• • ━━━━━━ • ლ✿✧ • ✾✰ლ • ━━━━━━ • •
"Bizi duyabilir, değil mi?"
Soobin başını salladı ve içeri girmesi için kapıyı araladı. Her ne sebeple olursa olsun, Yeonjun'un kalbi hızla çarpıyordu, sinirleri göğsünde toplanırken ses kulaklarında sürekli bir çekicin sesi gibiydi.
Kapı açıldığında Yeonjun'un yaptığı ilk şey irkilmek oldu.
Odanın içi, bir zamanlar çok fazla renkle çiçek açan çocuğu barındırmak için fazla parlak, fazla beyaz ve fazla sadeydi. Yine de oradaydı, kendisine iki kat büyük gelen bir yatağa tıkılmıştı, önlüğünün bembeyaz rengi ve çarşaf onu neredeyse yutuyordu.
İşte oradaydı-Choi Beomgyu, en iyi arkadaşı.
En iyi arkadaşı, şu anda bilinçsiz ve çok sayıda seruma bağlı, yaşam desteğindeki kalp atışı izlenen ve yüzünün yarısını kaplayan oksijen maskesi olan en iyi arkadaşı.
Beomgyu'yu ilk kez böyle görmek, Yeonjun'un içinde bir şeyleri kalıcı olarak kırdı, ancak yine de bu şeyin ne olduğunu belirleyemedi. Ya da belki belirleyebildi, ancak şimdilik bunun üzerinde durmamayı tercih ediyor; çünkü odaklanabileceği tek şey Beomgyu'nun ne kadar korkunç göründüğüydü, hastane yatağına kalıcı olarak bağlanacakmış gibi zincirlenmişti.
Yeonjun'un kapının önünden içeri bir adım daha atamadığını gören Soobin, baş hareketiyle ona yaklaşmasını işaret etti. Yeonjun sonunda Beomgyu'nun yatağının yanına gidip kendini yatağın yanındaki sandalyeye bırakırken zaman acı verici bir şekilde yavaşladı.
Soobin kapıyı kapattığında, içerideki sessizlik o kadar ağırdı ki başını döndürdü.
"Merhaba, Gyu. Hyungun geldi." Birkaç kalp atışından sonra denedi, sesindeki boğukluk ne kadar ağladığının açık bir göstergesiydi. Beomgyu'nun fark etmesini istemeyeceğini düşündü, bu yüzden boğazını temizleyip tekrar denedi. "Buradayım." Sert görünüşünü bozmadan daha fazla konuşabileceği konusunda kendine güvenemeyerek aniden orada durdu.
Yeonjun hiç gelmeyeceğinin tamamen farkındayken neden bir cevap beklediğini bilmiyordu. Belki de, alaycı sözlerinin her birinin Beomgyu'dan esprili bir geri dönüşle karşılanmayacağı gerçeğine henüz alışmamıştı.
Göğsündeki düğüm geri geldi, kelimeler boğazına takıldı. Acıdan mıydı? Üzüntü? Suç? Cevabı öğrenmek istemedi.
Ama sonunda onunla konuşabildiğinde neden ağzından tek kelime çıkmıyordu? Aklından bir meteor yağmuru gibi geçen pek çok düşünce ve soru vardı, ancak Yeonjun nereden başlayacağı konusunda bocalıyordu.
Genç olana baktığında, Beomgyu'nun yüzünde kendine özgü parlak sırıtış olmadan son derece ciddi göründüğünü fark etti. Yüzü stabil* ve renksizdi, Yeonjun'un onu hiç görmediği kadar solgundu. Gözleri kapalıydı ve Yeonjun, elmacık kemiklerinin üzerinde küçük yelpazeler gibi sıralanan kıvrımlı, uzun kirpikleri yakından görebilmişti. Beomgyu'yu sadece bir kez uyurken izlemişti ve bu uzun zaman önceydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
under the sky in room 553, beomjun
Fanfic-under the sky in room 553, i discovered you and i- "Hastanedeki origamiden kalpler geleneğini hiç duymuş muydun?" Kalbi alan çocuk heyecanla inceledi, neşeyle başını salladı. "Evet! Annem dedi ki ne zaman birisi cennete gitmek için hastaneyi terk e...