8

16 3 76
                                    

"Herkese Günaydın!" dedim saraydan içeriye girdiğimde. Babam oturduğu yerden kalkıp bana yaklaştı ve kollarını açtı.

"Günaydın, Man-Wol. Geldiğine çok sevindim!" dedi.

Bir süre sarıldıktan sonra benden ayrıldı ve tekrar oturduğu yere geçti.

Ben Jang Man-Wol, Büyük Jang Krallığının tek kızı, köylülerin gözünde ülkemizin geleceği, savaş ve güzellik tanrısıyım.

Aslında olan ise, ben sadece boş zamanlarımda at binmeyi seven ve her yılını kış mevsiminin gelmesini bekleyerek geçiren 20 yaşında bir genç kızım.

Ailemin yetişme tarzından dolayı küçüklüğümden beri savaş eğitimi aldığım için bazı zamanlarda Prenslerle -yani abilerim- birlikte savaşlara katılırdım, ama bu istediğimden değil. Sadece yetişme tarzımdan dolayı.

"Bugün sizleri buraya çağırma sebebim Kuzey Kore sınırlarında hüküm süren Kang Krallığının festivallerimiz olduğu için Krallığımızı ziyaret edeceğinden dolayıdır. Hepinizden Krallığımıza yakışır bir şekilde davranmasını ve misafirlerimizi o şekilde ağırlamasını bekliyorum." dedi. Abilerim anında onaylayarak gelecek emri beklemeye başlamışlardı.

"Man-Wol sen çabuk atınla birlikte Busan yoluna git ve misafirlerimize Krallığımızın yolunu göster." dedi Babam. Verdiği emri kabul edip hızlıca atımın olduğu yeşilliğe yol aldım.

"Yuki, neredesin!" dedim ayaklarımın ucuyla zıplayarak giderken.

Ormanın girişine vardığımda ağaçların kenarında otlanan Yuki'yi gördüm.

Yuki, benim güzel atımdı. Japonca'da Kar anlamına geldiği için ona Yuki ismini koymuştum.

Yanına gidip dümdüz upuzun olan saçlarını sevdim.

"Bugün seninle bir yolculuğa çıkacağız, Hazır mısın Yuki?"

'Benim hikayem işte böyle başlamıştı.'

スノーフレーク

"Merhaba ben Jang Krallığının prensesi Jang Man-Wol, Kral'ın emriyle bugün sizlere yol göstermeye geldim." dedim güvenlik nedeniyle önümü kesen askerlere.

"Jang Krallığından olduğunuzu kanıtlayacak bir şeye sahip misiniz?" dedi asker.

"Tabii ki." dedim ve boynumda asılı olan kolyeyi çıkartıp gösterdim. Askerler kafalarıyla onayladıktan sonra tekrar atıma bindim.

"Beni takip edin."


Uzun bir yoldan sonra dinlenmek için yol kenarındaki bir gölde durmuş ve askerlere haber vermiştim.

Sonbahara yeni girmiştik, yakın zamanda güneşe veda edecek gibi duruyorduk.

Gölün kenarına geldiğimde ayağımdaki ayakkabıları çıkartıp ayaklarımı suya soktum.

"Jang Man-Wol, siz misiniz?" gelen sesle kafamı çevirdim.

Karşımda tahminen benim yaşlarımda olan 1.80e yakın boylarda bir erkek vardı.

"Evet ta kendisi." dedim gülümseyerek. Önümde eğilip bana selam verdi.

"Ben Kang Krallığının veliaht prensi Kang Taehyun. Sizinle yüzyüze tanıştığıma çok memnun oldum." dedi. Ben de aynı şekilde eğilerek selam verdim.

Something must be change.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin