🍊
Hastanenin 1302 numaralı odasındaydı Uzay. Vücudunun belli yerlerinde ezilmeler ve morluklar vardı. Yüzü aldığı darbeler etkisiyle hafif şişmiş ve morarmıştı. Kaşında ve dudağının kenarında yara bandları vardı. Gözlüğü kırılmıştı. Onun yattığı sedyenin karşısındaki koltukta Almila Gürkan'nın omzuna yatmış ve birbirlerinden güç almak istercesine ikisinin de elleri sıkı sıkı birbirine kenetliydi.
"Uzay'lımıza bir şey olmayacak değil mi abi?"Gürkan onu neşelendirmek için gülümsedi.
"Tabiki bir şey olmayacak Almila. Biz onu bıraksak o bizi bırakmaz. Ayrıca abartıp durma doktoru duymadın mı? Bedeni fazla yorulmuş. Serum bitince kendine gelecek. Ve emin ol bu yarım saat bile sürmeyecek."
Almila yine sessizce kafa salladı. Almila daha yeni ağlamasını dindirmişti. Yine de dokunsalar ağlardı. Gürkan üzgün kardeşinin elini sıktı.
"Hadi biraz uzan Uzay uyanınca ben seni uyandırırım." dedi.
Almila başını omzundan kaldırdı. "Yok olmaz. Ben gayet iyiyim. Uzay gözlerini açınca daha iyi olurum." Başını aynı yere koyup. Beklemeye devam ettiler.
Gürkan ağlayınca Almila'nın uykusu geldiğini biliyordu. Ama yinede bir şey demedi. Zaten omuzunda yatarken iyice mayışmıştı. Beş dakika sonra uyuklayan Almila'yı fark eden Gürkan, "Ben demiştim." diye mırıldandı.
Kardeşinin üzerindeki montu yavaş hareketlerle çıkarıp onu koltuğa yatırdı. Çıkardığı montu da üzerine örttü. Her zaman kedi gibi kıvrılıp kendini cenin pozisyonuna getiren kıza bakıp gülümsedi.
Çalan telefonuyla bakışları ceketinden çıkardığı telefona dönmüştü.
Sultanım arıyor...
Çağrıya cevap verip odadan çıktı.
"Alo? Hâlâ hastanede misiniz oğlum?" dedi annesi. Fazlasıyla telaşlıydı. Sare hanım Uzay'ı hastaneye getirdikleri an Gürkan'ı aramış ve durum raporu almıştı. Şimdi de merakından duramayıp aramıştı. Gürkan annesinin bazen gerkesiz telaş yaptığını biliyordu bu yüzden onun telaşlı sesine tepki vermedi.
"Evet anne birazdan Uzay'ı taburcu edecekler. Uyanmasını bekliyoruz."
"Bir şeyi yok değil mi Uzay'ın. Annesiyle Babasının önemli bir işi çıkmış biliyorsun. Ben mi gelsem acaba?"
"Abartma anne. Bir şeyi yok biraz hırpalanmışlar sadece." Gürkan bunları söylerken aklına Uzay'ı ilk gördüğündeki hali gözünün önüne geldi. Tekrar elleri karıncalanırken kendini sıktı.
"Öyleyse tamam. Hastaneden çıkınca bizim eve götürün Uzay'ı. Başka bir şey olursa haber verin bana tamam mı?"
"Tamam anne sen merak etme."
Telefon kapandığında sert bir nefes bıraktı Gürkan. Bunu kim yaptıysa onların Uzay'a yaptıklarından pişman edecekti.
Tekrar odaya girdi. Sedyenin yanındaki sandalyeye oturdu. Uzay'ın bilinci yavaş yavaş kendine geliyordu. Gürkan serumla baktı. Bitmişti. 'Acaba Uzay'a seslensem duyar mı?' diye düşündü. Ama o daha bu düşüncesini faaliyete geçirmeden Uzay'ın gözleri aralandı. Uzay bol Almila'lı bir rüya görmüştü. Hem ilaçların hem de o rüyaların etkisiyle salak salak gülümsüyordu.
Gürkan Uzay'ın uyanır uyanmaz gülümsemeye başlamasını garipserken temkinli bir şekilde, "Uzay?" diye sordu.
Uzay hiç ona bakmadı ve gülümsemeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Şekeri
RomanceDİKKAT! AŞIRI SEVGİ UYARISI! Küçüklükten beri etrafındaki herkes tarfından ezilen Uzay, küçüklükten beri ona ilaç olan Almila. *** Almila: Uzay bugün son dersimiz boşmuş. Okul çıkışı yanına gelsem mi? (08.45) Uzay: Ne gerek var Almila! Yorma kendin...