Not True, It Was Right

59 1 20
                                    

Sol kolumu ağaca yaladım ve diğerlerini izlemeye başladım. Hepsi ayakta dimdik duruyordu. Güçlü durabilmek için. Beni üzmemek için. Ama biliyorum içlerinden biri çökecekti şimdi. Belki hepsi gittikten sonra ve tek kaldıktan sonra. Ama o zamana kadar dayanır mı bilmiyorum. Belki herkes gidemeden çöker.

"Cenazene kimlerin geleceğini mi merak ettin?" dedi arkadaki tanıdık ses. Kim olduğunu anladığım için dönüp bakmadım. Aynıydı nasıl olsa sesimiz.

"Hepsinin geleceğini biliyordum ama yinede bakmak istedim." dedim cevap olarakta. Sonra diğer herkes gitti ve bir tek o kaldı. Tahmin ettiğim gibi herkes gidince çöktü.

"Sana ihtiyacı var... Ne yapacaksın?"

"Konuştuk bunu yanına gidemem."

"Ama istiyorsun."

"Çok." dedim en sonunda da ve duruşumu düzeltip iç çektim. Sonra da daha fazla onun ağlamasını izleyemedim ve Fushi'ye döndüm.

"Yanına gideceğim. Ona söylemek istediğin bir şey var mı?" hiç düşünmeden cevap verdim bende.

"Hissettiklerin doğru." dedikten sonra bir müddet yüzüme baktı.

"Ben bunu normal bir başın sağ olsun cümlesinde nasıl diyebilirim acaba Akira?"

"Oh doğru. Sen bir yolunu bulursun ama." dedim ve o da bıkkın bir nefes verdi. Yürümeye başladı ve bir kaç adım attıktan sonra yağmur çiselemeye başladı. Ne kadar klasik bir sahne... Cenazede yağmur yağması.

ilahi bakış açısı

"Yuji..." diye seslendi Fushi yerde diz çöken pembe saçlı çocuğa. Adını duyunca Yuji kafasını kaldırdı ve göz yaşları şiddetli şekilde akarken yüzüne düşen yağmur damlalarına karıştı. Bir şey diyemedi. Cevap veremedi. Aslında neden burada olduğunu merak ediyordu. Sadece tekrar kafasını tekrar öne eğerek ağlamaya devam etti.

Fushi de karşılarındaki mezar taşına baktı. Sadece 18 yılcık yaşayan Akira Ryuu'nun mezar taşıydı. Önüne mavi çiçekli bir buket konulmuştu. Fushi hafifçe tebessüm etti. Çünkü Gojo'nun koyduğunu anladı o buketi. Akira daha onlara yeni geldiğinde okulun bir bahçesinin köşesinde çiçekleri bulmuştu ve Gojo'yu oraya götürüp beraber toplamışlardı. Yıllar geçtikçe o çiçekli alan büyüdü ve çiçekler büyümeye devam etmişti. Sonradan araştırınca buldular ki mavi çiçeğin anlamı hüzünlü ölüm demekmiş.

"Konuşamayacaksın anladım. O zaman benim konuşmama izin ver. Çünkü normal bir başın sağ olsun demeyeceğim. İkinizin ilişkisi bunu hak etmiyordu." dedi. Yuji kafasını salladı ve Fushi derin bir nefes alarak onun yanına çömeldi.

"Ben genelde çiftlerden nefret ederim. Nasıl çift olduğu önemli de değil. İster gay çift olsun ister düz. Nedeni ise hepsi sanki sahteymiş gibiydi. Sanki gerçekten birbirlerini sevmiyorlarmış gibi. Ama şunu söyleyebilirim: Ben sadece iki tane çifti çok yakışırdım ve hiç kopmayacaklarını bildim." Yuji derin bir nefes alarak dikleşti.

"Biri Satoru ile Suguru. Diğeri ise sen ve Akira'ydı." Dikleşmesi bu cümle ile bozuldu ve ağlaması şiddetlenerek omuzları ile beraber kafası çöktü.

"Birbirimize hissettikleriniz doğru. Senin hissettiklerin doğru." bunu dedikten sonra Yuji hala yere bakıyordu ama gözleri fal taşı gibi açıldı.

"Gerçek demiyorum bak, gerçek aşk değildi sizin ki. Doğru ve insanların birbirini sevmesi gereken doğru aşkı ben sadece bu iki çiftte gördüm." dedi Fushi Yuji onu dinlemişti ama ona tepki veremedi ve aniden ayağa kalkarak etrafına baktı. İleride bir ağaca yaslanmış silüet gördü ve o silüete bakınca o karartı ona el salladı ve ağacın arkasına gitti.

Yuji gözlerini daha da açarak o ağaca doğru koşmaya başladı. ağacın oraya gelince kimseyi göremedi. Etrafına baktı ama o silüet kaybolmuştu. Kafasını kaldırıp hemen mezarlığın karşı caddesinde yükselen apartmanın çatısına baktı. Silüet oradaydı. Elinin işaret parmağını ağzının olduğu yere götürdü ve sessiz ol işareti yaptı. Yuji de bu sefer ona el salladı ve silüet bu sefer temelli olarak arkasını dönüp gitti.

"Niye öyle koştun Yuji!?" diye arkadan Fushi yetişti. Öyle sormasına rağmen yine de neden koştuğunu anlamıştı oysaki.

"Hissettiklerim doğru..." diye mırıldandı ama Fushi anlamamıştı ne dediğini.

Çünkü Yuji hissettiklerini ne başkasına söyledi ne de kendisi kabullendi. Çünkü onun kollarında ölmüştü. Öbür türlü olması imkansızdı. Ama Fushi'nin ona getirdiği mesajdan sonra emin oldu hissetiklerinden.

Akira'nın yaşadığını hissediyordu.

Ama o binaya o kadar kısa sürede nasıl çıktı?

Çıkarken gerisinde lanetli enerji izi bırakmalıydı ama yok.

Neden?

"Sen neden buradasın?" diye sordu Yuji Fushi'ye aniden dönerek.

"13 yıldır onunla yaşıyorum bir zahmet ziyaretine geleyim. Üstelik lanetli enerji ile ölmediğinden emin olamadım. Mezarında belki emin olurum diye geldim. Ama sanırım Sukuna onu iyileştirmeye çalışırken lanetlemiş gibi oldu. Bir lanet yuvasına filan rastlamadım."

"Doğru o konuda Gojo'ya yardım ediyordun..." biraz duraksadı ve ayaklarına baktı. Islak çamur sıçramıştı ama hala yağan yağmur temizliyor gibi duruyordu. "Şimdi ne olacak?"

"Ben geldim. O gitti. Bu kısım nötr oldu ama Sukuna ile Geto geri geldi. En güçlülerden iki tanesi. Kısaca dünya dengesi çöp oldu. Hazırlan bence. Aralıksız görevlere çıkacaksınız tüm o yepyeni güçlenmiş lanetleri arındırmak için." Bunları derken Yuji ona baktı.

"Yüzünün onun ile aynı olması zorlaştırıyor her şeyi biliyorsun değil mi?"

"Çillerim yok. Tamamen aynı değiliz." biraz sessizlik sürdü bu dediğinin saçmalığı ile. "Saç ve göz rengim dışında bir şeyleri değiştirmeyi çalışırım tamam." dedi sonrada yüzünü buruşturarak. Bu kusursuz yüz hatlarını bozup nasıl başka kusursuz bir yüz elde etmeyi başaracak onu düşünmeye başladı şimdiden.

"O zaman... Her şey yeni mi başladı?"

"Evet. Çok hızlı cevap vermiş olabilirim üzgünüm ama evet. Her şey yeni başladı."

°§°


ay bu bölümü yazarken ağlayasım geldi.

baya duygulandım mk buneyyy

neyse

siz şimdi bir bok anlamadınız anladım ben onu

birde bölümde çok kısa oldu hüğ

ama bir sonraki bölümlerde bol bol okuyacanız

kesin bir tanesi 5000 küsür kelime olacak içime doğdu

yani

çalışırım diyelim şimdi de gözüm korktu MXNDNDNDMDÖD

hadi bays!

I was made for loving you babyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin