16.Bölüm

3.2K 183 28
                                    

Kahvaltının ardından herkes hazırlıklara başlamıştı.

Ben minik savaşçılarımı hazırlıyordum.

Alkım ve Adene siyah bir eşofman, beyaz bir tişört ve siyah triko streç çorap spor ayakkabı giydirdim.

Ben ise siyah eşofman, beyaz crop tişört ve siyah streç triko bağcık detaylı bir spor ayakkabı giydim.

Siyah sırt çantasına ise minik savaşçılarım için gerekli olabilecek eşyaları koydum.

Dışarı çıktığımızda herkesin bir telaş içinde olduğunu gördük. 

Ediz bey ve Eda hanım Barutçu kardeşlere kök söktürüyorlardı.

Baran ve Çağın Eda hanımın hazırladığı piknik sepetini arabalara yerleştiriyordu.

Ediz bey ise Çağıl ve Doğaya mangalı arabanın bagajına yanlış yerleştiriyorlar diye doğrusunu göstermeye çalışıyordu.

Onların bu hali çok güzeldi. Gerçekten Barutçu ailesi çok güzel bir aileydi. Ve biz bu ailenin içinde yer aldığımız için kalbimdeki küçük kız çok mutluydu.

Ediz bey bizim kapının önünde dikildiğimizi fark etmiş olacak ki; "Kız! canım ve canımın canları gelip yardım etsenize ne dikiliyorsunuz öyle yalı kazığı gibi?"dedi.

hemen kendimi toplayıp çocuklara döndüm;"Aman kendinizi bu hengamede heba etmeyin minik savaşçılarım. hadi bakalım gazamız mübarek olsun."dedim gülerek.

Onlar gülerek Eda hanıma doğru yürürken ben ise Baran ve Çağın'ın yanına gittim.

"Evet beyler yardım edebileceğim bir şeyler var mı?"

"Yok abim biz Çağın ile hallederiz yorma kendini."dedi Baran.

"Lütfen abi bende yardım edeyim."dedim.

"Abin kurban olsun sana iyi madem yerdeki eşyaları bize uzat madem."dedi.

Ona gülümseyip eşyaları onlara uzatmaaya başladım.

* * *

Her şey hazır olunca Barutçu abiler Baran abi'nin arabası ile, Eda hanım ve Ediz bey ise Ediz bey'in arabası ile, biz minik savaşçılarım ve Doğa ile kendi arabamız ile onları takip ediyorduk.

"Ee bücürler piknik alanında ne yapacağız düşündünüz mü? Siz neyi isterseniz dayınız olarak onu yapacağız."dedi Doğa.

"Ben düşünmedim sen düşündün mü ikiz?"diye sordu Aden.

"Bende düşünmedim ki ikiz. Anne sen düşündün mü."

"Hayır bebeğim ama illa ki bir şeyler yaparız orda hep beraber düşünürüz olur mu?"

Onlar beni başlarını sallayarak onayladılar.

Gölcük Yaylasına geldiğimizde arabalardan indik.

Önceden Mert ile hep buraya gelirdik.

Daha sonra ise minik savaşçılarım ile gelmeye başladık.

Çok güzel bir yerdi.

Önce biraz gölün çevresini dolaşır kavak ağaçları arasında Kavurmacı Kahvesi içerdik, daha sonra töngül pidesi yerdik. Mert töngül pidesini çok severdi. Daha sonra kargılar ile balık tutardık. Tuttuğumuz balıkları tekrar göle bırakırdık. Güzel günümüzü ya eve dönerek yada göl kenarında kamping çadırları kurarak sona erdirirdik.

Ben mert ile olan anılarıma dalmışken birinin beni çekiştirmesi ile gerçek hayata döndüm.

Eda hanım"Başak iyimisin kızım sen?"diye sordu.

"Evet Eda hanım iyiyim teşekkürler" Barutçu ailesi endişe ile bakıyorlardı.

"Bir daldın seslendik ama... Ayy neyse hadi pikniğimizi yapalım."dedi neşe minik savaşçılarımın ellerinden tutup yürürken.

Gerçekten o kadar güzel kalplere sahiptiler ki.

Hep beraber yere örtü serip oturduk.

Daha önce minik savaşçılarım ile geldiğimizde Mert ile yaptıklarımızı sırası ile yapardık.

Minik savaşçılarım da babaları burayı seviyor diye onlarda sevmişlerdi. Neler yaptıklarımızı onlara anlatınca beraber yapmak istemişlerdi.

***
Barutçu ailesi ile çok güzel bir gün geçirmiştik.

Hersey çok güzeldi.

Onalr ile gerçekten aile olduğumuzu hissetmiştim.

***
Dönüş vakti geldiğinde tüm eşyaları toplamaya başlamıştık.

Poşetin içinde biriktirdiğimiz çöpleri alıp Barutçu ailesine dönüp:"Ben şu çöpleri çöp konteynerine atıp geliyorum."dedim ve biraz uzakta olan çöp konteynerına doğru yürümeye başladım.

Çöpü atıp geri dönüyordum ki bildiğim bir sesin 'Başak!'diyerek seslenmesi ile başından aşağı kaynar sular döküldü.

🧸🧸

Bölümün sonunu nasıl bağlayacağımı bilemediğim için biraz gecikti.

Hepinize teşekkür ediyor ve sağlıklı mutlu günler diliyorum.💛

BAŞAK ESNA🎈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin