Otobüsten ilk önce Seungmin indi. Hyunjin her bir şey söylediğinde yüzünün kızarmasına dayanamıyordu. Hyunjin de, Seungmin'i utandıracak bir şeyler vardı.Hyunjin o an hiçbir şey düşünmedi ve sınıfına doğru yürüdü. Hyunjin ile Seungmin'in sınıfları farklıydı. Hyunjin dil sınıfındayken, Seungmin sayısalcıydı.
Seungmin her zaman ki gibi ders esnasında uyuya kaldı. Zaten okulu pek umursadığı söylenemezdi. Öğretmen de onu uyandırma zahmetine girmedi. Çünkü artık öğretmenler bile Seungmin'in derste uyumasına alışmıştı.
~~~~
-Flashback-
"Minnie,fazla uzağa gitme. Kaybolacaksın."
Seungmin tarlada koşuyordu. Bir tavşan gibi mutlu bir şekilde bir oraya bir buraya zıplıyordu. Babası da onu takip ediyordu.
"Yakala beni baba."
"Buraya gel seni küçük köpek."
Babası sonunda Seungmin'i yakalamıştı. Seungmin kıkırdayarak babasının ellerinden kurtulmaya çalışıyordu. Babası Seungmin'i kaldırdı ve etrafında döndürdü. İkisi de mutluydu ve ikisi de özgür görünüyordu.
"Seni seviyorum baba."
"Ben de seni seviyorum Seungmin."
~~~~
"Hyung!"
Jeongin, Seungmin'i uyandırmak için sallıyordu.
"Ders bitti hyung. Artık uyan."
"Oh teşekkür ederim. Ama öğle yemeğine bensiz git. Ben başka bir yere gideceğim."
"Emin misin hyung?"
Seungmin başını salladı, Jeongin de somurttu ve gitti. Seungmin'in öğle yemeğinde onunla olmayacağı için üzgün hissetti. Jeongin'in çok arkadaşı var fakat favorisi Seungmin'di.
Seungmin ise eşyalarını topladı ve en sevdiği yer olan çatıya gitti. Gündüz bulutlarını seviyordu.
"Minnie unutma. Ben yanında olmadığım zaman gökyüzüne bak, en büyük bulut ben olacağım ve seni izleyeceğim."
Hatırasına gülümsedi Seungmin. Her şeyden nefret etse de babasıyla olan anılarını seviyordu.
"Merhaba baba. Nasılsın? Ah beni duyabiliyor musun bilmiyorum ama seni çok özledim. Sen gittikten sonra hayatım mahvoldu. Keşke beni de yanında götürseydin."
Seungmin'in gözleri dolmuştu,ağlayacak gibiydi fakat yanına gelen kişiyi görünce göz yaşlarını tuttu. Hyunjin gülümseyerek Seungmin'in yanına geliyordu.
"Seungminnie!"
"Merhaba."
"Burada ne yapıyorsun?"
Hyunjin, Seungmin'in yanına oturdu ve gülümseyerek sordu.
"Sadece bulutlara bakıyorum."
"İlginç, neden?"
"Beni rahatlatıyorlar."
Seungmin, Hyunjin'e babasından bahsetmek istemedi. Kesinlikle bunun için çok erkendi.
"Bulutların ardındaki anlamları bilmek ister misin?"
"İsterim."
"Bulutlar su ve havadan oluşur. Su, saflığı ve berraklığı temsil eder. Hava ise zihni ve duyguları temsil eder. Bu ikisi birleşince ise bulutlara bakmak insanı düşüncelere daldırır. Bu yüzden çoğu kişi bulutlara bakarken bir şeyler düşünme halindedir."
"Çok şey biliyor gibisin Hyunjin."
"Sanırım." Dedi Hyunjin utanarak.
"Bunu seviyorum. Seni özel kılıyor."
"Teşekkür ederim Seungminnie."
Sonra birbirlerine bakmayı kestiler ve takrardan bulutlara döndüler. Bulutlara hayranlıkla bakıyorlardı. Bulutlar her ikisini de rahatlatmıştı. Güzel hissediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Drunken Start -Hyunmin
Dla nastolatków[translation] Sana sımsıkı sarılsam ve tatlı bir öpücük versem acın geçer mi? Cr: @NIK4CHUU