Geçmiş nereye giderseniz gidin sonunda dönüp dolaşıp geri döneceğiniz ev gibidir. Seçimleriniz ne olursa olsun sonunda bir daha dönmemek üzere anahtarları bırakmak adına geri dönmelisinizdir o eve. Jimin gecenin başka bir yöne gitmesini beklemiyordu fakat pusula onları başka bir yola yönlendirmişti. Herkes sakladığı anahtarı bırakmak adına eve geri dönmüştü. Kimin arkasını dönüp gidebildiğini zaman gösterecekti.
Fakat şimdi Jimin'in yapmak istediği tek şey koltuğunda darmadağın oturan oğlanın parçalarını bir araya getirmekti. Herkes zor şeylerle savaşmak zorunda kalmış ve taraflar sonunda beyaz bayrakları çekmişlerdi. Taehyung o bayrağı hiç kaldırmasa bile, Jimin onun da bayrağı yere attığını biliyordu. Her şey tamamen yorgun hissettiriyordu.
"Senin için papatya çayı yapmamı ister misin?"
Eve döneli bir ya da iki saat geçmiş olmalıydı. Bu süre boyunca ikisi de tek kelime etmemiş, yaptıkları tek şey sessizce oturmak olmuştu. Fakat Jimin bu kadar sessizliğin dinlenmek için yeterli olduğuna karar verip sonunda yok etmişti onu. Taehyung kafasını kaldırıp ona bakarken kafasını salladı. Bunun tek taraflı olmasına izin vermeyecekti. Onunla tamamen konuşarak bir şeyleri içinden atmasına yardımcı olmak istiyordu. Taehyung için onu rahatlatacak bir şeyler yapmak istiyordu.
"Senin için içine limon dilimi de atacağım." dedi ayağa kalkıp salonun içinden küçük bir duvarla ayrılan Amerikan mutfağına doğru ilerledi. "Sevmeyebilirsin ama iyi gelecek. İnan bana."
"İnandığım tek kişi sen kaldın. Ve eğer hala arkadaşsak Yeonjun.."
Yorgun bir şekilde olsa bile sesini duyurmuştu Taehyung. İşin diğer boyutu da buydu. Tüm bunlardan zarar gören sadece Taehyung ve Yoongi değillerdi. Aynı gece içinde tüm arkadaşlarını kaybetmiş gibi hisseden bir diğer isimdi Yeonjun. Eve girdikleri zaman Felix'den oğlanın onunla olduğuna dair mesaj almıştı. En azından arkadaşının oğlanın kafasını dağıtmasına yardımcı olacağı düşüncesi endişesini azaltıyordu. Bir şeyler dağılmıştı ve Jimin bunları toparlamak konusunda erkek arkadaşına yardımcı olacaktı.
"Sana iyi gelecek." dedi eve girerken demlediği papatya çayı ısındıktan sonra kupaya doldururken. Buzdolabından limonu alıp tezgahın üzerindeki bıçakla küçük bir dilim alıp kupanın içine attı. "Biliyorsun ne zaman kendimi kötü hissetsem papatya çayı içmek bana iyi geldi. Sana da iyi gelecek."
Beline sarılan kollarla şaşırsa da gülümsedi. "Bana iyi gelecek tek şey senin varlığın." Taehyung onun saçına küçük bir öpücük bırakarak kokusunu içine çekerken gözlerini kapattı. "İstediğim tek şey sana sarılıp her şeyi sadece bu gece için unutmak. Burada, senin yanında hiçbir şey beni yaralayamaz ya da üzemez Jimin. Senin varlığın bana güç veriyor."
Bunun bencilce olduğu düşünülebilirdi fakat duydukları Jimin'i tıpkı Taehyung'a olduğu gibi geceden, yaşananlardan uzaklaştırıyordu. Sadece Taehyung'un ve kendisinin olduğu bir evrende buluyordu ruhunu. Belki de ihtiyaçları olan tek şey buydu. Sadece ikisinin olabileceği bir yerlere sahip olmalılardı. Bu ev ikisi içinde yaşananlardan, dünyadan kaçmak için küçük bir evrendi.
"Hadi," dedi ona doğru dönüp kendisini Taehyung'un kolları arasında bulurken. "koltuğumuzda uzanıp hiçbir şey yapmadan papatya çaylarımızı içelim, saçma sapan şeyleri konuşalım sadece. Her şeyi şimdi düşünmek zorunda değiliz."
Her insanın kafasını toparlayabilmek için biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı. Doğru ya da yanlış bunları sabaha bırakabilirlerdi. Üstesinden birlikte gelebilirlerdi.
Taehyung kendisi için doldurulan kupayı aldı ve gülümseyerek kafasını salladı. "Lisedeyken yaptığımız gibi ileride yaşayacağımız evi, gideceğimiz yerleri konuşalım mı? Uzun zamandır bunu yapmıyoruz."