"Ceketimin cebinde senin çok sevdiğin çikolatadan iki tane var."
Taehyung elinde iki kupa kahve ile gelen Jimin'e gülümseyerek ceketini işaret etti. Oğlanın yüzünde yer alan tatlı şaşkınlığı sevmişti. Jimin onun düzelmek için adımladığını görebiliyordu ve bu Taehyung için değerliydi. Kalbini kırdığı, hayal kırıklığına uğrattığı bu oğlana sevgisinin yok olmadığını aksine her gün arttığını hissettirmek istiyordu. Küçük ayrıntılar ile ona bu sevgiyi yavaş yavaş, korkutmadan gösterecekti.
"Ne ara aldın?" Jimin kahve kupalarını sehpanın üzerine koyup oğlanın ceketine doğru yürüdü. "Teşekkür ederim."
"Hastanenin kantininden su alırken gözüme çarptı. Senin çok sevdiğini bildiğim için birkaç tane aldım. Bir tanesini benimle paylaşırsın değil mi?"
Jimin gülerek kafasını salladı. "Ama sadece bir tanesini veririm."
Ceketin cebinden çikolataları alıp sevinçle koltukta oturan oğlanın yanına gidip oturdu. Jimin'i mutlu eden elbette sadece çikolatalar değildi. Birkaç ay boyunca hasret kaldığı Taehyung'u yeniden karşısında görmek onu sevdiği tüm çikolatalardan daha fazla mutlu ediyordu. Kafasını oğlanın göğsüne koyup gülümsemeye devam etti. Taehyung etrafındayken yapmak istediği tek şey bu oluyordu. Gülümsemek.
"Sen bana her gülümsediğinde sana daha fazla aşık olduğumu biliyor musun?" Taehyung onun saçlarına küçük öpücükler bırakırken mırıldandı. "Sana aşığım."
Jimin kalbinin hızlandığını hissediyordu ve Taehyung'un da bunu hissettiğini biliyordu. Kim Taehyung tanıştıkları ilk günden beri Park Jimin'in kalbini hızlandırmayı asla bırakmamıştı. Aralarına giren birkaç ayda bile bu asla değişmemişti. Jimin'in kalbi kırıklarına rağmen Taehyung için hızlanmayı bırakmamıştı.
"Sen böyle konuştuğun zaman çok utanıyorum." Jimin samimi bir şekilde düşündüklerini onunla paylaştı. "Sanırım yüz yaşında bile olsam her zaman senden utanacağım."
"Bebeğim." Taehyung gülüp kollarını Jimin'in beline doladı. "Sana aşık olduğumu söylediğim her seferinde kızarmana, utanmana da aşığım. Hayatımın sonuna dek bunu izleyebilirim."
"Bana dolaylı bir şekilde evlenme teklifi mi ediyorsun?"
"Bir gün elinden tutup seni havalimanına götüreceğim ve gözlerini açtığın zaman bizi Amsterdam'da bulacaksın. Evleneceğiz ve torunlarımıza bu anı anlatıp duracağız. Onlar da iki buruşuk adamın evlilik hikayesini kendi torunlarına anlatacaklar."
Jimin oğlanın anlattığı şeyleri kısa bir anlığına hayal ettiğinde bile kalbi sıcacık oluyordu. Bunun bir gün gerçekleşecek olması fikri onu hem heyecanlandırıyordu hem de hayatının sonuna dek bu oğlanla olma fikri mutlu ediyordu. Kim Taehyung onun ilk aşkı, ilk öpücüğüydü. Ne olursa olsun sonunda birlikte savaşacaklarını söylüyordu. Jimin birkaç ayın aksine şimdi savaş alanında yalnız değildi. Taehyung onun yanında duruyor, ellerini sıkıca tutuyordu.
"Seni seviyorum." dedi Taehyung ve bu Jimin'i düşünecelerinden tamamen kopardı. "Seni seviyorum Jimin."
Seni seviyorum.
Her şey bununla ilgiliydi.
Başını kaldırdı ve oğlanın yüzünü ellerinin arasına alırken, gözlerini gözlerinin içine dikti. "Seni seviyorum."
ve onu öptü.
Park Jimin, Kim Taehyung'u sanki tüm hayatı buna bağlıymış, sevgisini kendi dudaklarından onun dudaklarına bu şekilde karıştırabilecekmiş gibi öptü. Kalbindeki sevginin dudaklarını ele geçirmesine izin verdi. Taehyung'un elleri belinde, Jimin'in kolları onun boynunda ve dudakları birbirinin üzerindeydi. Kalplerinden taşan sevgiyi dudakları ile paylaşıyorlardı. Park Jimin kendini bildi bileli Kim Taehyung'a körkütük aşıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güne açan çiçekler gibiyiz||Vmin
Fanfiction"Ayıramaz bizi hiç kimse...yalan, yalan."