• • ━━━━━━ • ლ✿✧ • ✾✰ლ • ━━━━━━ • •
Soobin'i olduğu yerde durduran şey hemşire önlüğüne tututan minik bir eldi.
Hastane kafeteryasında yine sakin bir pazar sabahıydı, her zamanki gibi olaysız. Adam bir eliyle bir tablet tutuyordu, avluda bir tur kontrolü bitirdikten sonra geri dönüyordu. İçeride çok fazla hasta yoktu, kahvaltısını bitirmeye çalışan birkaç çocuk ve ihtiyacı olan bazı yaşlılar hariç.
Teması hissedince Soobin hemen döndü, elin sahibiyle yüz yüze geldi. Oldukça solgun ve çelimsiz bir bedeni olan küçük bir kıza aitti. Soobin daha sonra kızın adını sormayı aklının bir köşesine not etti, böylece kızın beslenme uzmanıyla daha sonra bir iki kelime konuşabilirdi.
Kızın gece kadar karanlık, siyah yeşim gibi ipeksi saçları vardı. Direkt kendisine bakan gözleri geniş ve yuvarlaktı-diğer küçük özellikleriyle orantısız bir şekilde neredeyse endişe verecek kadar büyüktü. Gövdesinde garip bir şekilde belirsiz olan beyaz bir elbise vardı. Ama sonuçta, bu bir hastane elbisesiydi.
Çocuğun boş elinde bir Peitero ördeği* peluşu vardı, sahiplenici bir şekilde göğsüne bastırmıştı. Yumruğu garip bir şekilde kenetlenmişti, ve ancak o zaman Soobin tombul parmaklarının arasında başka bir şeyin olduğunu fark etmişti.
"Merhaba" diyerek sıcak bir gülümseme gönderdi ve çocuğun göz hizasına inebilmek için hızla çömeldi. Utangaç olanın kendisine karşılık vermesiyle ödüllendirildi. "Sana nasıl yardımcı olabilirim?"
"Bay hemşire" diye uysalca mırıldandı kız, gözleri merakla biraz açılmıştı. O obsidyen gözlerin kendisine göz kırptıkça gün gibi berrak olduğu görülüyordu. "Ben... Bir şeyler buldum."
"Bir şey buldun? Bana göstermek ister misin?" diye mırıldandı Soobin. Gözleri kızın kenetlenmiş yumruğuna bakıyor, açmasını bekliyordu. Ve kız açtı.
Ancak kızın avuçlarında yatan şey ifadesini değiştirdi.
Küçük elinin ortasında buruşmuş, kağıttan bir kalp vardı. Düzgünce katlanmış, ancak kenarları aşınmış. Bu onun için alışılmadık bir görüntü değildi, ancak sebebi ne olursa olsun, sindirim sistemi* bunun nereden geldiğini Soobin'in çok iyi bildiğini kendisine hatırlatıyordu.
"Oh, bunu nereden buldun?" Çocuğun elini tutmak için kendi elini açarak gülümsemesini yüzünde sabit tutmaya çalıştı.
Kız kıpırdandı, ağırlığını verdiğini ayağını değiştirdi, cevap vermekte isteksizdi -yapmaması gereken bir şeyi yaparken yakalandığı için azarlanmaktan korkan bir çocuk gibi. "Bana söylemende bir sakınca yok, söz veriyorum." Sesine ekstra güvence ekledi kızın buna ihtiyaç duyduğundan emin olduğu için.
Bu kızın gözlerinde bir umut parıltısı yaktı. "Benimkinin yanındaki odada buldum bunu! Çok fazlaydı, bir Barbie filmi gibiydi bay Hemşire!"
Soobin'in kalbi tekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
under the sky in room 553, beomjun
Fanfiction-under the sky in room 553, i discovered you and i- "Hastanedeki origamiden kalpler geleneğini hiç duymuş muydun?" Kalbi alan çocuk heyecanla inceledi, neşeyle başını salladı. "Evet! Annem dedi ki ne zaman birisi cennete gitmek için hastaneyi terk e...