3∞"Kaçamak"

710 97 15
                                    

'Kulaklığını tak ve şimdi zirveye çık. İnsanları takarak sadece zirveyi yıkarsın.'

**

"Ona aşığım." dediğin de iki saatlik sohbetimizin sonunda ki sonucu öğrenmiştim. Ağzım açık kalmış elimde ki telefon düşmüştü. Rüzgar elini gözlerimin önünde sallıyor, parmaklarını oynatıyordu. "Mira ? İyi misin ?" diye seslendi, tekrardan.

"Ben.. iyiyim." dedim kendime geldikten birkaç saniye sonra. Neden bu kadar çok şaşırmıştım, bilmiyordum. Ama Rüzgar'ın o kıza aşık olması beni darbelemişti. Neden bu kadar darbelemişti ? Rüzgar benim için değerli bir kişiydi. Ve.. onun bu çıkmaz sokağa girmesi beni endişelendirmiş ve üzmüştü.

"Rüzgar, ben bir şey diyemem." dedim parmak uçlarımla oynarken. İşaret parmağıyla yüzümü kaldırıp tekrar gözlerime odaklandı. "Benim için bir karar ver." dediğinde kafamı uçuruma doğru çevirdim. "Ben senin adına bir karar veremem. Senin yaşamın." dediğim oynadığım parmaklarımı birbirinden ayırdı ve yüzüme doğru eğildi.

"Ben senden duymak istiyorum." dediğinde hızlıca ayağı kalktım. Çantamı bir köşeden sertçe alıp Rüzgar'a döndüm. "Senin yaşamın beni ilgilendirmiyor !" diye bağırdıktan sonra ayakkabımı bağladım ve gözlerine bakıp yeri terk etmek için arkamı döndüm. Arkamı döndüğümde o kızla öpüşüyordu...

Terler içinde uykumdan uyandığım da yerimde derin nefesler almaya başladım. Bu rüya beni gerçeğinden daha çok zorlamıştı. Gözlerimi açtığım da bir çift göz daha bulmamla yatakta hızlıca sürtünerek kalkıp başlığa yaslandım.

"Sakin ol benim." dediğinde beynim Rüzgar'ı tanımladıktan sonra kalbime nefes almam gerektiği hakkında sinyal göndermişti. Yoksa korkudan veya nefesimi tutmaktan ölebilirdim. Gözlerimi kapatıp rahat nefesler aldıktan sonra yerime geri yattım. Aniden kalktığım da vücudum sanki on yıldır hareket etmiyormuşum gibi ağarmıştı. Ellerimle terlemiş saç diplerimi geriye doğru sıvazlayıp Rüzgar'a döndüm

"Odam da ne işin var ?" diye tereddütle sorduğumda hafifçe güldü. "Hatırlamıyor musun ?" dediğinde sırıtarak sertçe omzuna vurdum. "Benim seni götürdüğüm yer de dertlerimi sana dökerken bir baktım, hanımefendi uykuya dalmış." dediğinde sırıttım.

"Kusura bak, Rüzgar. Uyku önemli." dediğim de yüzünü düz bir ifadeye soktu. "Ateşin vardı, ben de eve getirdim. Hala var." dediğinde elimi alnıma doğru götürdüm. Gerçekten 'ateş' kavramını şu halimle doğru yansıtıyordum. "Ben iyiyim." diye geçiştirdikten sonra kalın battaniyeyi üzerime örttüm. Birkaç saniye sonra üzerimden açılmasından dolayı tekrar örttüm. Örtü üzerimde yine bir boşluk bırakınca nefesimi sıkıntıyla dışarı doğru verdim.

"Uyutmayacak mısın ?" dediğin de gözlerini devirdi. "On altı saattir uyuyorsun." dediğinde gülmemi kesip ona doğru donuk bir bakış yaptım. "Sen ciddi misin ?" dediğim de kafasını salladı. "Şaka yapıyor gibi bir halim mi var ? Saate bak." dediğinde battaniyeyi şaşkınlığımdan fırsat sayıp çekti ve kolumdan tutup kaldırdı.

"Ya Rüzgar, bırak !" dediğimde inadına kolumdan daha çok sıkı tuttu. "Hastaneye gidiyoruz." dediğin de gözlerimi aniden açtım. "Ne demek hastaneye gidiyoruz." dediğim de ellerini jest şeklinde kullanarak salladı.

"Has-ta-ne-ye gi-di-yo-ruz." diye heceledikten sonra kolumu hızlıca çekip ellerinden kurtardım. "Ne gerek var hastaneye ?" dedikten hemen sonra kollarımı göğsümde birleştirdim. 'Hastane' kavramı aklımdan geçince aklıma tek olarak ucu sivri şeyler geliyordu ve bu beni ciddi anlamda ürkütüyordu. Tekrardan aklıma geldiğinde ensemden gıdıklanmışım gibi titreyip kafamı salladıktan sonra yüzümü buruşturdum. "Ay, tövbe."

KAÇAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin