"sumi ve juhak birlikte gelmedi mi ben mi kör oluyorum?"
changmin şaşkınca iki farklı kapıdan giren sumi ve haknyeon'a bakıyordu.
dün sumi'nin anlattıklarına göre sunwoo ile çıkmaya başlamışlardı ama juhak'a söyleme cesareti bulamamıştı.
daha söylememişse neden birlikte gelmemişlerdi?
sunwoo da bunca zamandır aptal gibi sumi'yi juhak'tan korumaya çalışmıştı, oysa ki sumi, juhak ve sunwoo'nun arasına girmemek için elinden geleni yapmıştı.
şakadan sunhak'ı tercih ediyorum dediğinde bile, aslında cidden öyle düşünüyordu.
biz de geçenlerde öğrenmiştik, şimdi sumi'nin bütün davranışları normal gelmeye başlamıştı.
"ju haknyeon, biraz konuşalım." sumi'nin ilk defa ona tam ismiyle seslendiğini duymuştum.
juyeon beni dürttü, "ne olacağını aşırı merak ediyorum, gizlice dinlesek?"
yanlış olsa bile sessizce arkadaşlarımızın arkasından takip etmeye başlamıştık. umarım fark edilmezdik.
çatı katında birbirlerine bakan iki en yakın arkadaşı gördüğümde benim bile kalbim çok hızlı atıyordu.
"sunwoo ile çıkıyorum." sumi cesaretini toplayıp haknyeon'un yüzüne bakmadan söylenmişti.
"biliyorum‒"
"ne?" juhak kızın yanına yaklaşıp onu sarmaladığında, ne kadar da nazik olduğunu tekrar fark etmiştim.
"bunu sana yapmamalıydım. özür dilerim."
"sunwoo'nun beni sevmemesi senin suçun değil sumi. ne için özür diliyorsun?" ağlamak üzereydim. juyeon bana baktı ve gitmemiz gerektiğini söyleyen bakışlar attı.
gizlice onları izlemeyi bırakıp aşağı inmiştik. "sumi nerede?" sınıfta sumi'yi arayan sunwoo'yla gözlerimi devirdim.
"daha gelmedi."
"çantası burada."
"kantine gitmiştir."
maskemden dolayı zor nefes alırken juyeon seyeong'un yanına oturdu. ama bu sefer ilk defa seyeong'a doğru bakmayıp benimle göz göze gelmeyi tercih etmişti.
bir süre bakıştık, bir şey düşünmüyordum aslında. sadece ona bakmak bile huzur veriyordu.
gözleri hafifçe kısılmış, kafası eline yaslanmış bir şekilde beni inceliyordu.
"aşık olmuşsunuz siz." saph, juyeon'la benim sıramın arasından geçtiğinde juyeon'u görüş alanım kapanmıştı.
"ne aşığı?"
"arkadaş grubumuzda çıkmayan bir siz varsınız?" juyeon gülümsemişti, gözleri kısıldığı için anlamıştım.
"allahın yarattığını izliyorum ben, ne alaka aşık olmak canım?"
saph gülerken sinirle önümdeki kitaba döndüm. aşıktım ama insanların anlamasını istemiyordum. özellikle de juyeon'un bilmesinden korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lee juyeon | online
Fanfiction"şey, coşkunuz dayı beyef- hanımefendi. her neyse. kameranı açar mısın?" "yoo açmıyorum." bok ye.