12🐱

4.2K 194 141
                                    

İnsanların benim hakkımda bilmesi gereken ilk şey, dış görünüşüme aldanmamalarıdır. Çelimsiz göründüğüm kadar güçlü ve zekiydim. Lisedeyken okumaya merak saldığım zamanlar okuduğum tek bir cümle benim hayat felsefem olmuştu.

"Eğer düşmanını da kendini de tanıyorsan, yüzlerce savaş yapsan bile sonuçlarından korkmana gerek yoktur."

Saat sabahın altısı bile olmamasına rağmen başımda dikilen Yoongi ile sahadaydık. Biliyordum, pes etmem için elinden geleni ardına koymayacaktı. Ama kurallara takık birisi olduğundan çalışma saatinden yarım saat önce beni zorla uyandırıp buraya getirdiğine inanamıyordum. Bilmem kaçıncı tur koşumu bitirdikten sonra kendimi zorla yere attığımda yanıma gelip başımı kaldırarak mekiğe başlamamı emretmişti. Nefes alıp almadığımdan emin olmadığım sırada ise iplerimin elimden kaydığı zamandı.

"Tekrar!" Derin bir soluğu tekrar dışarı bırakırken gözlerim kararmış oluğum yerde kendimi geriye bırakmıştım. "Ne o, henüz başındayken pes mi ediyorsun?"

"Bu yaptığın haksızlık. Diğerleri tatlı uykusundayken beni bu hale getirdin. Adil oynamıyorsun." Önüme gelen saçları geriye iteklediğimde yukarıdan başını eğip bana bakmış sonra aniden bacağının tekini diğer tarafıma geçirerek oturmuştu. Kesinlikle ağırlığını üzerime vermiyordu.

"Dün kötü olan kazansın demiştin. Kartlarımı değiştirmemi isteyen sendin." Yüzünü yüzüme yaklaştırdıktan sonra eliyle çenemi tutup diğer tarafa çevirdi. "Oradaki kapıyı görüyor musun? Şu an oradan çıkıp gidebilirsin."

"Her seferinde beni kapı dışarı etmekle tehdit edip korkutabileceğini mi düşünüyorsun? Yoongi bilmem gereken bir gerçek var."

"Neymiş o?"

"Birlikte çalıştığın ortağın benim üvey kardeşim ve siz ikinizin de başında olan kişi benim üvey babam oluyor. Üvey dediğime bakma kendisi beni çok seviyor ve buraya girmem iki saniyemi alırdı ama ben gerçekten bir şeyler başarmak istediğim için ondan habersiz buradayım."

Hâlâ çenemde duran eli bu sefer daha sert bir şekilde çenemi tutarken acıyla yüzümü buruşturdum.

"O küstah bakışları attığın gözlerini oymamı istemiyorsan bir daha beni statünle vurmaya çalışma. O çok güvendiğin üvey(!) baban senden önce beni ellerinde büyüttü. Yerimiz asla aynı değil ve ben istemediğim sürece buraya Hoseok bile giremez. Ben buraya tırnaklarımla kazıyarak geldim ve şimdi lanet olası bu dünyanın nimetleri avucumun içinde."

Baş parmağı ile şakağıma vurmaya başladığında sinirle kafamı çektim.

"Küçük aklına şunu iyi sok; buradaki onlarca insanın başlarını eğmesi tek el hareketime bakar. Burada ben ne dersem o olur. Ne baban ne Hoseok, hiçbiri onları dinlemez."

Dediğim şeyi yanlış anladığını fark etmiştim, bunu bana şu an nefretle bakan gözlerinden anlayabiliyordum. Burası onun eviydi, kimsesi olmayan birisi için hayat ölüm gibi bir şeydi ve o burasıyla birlikte yeniden hayat bulmuştu.

Ama o sözleri sarf ederkenki tek düşüncem; buraya sadece onu arzuladığım için gelmediğimdi. Hem ona hayrandım hem de dişini tırnağına taktığı bu işe karşı içimde bir tutku vardı. Tanrım ikisi birleşince tarif edilemez bir boyuta ulaşıyordu.

Üzerimden kalkıp kendine çeki düzen verdiğimde ben hâlâ uzanarak onu izliyordum. Tüm gün burada uzanıp ona alttan bakışlar atabilirdim ama o  bana son defa bakıp arkasını  döndüğünde aceleyle kalkıp elini tuttum. Aniden kalktığım için kararan gözümle de koluna tutundum. Kolum üzerinde elini hissettiğimde birkaç saniye sonra gözlerimin önündeki perde kalkmıştı.

"Nereye gidiyorsun?"

"Seni ilgilendirmez." Vereceği cevaba şaşırmamıştım, kolumdaki elini çektiğinde tekrar gitmek için yeltenmişti.

"Yoongi, bekle." Ellerini avuçlarımın arasına alıp bakışlarım biraz ellerimizde oyalandı sonra ise gözlerine baktım. "Seni küçümsemek değildi amacım sadece buraya gelme amacım gerçekten bir şeyler öğrenebilmek ama bana her seferinde senin altına girmeye çalışan kızların muamelesini uyguluyorsun."

"Öyle değil misin hatta bunu yaptın da." 

"O güzel süt beyazı tenine yumruğumu indirmemi istemiyorsan kes şunu. Evet yaptım, bundan pişman da değilim. Sana en başından beri dürüst geldim ve seni arzuladığımı söyledim. Bana karşılık verdin, burada tek istekli olan kişi ben değildim. Ben seninle buraya savaşmaya gelmedim, senin safında olmak için sana yakın olmak ve yaptığın işe saygım olduğu için geldim. Eğer benimle savaşmak istiyorsan sadece senin yatağında savaşmak isterim bunu da aklında tut."

Biraz önceki sinirinden izler kalmadığını boynunda artık belirgin olmayan damarlarından ve kaslarının hafifletmesinden anlamıştım. Onu uzaktan o kadar gözlemlemiştim ki her hareketi zihnimdeydi.

Gülümsememi yüzüme yerleştirdiğimde onun da yüzünde çarpık bir gülüş olmuştu. Bir adım attığında ben de ona doğru bir adım atmıştım. Biraz önce sıktığı çenemi bu sefer hafifçe tutup elleri boynum ve çenem arasına sarıldığında kafasını boynuma gömüp küçük bir öpücük bırakmıştı. Ellerinin arasında eriyip bitebilirdim bu hareketine, öyle güzel hissettirmişti ki öpücüğü, tanrının lütuf ettiği cennetine kabul edilmiş gibi hissettim.

"Bu yüzden yanımdasın,diğerlerini değil de seni seçme amacım bu. Bana her zaman dürüst ol güzelim, öyle olduğu sürece hep yanımda olursun."

Tüm dediklerini birkaç saniye içinde unutturup beni pamuklara sarılmış duygularımın arasında okşarken ona olan beğenim artık başka bir boyuta geçmişti. Onun bu dengesizliğine çoktan kapılmıştım.

Onunla birlikte kahvaltı yapmaya giderken aklımda çalan müzikleri susturmak mümkün değildi. Min Yoongi, aklımla oynuyordu. Ben bir suçluya aşık oluyordum ve bu tür aşklar mantıksal değil, bedenseldir. Bütün sebepler ortadaydı artık inkar edemem, ben bu adama aşığım.

••
Ayy ben beğendim sanki bu bölümü dedim size kitap biraz tutmaya başladığı için cringe yazmaktan uzaklaşayım dedim hatta ilerleyen zamanlarda ilk bölümleri düzeltebilirim 😌

Bence 100 oy ve 100 yorumu hak etti bu bölüm ama diğer bölüm daha güzel :)

Beğenmeyi yorum yapmayı ve oy vermeden geçmeyim♥️

⭐️Okunma: 500
⭐️Oy sınırı: 100
⭐️Yorum: 100

MAFYA | Yoongi🔞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin