30

553 110 25
                                    


Selam can okurlar.❤

Nasılsınız?
Dün bölüm gelemedi malesef. Sabah erkenden şeker testi için hastaneye gittik. Öğlene kadar onla uğraştık. Sonra da birkaç işimiz vardı onları hallet derken akşam olmuş. Evde de bizi minik bir yaramaz bekliyordu. Uyumadı hemen onunla ilgilendik. Özleştik malum bütün gün ayrı kalınca. 😅
Eee siz anlatın bakalım.

Keyifli okumalar.

Kapımın önüne gelen ve beni tehdit eden adamlarla konuştuktan sonra her şey hissiz bir hal almaya başladı. Bombalar patlasa, insanlar feryat figan etse, dünya dönmeyi bıraksa, üstümüze meteor yağsa ya da güneş dünyaya bir milim yaklaşsa da ben hiçbirini hissetmeyecek gibiydim. İş yerimde ki iletişimlerim, insanlarla olan tavrım boştu. Orada yok gibiydim. Aklımı hiçbir şeye veremiyordum. Ölüm üzerime bir gölge gibi çökmüşken ben işimi yapamıyor ya da kimseyle girdiğim muhabbetleri anlamıyordum.

"İyi misin Aykut abi?" Soran Akel'e bakarken vicdan azabı çekiyordum. Ona anlatmam gerekirdi. Onun da kendisini koruyabilmesi için bilmesi gerekirdi. Ama söylemedim. Bu kötülüğü ona tüm vicdan azabımla yaparken bencil yanım kazandı. Önce aileme zarar vermeyeceklerinden emin olmam gerekiyordu.

"İyiyim. Ne oldu ki?" Kendimden nefret etmem gerekiyordu.

"Dalgın gibisin. Yani boş bakıyorsun. Duymuyorsun."

"Ha! Şey pardon. Gece uyuyamadım da. Ondan galiba. Aklımı veremiyorum. İşim bitse gidip uyuyacağım."

Anlayışla baktı. Sevdiğim birisi olmuştu hep. Ama ben zamanında ailemi ardımda bırakmıştım Melekber için; şimdi de doğrularımdan vazgeçmek zor gelmiyordu.

"Tamam sen çık o zaman. Önemli bir şey kalmadı zaten. Ben tamamlarım yazılımı planladığımız gibi. Sonra bakarsın yarın."

Burada kalmam zaten bir katkı sağlamayacaktı. Aklımı veremiyordum ve sürekli hataya sebep oluyordum. Parmaklarım tuşlara basarken sürekli aklım dağılıyordu. Minnettar bir bakış gönderdim. Yazılımı yetiştirmemiz gereken sürede bitirmemiz için en sağlıklısı buydu.

Diğer mühendislere de selam vererek çıkışa ilerledim. Kapı iki yana kayarak açıldı. Temizlik görevlisi kadın yerleri paspaslamaya başlamıştı. Sevmediğim, antipatik gelen bir şeyler vardı bu kadında.

Kuru olan kısımdan soyunma odasına ilerledim. Beyaz önlüğü çıkarttım ve açtığım dolaba astım. Çantamı aldım ve bilgisayarımı içine koydum. Maskemi değiştirdikten sonra dolabı kilitledim. Çantamı omzuma aldıktan sonra asansörlere ilerlemeye başladım. Gözlerim yanıyordu. Gözlüğümü düzelterek eksi kata indim. Araba kullanmam doğru muydu bu dalgınlıkla?

İlerlerken otopark görevlisi bana doğru yaklaşmaya başladı. Kimse tarafından pek sevilmeyen adam biraz garipti. Yine de benim ona karşı bir hissim yoktu.

"Şşşh! Mühendiz bey bak hele!" Etrafıma bakınma gereği duydum. Bana diyordu. Evet. Ne olmuştu acaba?

"Buyurun Emrah bey?" diyerek yönümü ona çevirdim. Garip garip baktı bana. Aselsan gibi bir yerde kendisine bey deniyor diye şaşırmış olamazdı değil mi?

"Bugün sana bir zarf geldi anlıyon mu? Şşşh baksana bana!" Kolumu dürtünce irkildim. "Tekin tipli bir adama benzemiyordu anlıyon mu? Al zarfını. Şşşşh açmadım bak!" Öyle bir söylemişti ki bana gelen zarfı açmaması yaptığı büyük bir incelikten ibaretti sanki.

"Teşekkür ederim Emrah bey  iyi günler." Zarfı tabi ki burada açmayacaktım. Geçenki gibi karımla namüsait bir anımızdan bahsediyor olabilirdi. Ya da daha beteri bizzat bunu fotoğraflamış olabilirlerdi. Iğğ! Bir daha evin pencerelerini örtmeden öpüşmem bile. Böyle mahrem bir anımızı böyle iğrenç adamların dikizlemesi çok itici. Hatta mide bulandırıcı.

Ben Onu Çok Sevdim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin