"Gözlerin gece olsun. Ben de gündüz olmasını izleyeceğim."
***
Gözlerimi sabah alarm ile açmak istemezdim. Toplantıya yetişirken topuklu ayakkabılarımın kırılmasını istemezdim. En önemlisi Rüzgar'ın benimle bu konu hakkında dalga geçmesini istemezdim.
"Dosyalar hala bitmedi mi ?" deyip göz deviren ve sabahtan beri başımda dikilen Rüzgar'a bakıyordum. "Sen Umut'un kızı olamazsın." diye dilini dişlerinin arasına koyup beni sinir etmeye çalıştığında kalemi bastırarak yazmaya devam ettim. "Çok biliyorsan kendin yap." dedim ve kalemi elime almasını seyrettim. Birkaç dosya yerine imza attıktan sonra kağıtları önüme atıp yanıma oturdu.
"Yetenek meselesi be güzelim." diye yüce olduğunu zanneden bir vakitte kafasına vurdum. "Yetenek imza atmaksa bende atabiliyorum." deyip çocuklar gibi koltukta geriye yaslandım. Kalemi elime alıp salakça bir yıldız çizdikten sonra dudağımı ısırarak Rüzgar'ın gözlerine doğru tuttum, elimi.
"Bak." diye gözlerimi defalarca kırptığım da kahkaha atmaya başladı. Tamam, kabul ediyorum. Biraz çocukça bir imza olmuş olabilirdi. Ne yapsaydım ? Her gün bir yerleri çizerken imza keşfediyordum ve diğerini atıp kendime yeni imza kabul ediyordum. Ve bunu resmiyete döker gibi 'yeni imza' adlı kendi kendime yaptığım bir belge imzalıyordum. Sonra bir bakıyorum, imzam öncekinden daha güzel olmuş. Böyle her yere farklı imza atıyordum. Aranızda bir tane imza ile geçinen varsa adamın dibidir.
"Ne yapacağız ?" diye sıkıntıyla üfledim, etrafımda ki şirket çalışanlarına bakarak. Rüzgar kahkahasını keserek bana döndü ve başımı ona doğru tutmam için parmaklarını çenemde gezdirdi. "Başaracağız. Neden bu kadar sıkıntılısın ?" dediğinde gözlerimi misafir odasında ağırlanan Esra ve kendi şirketine ardından gelen toplantı konuklarına doğru çevirdim. Esra buraya toplantının baş karakteri olmak için gelmişti ama batırdığı bu işi toplamasına da izin vermeyecektim. Aramıza girerek hepimizle oynamıştı. Bu onun yanında kalmayacaktı.
"Bu toplantı da cidden başarılı olacağınızı mı zannediyorsunuz ?" dediğinde sinirlerimin gerildiğini hissettim. Bu kızın sesini duydukça ses tellerini yolasım geliyordu. "Size anlattıklarım bir kulağınızdan girip bir kulağınızdan çıkmış." dediğinde gülerek ayağı kalktım. Rüzgar çıkacak kavgayı aldırmadan gülerek beni seyrediyordu. "Yürü be kızım." diyerek arkadan gaz vermeyi de ihmal etmiyordu.
"Benim sana dediklerimi hatırlıyor musun ?" dediğimde duraksadı ve hatırlar gibi yaptı. "Neyi ?" dediğinde güldüm. "İki kulağının arası boş olduğu için dediklerim bir yerden girmiş bir yerden çıkmış." dediğimde laf yemiş olacak ki topuklarını yere vurarak kendi şirketinin olduğu masaya doğru ilerlemeye başladı.
Rüzgar'ın gülme sesi kulağıma geldiğinde ona döndüm. O gülünce ben de gülmeye başladım. "Bu kız annesi ile babasının istemediği bir an da meydana gelmiş. Sevilmeyen evlat." diyerek gözlerimi devirdim ve tekrar koltuğa oturdum. Koltuğa oturmamla birlikte Bartu'nun ofise girmesi eş zamanlı olmuştu. "Ya, çok kötüyüm." diyerek kendini koltuğa attı. Atmak tabiri yanında az kaldığı için fırlatmak da diyebilirdim.
"Ne oldu lan ? Yine dondurma kutusundan sarma mı çıktı ?" dediğinde gülmeye başladı. Bartu'nun cidden moralinin bozuk olduğunu gördüğümde dirseğimi Rüzgar'ın karnına geçirdim. Kötü bakışlarım Rüzgar'a bir ima olarak iletildiğin de sustu ve telefonuyla oynamaya başladı. "Bir daha şu çocuğa gülme." diyerek Bartu'yu savunmaya geçtim. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırarak telefonuna döndü. "Söz gülmeyeceğim." dedikten sonra birkaç kıkırdama sesi geldi ve sonra sustu.
"Abi yolda yürüyorduk." dedi Bartu, daha 'anlat' demeden. Yüzsüz. Kafamı devam etmesi için salladığımda devam etti. "Üç tane kız gördük, arkadaşlarla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAMAK
Humor"Gül güzeli." diye mırıldandı, şarkı tesadüfen radyoda çıkınca. O mırıldanıyordu, ben onu seyrediyordum. Bakışları beni bulunca gözlerimi diğer tarafa çevirdim. Bu şaşkın halime gülüp şarkıya eşlik etmeye devam etti. "Eğer bir masal perisi girerse r...