"Soobin bey! Az önce ki kadın kimdi?" dedim.
"Yeni çalışan." dedi.
"Aa öyle mi, siz böyle her önünüze geleni işe mi alırsınız?" dedim.
"Seni işe aldığıma göre öyle gibi duruyor." dedi ve güldü. Nasıl bir Ceo bu kadar iyimser olabilirdi... benim mangalarda okuduğum dizilerde gördüğüm kadarıyla hepsinin sert bir karakteri olmalıydı, yani öyle olsa daha çekici olurdu da... Ay neyse benim sevgilim var.
"Yalnız bugün daha ikinci günüm, siz benim hünerlerimi görmediniz!" dedim.
"İlk gün beni han nehrinin yanında bırakıp kaçarsın..ikinci gün geç gelirsin..aynı zamanda eşofmanla gelirsin. Lütfen hünerlerini göster Cha-Young." dedi.
"Yalnız dün sizin garip tavırlarınız yüzünden sizden kaçtım ben. Ama dua edin affettim sizi."
"Maaşından kesmemi ister misin?"
"Şakaydı!" dedim.
"Sana mailden toplantılarımın saatlerini atacağım ona göre programımı düzenle."
"Öğleden sonra yapsam, yemek saati geliyor da.." dedim.
"Yirmi dakikan var yemek yemen için. Çabuk ye ve işe koyul." Ceo'nun dediği şeyle birlikte masanın üstünde duran telefonumu alıp koşarak yemekhaneye indim.
"Sıraya bak.. kıtlıktan mı çıktınız.." dedim önümde duran elli metrelik (!) sıraya bakarken. Elime tepsi alıp sıraya geçtim.
"Öyle duruyor gibi." gelen sesle soluma döndüm.
"Ah merhaba, şirkete yeni girdiğinizi öğrendim tebrik ederim." dedim bugün işe giren kıza.
"Merhaba teşekkür ederim, isminiz neydi?"
"Hong Cha-Young, siz?"
"Jang Man-Wol. Çok tatlı bir kızsın Soobin ile aranda ne var?" dedi. Durduk yere bu soruyu beklemiyordum.
"Nasıl yani? o benim patronum. Daha bugün ikinci günüm." dedim.
"Öyleyse güzel, Soobin ile biz flörtleşiyoruz, bilgin olsun diye söylüyorum."
Demek bu yüzden işe alınmıştı...
"Pekala." dedim. Ve sırada ilerlemeye başladım.
"Yalnız çok garip değil mi?" dedi Jang Man-Wol.
"Garip olan nedir?"
"Etrafımdaki kişilerden duydum, yeterince iyi bir deneyimin olmamasına rağmen Soobin seni güzel bir maaşla işe almış, sende özel olan ne?" dedi.
"Bunu bana değil de Soobin beye sorsanız daha iyi olur. Sonuçta ben sadece başvuru yaptım." dedim. Sinirlerimi bozmaya başlamıştı.
"Çok haklısın! Umarım beni yanlış anlamıyorsundur?" dedi gülümseyerek.
"Yok canım, neden yanlış anlayayım..." dedim yapmacık bir gülümsemeyle.
Sıra bana geldiğinde tepsimi aşçılara uzattım.
Bugün yemekte Kimbap, ddeokbokki ve balık keki vardı. Yemeklerimi aldıktan sonra boş bulduğum bir masaya oturdum. Yemekhanenin oturma kısmı çok büyük değildi o yüzden dolması an meselesiydi. Yer bulmuş olduğum için mutluydum.
Yemeğimi yemeye başladığım sırada oturduğum yerin karşısına konulan tepsiden dolayı kafamı kaldırdım.
"Merhaba, izninizle oturabilir miyim? Her yer çoktan dolmuş."