettim. Kapının karşısında o vardı. Dolapların içine kadar baktım ama yoktu kimse. Ardından banyo tuvalet ve kilere baktım. Salona girdiğimde en fazla iki dakika geçmişti. Tezgahın ardı, tek üçlü koltuğun ardı boştu. Pencereler kapalıydı ve hiç ses yoktu. Kapıya ilerledim ve bekleyen kadını içeri çağırdım. Kapıyı örttüğümde o da Cukurdak'ı çıkarttı.

Ben Onu Çok Sevdim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin