"Genelev"

2.2K 25 2
                                    

Babamı artık bu evin içinde görmek çok mümkün değildi. Sabahları kalkıp hazırlanıyodum, kahvaltı yapıyodum ve okula gidiyodum. Tabi öğleden sonra da pastaneye gidiyodum, ben bunları yaparken hep yalnız kalmıştım. Annemi özlediğim kadar babamı da özlüyordum artık. Babam bana bu kadar yakınken onu özleyipte görememek ciddi anlamda acı veriyordu. Artık beni sevmediğine kendimi inandırmam gerektiğini biliyordum. Hani yaşamakta bi' zamandan sonra anlamsız gelir ya "Gerek yok yaa" dersin ama canına da kıyamazsın, kıymetlidir işte o dönemlerdeydim. Acının en hassas olduğu bir dönemde. O gün okuldan çıktıktan sonra yine pastaneye gittim. Artık bu işi kapmıştım. Zevkli ama sürekli ayakta olduğun içinde yorucuydu. Tabi benim seçeneğim yoktu bu işe mecburdum. Müşterilere istekleri üzerine siparişlerini götürürken bi' kol omzuma dokundu ve babamdı bu, babam gelmişti. Burayı nasıl bulduğunu ve neden geldiğine anlam veremezken "baba kız dışarda bi' yemeğe ne dersin?" diye sordu. Gerçekten şaşırmıştım babam benimle vakit geçirmek istiyordu beni özlemişti demek ki diye düşündüm. Belkide babamı geri kazanmıştım. Babam benden cevap beklerken ben ona şaşkın şaşkın bakıyordum "Olur, tabi" diyebildim. "Hadi git izin al öyleyse bekliyorum" dedi. Gözlerimde cennetin ışıkları açılmış olmalıydı, musmutlu olmuştum. İzin aldıktan sonra önlüğümü çıkardım babam beni dışarda bekliyordu. Yanına yaklaştığımda bi' arabanın önünde durduğunu farkettim. Ben gelince kapımı açtı ve "Bin hadi" dedi. Hiç birşey sormama fırsat vermeden kapıyı kapattı. Daha sonra oda arabaya bindi ve arabayı çalıştırdı. O arabayı kullanırken kendimi tutamayıp sordum"Baba bu araba, üstünde ki takım nerden geldi?" dedim. Babam: “Patron verdi" dedi. Bi' an sinirim bozuldu tabi ama o anı bozmamak için bozuntuya vermedim. Yarım saatlik bir yol gittikten sonra arabadan indik. Neden bu kadar uzağa geldiğimizi anlamazken mekanı farkettim. Dış görünüşü güzel kapısında iki tane koruması olan bi' yere gelmiştik. "Vay be" dedim, babam bana bakıp duygusuz bi' şekilde önden yürümeye başladı. İçeri girdik. Çok tuhaf giyinmiş, kısalığı abartmış kızlar vardı. Ben etrafa bakarken babam siyah giyimli, geniş omuzlu 1.85-90 boylarında olan adamla konuşuyordu. Ne konuştuklarına kulak asmadan hangi masaya otursak diye düşünmeye başladım. Babam bana dönüp "Beğendin mi burayı?" diye sordu. Tatlı bi' tebessümle kafamı salladım. "Öyleyse yeni evine hoş geldin küçük fahişe" dedi. Kalbimde ki kolumda ki ve boynumda ki damarların sesini duyabiliyordum yerinden çıkıcak gibi atıyorlardı. O an bu güzel sandığım aslında içinde ne acıların yattığını bilmediğim yerde donakalmıştım. Biraz önce gördüğüm uzun boylu adam şuan hem ağzımı hemde saçımı tutarken kulağıma "Hoşgeldin yuvana" diye fısıldadı. Hayat durmuş gibiydi normalde şuan burda cıngar çıkarabilirdim ama o çok güvendiğim babamın gözlerinin içine dolu dolu gözlerle bakmaktan başka birsey yapamadım. Çırpınmamıştım adamın kolları olmasa yere bile yığılırdım bi an baygınlık geçirircek gibi olsam da adam ağzımı açtığında babama bişeyler söylemek istedim. Babam tek kelimesiyle beni o kadar yormuştu ki "Baba" diyebildim. "Seni sevmiştim baba, canını yakmak istememiştim, sana sığınmıştım, güvenmiştim, neden baba neden?" Babamın gözleri hala duygusuzdu acımasızdı bense boşluktaydım artık. O an ordan, babamdan kaçmak istedim ama mümkün olmadığını biliyordum. Annemi düşündüm bunları görseydi üzülür müydü? Canım bi kat daha acırken adamın beni merdivenlere doğru sürüklediğini farkettim. Hemen olduğum yerden doğrulup adamın kollarından kurtulmaya çalıştım. Adam "Uslu dur, yoksa canını yakarım" dedi. Korkuyordum babam beni kimlerin eline vermişti. Ellerinden kurtulmanın mümkün olmadığını anlayınca etrafıma bakındım bi' kaçış yolu var mı diye ama yoktu. Karşılıklı iki duvar vardı ve kenarlarda odalar. Kendi ayaklarımla genel eve gelmiştim.Ya kendimi öldürürdüm ya da burdan kaçardım başka çaresi yoktu bu işin. Adam bi odanın kapısını açtı ve beni içeriye attı. İçeride kendi yaşıtım belkide 5-6 yaş büyük kadınlar, kızlar vardı. Adam üstüme kapıyı kapatıp çıktığında "Allah belanızı versin" diye bağırdım arkasından. Aralarından biri yanıma yaklaştı, ağzını gere gere "Hoşgeldin güzelim" dedi. Ona aldırmadan boş bir yatak bulup oturdum ve kendime gelmeye çalıştım. Bu olanlar bana fazlaydı ve kaldıramicağımı düşünüp ağladım, içimde ki siniri üzüntüyü öfkeyi dökene kadar ağladım. Tabikide geçmedi ama azda olsa rahatlamıştım. Benim yaşıtım olduğu belli olan bi' kız yaklaştı ve yanıma oturdu. "Neden buradasın" diye fısıldadı. Ona uzun uzun hikayemi anlatamazdım, "zorla" dedim. "Bende öyle" dedi ve "bi' gün burdan kurtulucaz merak etme" diyerek elimi sıktı. Evet buraya zorla getirilen bir tek ben değildim, ama sadece benim babamdı beni buraya kendi elleriyle getiren. Yine etrafı süzmeye başladım. Burası bodrum kattı, duvarın en üstünde bi' cam ve cam demir parmaklıklarla örtülüydü. Kızların üstünde kırmızı, siyah etekler sadece kalçasını kapatıcak elbiseler vardı. Bazılarının ağzında sakız tırnaklarında cırtlak renkli ojeler vardı. Ben bunları sadece televizyonda ki dizilerde görürüm diye düşünüyodum ki şuan öyle bi' dizinin içinde başroldüm. Burda öylece oturmanın bana bi' yararı olmadığını anlayınca kalkıp demir parmaklıkların olduğu cama yöneldim. Cam benim boyuma göre biraz yukarı kalıyodu ayağımın altına bi' sandelye cektim ve üstüne çıktım. Dışarının temiz havasını şimdiden özlemiştim. Ben dışarıya ağlamaklı gözlerle bakarken camın önüne siyah spor bi' araba park etti. Araba markalarıyla pek aram yoktu ama reklamlar da gördüğüm kadarıyla arabanın modeli volkswagen olmalı diye düşündüm. Arabanın içinden 19-20 yaş görünümlü bi' çocuk indi. Üstünde siyah ceket, ceketin altında göğüs kaslarını belli eden beyaz dar tisört ve altında siyah kot pantolon vardı. Şubat ayındaydık ve "Üşümüyo mu bu çocuk böyle?" diye içimden sorgulamıştım. Sanki tek derdim elalemin çocuğuymus gibi. Çocuk uzun uzun bulumduğumuz binaya baktı ve derin bi' nefes alıp içeriye girdi. Bi' derdi var gibiydi ama şuan çokta umrumda olduğu söylenemezdi. Sandalyeden inip yatağımın olduğu yere doğru yürürken odanın kapısı açıldı. Gözlerimi hızlıca kapıya diktim, bi' umut olur ya hani babam vicdana gelmiştir diye ama maalesef içeriye orta yaşlarda hayatın kadını olduğu çok belli olan ve yorgunluğu yüzüne yansımış bir kadın girdi. Standart burda ki her kadında olduğu gibi mini bi' elbise giymişti ve ağzında ki sakızı rahatsız edici bi' şekilde çiğniyordu.
Kadın hepimizi göz ucuyla süzdükten sonra alaycı bi sesle "Hazırlanın kızlar ziyaretçiniz var" dedi. Bu kadının kim olduğunu çözememiştim ama sinirimi bozduğu kesindi. Ben ve nehir dışında herkes gayet istekli bi' vaziyette hazırlanıyordu. Aralarından biri "Efsun abla, kimmiş bu ziyaretçi tanıdık mı bari?" diye sordu kadına. "Tanıdık değil ama görünce tanışmak için çırpınıcağınıza eminim" dedi. Bu işi yapmaktan zevk alan insanlarla aynı ortamda bulunmak yarama tuz basmış gibiydi ve utanç duyuyordum.
Efsun dedikleri kadın benim hazırlanmadığımı görünce yanıma yaklaştı "Kalk hazırlan hemen, beni canını yakmak zorunda bırakma" dedi. Çaresizce dediğini yaptım başka bi' şık yoktu zaten önümde. Dolaba yöneldim o kadar değişik ve süper mini kıyafetler vardı ki bi' anda sinirden gözüm dönmüş olmalı ki dolabı hızla geri kapattım. Kadın yanıma yaklaştı tekrar yüzüme baktı ve kızgın olduğunu anlamak zor değildi, ardından dolabı açtı. İçinden kırmızı süper mini ve arkası kalçasına kadar dekolteli elbiseyi çıkardı. Elbiseyi üstüme tuttu ve "Yakışacaktır" diye mırıldandı. Kaşlarımı çattım "sen ve kızlarına daha çok yakışır" dedim. Kadın bileğimi sıkıca kavradı, cebinden bıçak çıkardı ve boğazıma tuttu "Elbiseyi hemen giy" dedi. Boğazıma batan bıçağın acısıyla "Tamam" diyebildim. Kahretsin ki hayatımda asla giymiceğim bir elbiseyi bıçak zoruyla giymiştim. Giydikten sonra efsun bacaklarımdan göğüslerime kadar süzdü beni. Daha sonra sinir bozucu bi' şekilde sırıtarak up uzun ince topuklu bi' ayakkabı uzattı ve "Giy" dedi. İstemeyerek onuda giydikten sonra hepimizi sıraya dizdi. Kapıya doğru yöneldiğinde "Birazdan içeriye giricek kişiye yanlış bi' tavırda bulunan olursa suratına ömrünün sonuna kadar unutamayacağı bi' çizik atarım" dedi. Ve biraz daha bağırarak "Anladız mı?" diye sordu. Kızlar kafasını salladı. Benim kafamı sallamadığımı anlamamış olucak ki "Aferin" dedi.
Daha sonra kapıyı açtı "Gelebilirsin" diye dışarıya seslendi. İçeriye giren biraz önce kapıda gördüğüm çocuktu. Dışarısı karanlık olduğü için yüzünü tam farkedemediğimi anladım. Şuan tam karşımda ki yüzü o kadar kusursuz ve çekici gözüküyordu ki bi' an yutkunmuştum. Rampa saçları dümdüz burnu, dolgun dudaklarıyla tam bir örnek erkekti. Kızlarında aynı benim gibi çok beğendikleri hatta bazılarının ağzının suyu aktığını görebiliyordum. Bi' an düşündüm ve onun düşman birlikten olduğunu unuttuğum için kendime kızdım. Kaşlarım istemsizce kalkmıştı ve beni farketmemesi için kızların arkasına geçmeye çalıştım. Yine efsun kahrolası çenesini kapatmayarak "Evet yankı kızlar senin, seç birini" dedi. Adının yankı olduğunu öğrenmiştim ve bu bile babamın beni ne kadar küçültücek bi' durumun içine soktuğunu hatırlattı bana. Evet belki babamla hiç baba-kız ilişkimiz olmamıştı ama insan kanından canından olan birine böyle bi' ihaneti nasıl yapardı?
Babam annemi çok severdi ama beni sevmediğini hep bir şekilde belli ederdi. Ben bunları düşünürken bir ses düşüncelerimi koparıp almıştı benden. O ses "sen" demişti. "Evet evet sen" diye tekrarladı. Gözlerimi çocuğa dikmiş bakarken göz göze gelmiştik bile. İçimden ona lanet ederken elini bileğimde hissettim. Sıcaktı, bileğimi ısıtan elleri tüm vücudumu üşütmüştü. Soğuk hissediyordum, ya da nemli, terlemiş gibi. Kalbimin ritmi değişmişti, biseyler söylemek istiyordu sanki ve o kadar hızlı atıyordu ki çocuk duyucak diye korkmuştum. Bileğimi kavrayan eline ve daha sonrada yüzüne baktım ve bi an hızla elimi geri çektim. Efsunun bana kaşlarını çatarak baktığını görebiliyordum. Çocuk buna aldırmadan efsuna döndü ve "Tamamdır" dedi. Efsun kafasını salladı. Yankı denilen çocuk tekrar bileğimi kavradı ve beni kaçırırcasına yürümeye başladı. Hiç birşey söylemiyordum, dilim yokmuş gibiydi ve onu takip ettim.
İlerde ki asansöre bindik ve asansörde kendimi azda olsa toparlayıp "Ben seni istemiyorum" dedim. Yankı güldü ve alaycı bi' sesle "Sana fikrini sormadım" dedi.
Haklıydı burda benim mi sözüm geçicekti sanki. Ona bakan sinirli gözlerimi farketmiş olucak ki "Asansörden in" dedi. Asansörden indim ve onu takip etmeye başladım, 42 numaralı odaya girdi. Ben kapıda öylece dururken kolumdan tutup kendine çekti ve kapıyı kapattı. Onunla burun buruna olduğumu farkedince geri geri gitmeye başladım ve bi' anda arkamda ki yatağın üstüne düştüm. Kendimi o kadar acınası hissettim ki gözlerimin dolduğunu farkettim. Ama ağlamicaktım karşımdakine daha fazla küçük düşmek istemiyordum. Ben yatakta öylece kalakalırken, yankı ilk önce üstünde ki ceketi çıkardı ve gözlerini gözlerime dikerek göğüs kaslarını belli eden beyaz tişörtünü bi çırpıda çıkardı. İlk defa bi' erkeği bu kadar yakından ve üst kısmı çıplak görmüştüm. Yine içimde belli belirsiz bi' heyecan oluşmuştu. Kalbim hızını hiç kesmeden atmaya devam ediyordu. Heyecanıma ve tüm korkularıma yenik düşüp "Bana yardım etmen lazım, ben buraya ait değilim, olamam" dedim. Yankı hiç oralı olmadı ve telefonuna yöneldi bi' numara çevirip aradı ve "Herşey yolunda bi' gelişme olursa haberdar ederim" dedi ve karşı tarafı dinledikten sonra telefonu kapattı. Tekrar bana yönelip kemerini çıkarmaya başladı, iyice gerilmiştim ve hiç gücüm kalmamıştı. Sırtımdan akan terleri hissedebiliyordum. "Lütfen" dedim sessiz ve yorgun bi' sesle "Lütfen dokunma bana" dedim söylemek zorunda kaldığım şey o kadar koymuştu ki içinde bulunduğum ortam o kadar zor ve utanç doluydu ki bi' an gözlerimin karardığını ve yatağa düştüğümü hissettim.

BİR ACIYA YATMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin