-6-

318 27 7
                                    

Gözlerime dolan yaşları hissederken, dökülmemeleri için büyük bir çaba sarfederek gülümsedim. Ne kadar gülümsemek denebilirse tabii. Aşık olduğum çocuk gelip biricik (!) aşkından bahsediyordu. Hem de bu kişi, en nefret ettiğim insanlardan biriydi.

"Ah, şey ne güzel." diyebildim sonunda. Bu cümleyi bile kurarken o kadar zorlanmıştım ki...

Kuzey de gülümsedi. "Evet. O çok güzel." Bir kez daha o tanıdık iğne batma duygusunu hissettim. Ama bu sefer daha şiddetliydi. Çok fazla şiddetli...

"Ee sizin Emre'yle nasıl gidiyor?" Bu sorusuyla bütün acım gitti ve büyük bir kahkaha patlattım. Şiddet middet kalmadı anlayacağınız.

"Emre mi?!" Gülmemi durduramıyordum ama sonunda Kuzey'in attığı 'Ne diyo bu salak?' bakışlarından dolayı sustum. 

"Siz çıkmıyor musunuz?" Yine gülmemek için dudaklarımı ısırırken cevap verdim.

"Hayır ya. O benim kardeşim gibidir." Kuzey'in bakışları bir anda değişti ve hızla yerinden kalktı. Hobisi filan mı acaba bana hiçbir şey demeden kalkıp gitmek?

Ben de onun koşarak uzaklaştığı yerden yürüyerek Derin ve Emre'nin yanına gittim. İkisiyle de anlamlı bi bakışma yaşadıktan sonra koşarak aynı anda ikisine birden sarıldım ve uzun süredir biriktirdiğim göz  yaşlarının akmasına izin verdim.

"Cok aciyor... Sanki hic gecmeyecekmis gibi. Ask acisi dedikleri sey bu muymus?"

Derin ve Emre bana aciyan gozlerle bakiyorlardi.

"Hadi gidelim." (Osman aqhwjsjd yapmasam olmazdi neyse susuyorum)

Yavasca yururken uzaktan gozuken kisiyle Emre beni bi anda kucagina aldi. 'Noluyos?' Bakislarimi ona gonderirken Kuzey'in yanimiza yaklasmasi bir oldu.

"Sen agladin mi? Noldu sana? Iyi misin neyin var?" Kuzey'in pespese gelen sorularina Emre yanit verdi.

"Ters bir sekilde basinca ayagi burkuldu galiba. Bir de bilirsin kadinlarin duygusal gunleri." Son cumleyi sir verir gibi soylemisti. Aman Allah'im! Bahsettigi sey gunu muydu? Yok canim, degildir yani. Degildir, degil mi?

Kuzey'in siritmasiyla o seyden bahsettigini anladim ve bu yanaklarimin kizarmasinda baya bir etkili oldu. Kafamı Emre'nin boynuna gömerken aynı zamanda "Susar mısın?!" dediğimden sesim boğuk çıkmıştı.

"Neyse, benim gitmem gerek. Sonra görüşürüz." diyerek yanımızdan ayrıldı Kuzey. Çok çok çok çok çok tatlıydı. Ama o tatlılık başkasına aitti. Bana sadece onun mutluluğunu dilemek düşerdi. Kimi kandırıyorum inşallah çok mutsuz olur, Elif'in ne bok olduğunu anlarda ayrılırlar. Amin.

Okuldan çıkıp eve yürümeye başladık. Bugün bizde kalmalarını rica etmiştim. Anlayacağınız bu akşam party hard. "Evde hiçbir şey yok. Bir yerde durup bir şeyler alalım." İkisi de başını salladı ve gördüğümüz ilk markette durduk. 

Emre gördüğü ilk market arabasını aldı ve ilerlemeye başladı. 

"Emre dur! Bundan da al." dedim ve hemen yanında durduğu çikolataları işaret ettim. Kafasını sallayıp çikolataları sepete doldurdu. 

"Bundan da al bundan da!" Yarım saattir dolanıyorduk ve ben ikide bir Emre'ye durup bir şeyleri almasını söylediğimden neredeyse üstüme atlayacaktı. Gözlerini kapatıp derin nefesler almaya başladı. "Bir kez daha böyle bağırırsan, seni döverim." dedi sakin bir şekilde. "Kıyamazsın ki sen bana." dedim son heceyi uzatarak. Gözlerini devirdi ve kidoların oldu- Bir dakika ne? Kido mu?

"Emre! Sakin ol ve yavaş bir şekilde dur! Kidolarıma bir şey olmasına izin veremem." diyip kidoların olduğu rafa yöneldim. Tüm çikolatalıları sepete attım. Kasaya doğru ilerlerken Derin elinde bir market arabasıyla koşarak buraya doğru geliyordu. Mesajı aldım ve yaklaştığı anda arabaya atladım. 

"Uçur beni sıpaydi!" diye bağırarak ellerimi kaldırarak bağırmaya başladım. Kahkahalarımız markette yankılanırken yaşlı bir teyze ayıplar bir şekilde bize bakıyordu. Yaklaşık on dakika sonra durmamız gerektiğine karar verdik ve kasaya ilerledik.

Sıranın bize gelmesiyle kadın gözlerini kocaman açıp neredeyse taşacak olan sepete baktı. "Tüm marketi alsaydınız..." diye mırıldandığını duydum ama bir şey demedim. Çünkü sepette bir sürü kido vardı ve sorun çıksın istemiyordum. 

Sonunda kadın aldıklarımızın hepsini kasadan geçirdikten sonra marketten çıkabilmiştik. İnadına mı yaptı  bilmiyorum ama kaplumbağadan daha yavaş bir şekilde hareket etmişti. "Yardımınız için sağolun ya!" diye bağıran Emre'ye baktığımda tüm poşetlerin onda olduğunu gördüm. "Ay dur Emre!" dediğimde sırıttı ve "Biliyorum bana kıyamıyorsun hadi poşetlerin birazını al-" derken "Kidolara zarar gelecek! Onları bana ver!" dediğimde somurttu. "En azından birazını aldı. Buna da şükür..." diye mırıldandığını duydum. 

Eve vardığımızda kollarımız kopmuştu. Şansıma anahtarı hemen bulmuştum ve eve hemen girebilmiştik. Şimdi ne mi yapıyoruz? Tabii ki abur cubur savaşı!

"Dur dur saçlarım yağ oldu!" diye bağırarak koşan Derin'e bakıp kahkaha atıyordum. Ceylan gibi seke seke koşuyordu. 

"Çok gülmeyin hanfendi sıra size de gelecek!" diyerek Emre bir şişe kolayı kafamdan aşağı döktü. "Çikolatalı kidolar aşkına sen ne yaptığını sanıyorsun?!" diye bağırıp üstüne atladım ve onu yere devirdim. Elime geçen ilk şeyi saçlarına sürmeye başladım. "Hayır! Saçlarım! Her yer olur ama saçlarım olmaz!" Evde üçümüzün kahkahaları yankılanırken kapının çalmasıyla durdum ve kapıya yürüdüm.

Kapıyı delikten bakmadan açtım çünkü az çok kimin geldiğini tahmin edebiliyordum.

OHA.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin