1. Bölüm, Zihnim Benim Tanrımdır.

5K 883 373
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




KISIM 1

VAR OLANI BULMA

Oysa ki asıl hakikat, asırların yazamadığını yaşayan cesur yüreklerin içindedir. Çağları delip geçen aşkların, savaşların, yıkımların, ölümlerin ve doğumların asıl kahramanların hiç anlatılmayan, anlatılmayacak olan efsanelerindedir.

Gözlerin göremediğini gören, kulakların duyamadığını duyan bir geçmişin izlerindedir. Bir gün tarih hakikatin dokunup geçtiği, hissettiği, ağladığı ve güldüğü o taş duvarların arasında yankılanacak. Ve işte o gün, görünmeyenin, var olan görüneni yeneceği gün olacak.

Kalemi tuttuğum parmaklarım uyuşmaya başladığını hissettiğimde, bir miktar ara vermek için oturduğum kafenin rahatsız metal sandalyesinden geriye doğru yaslandım. Bugün, diğer günlere göre sokaklarda daha az insan vardı. Bu benim açımdan elbette iyi bir durumdu. Blog sayfamda yayınlayacağım yazının taslağını çıkarmayı uzun zamandır erteliyordum. New York bugün benim için çalışıyordu en azından. Noel yaklaşıyordu bu nedenle sokaklar eşsiz renkleri ve ışıkları ile süslenmeye başlanmıştı bile. Noel zamanlarını her zaman büyük bir heyecanla beklemişimdir ancak ilk defa zamanın yavaş geçmesini ve hatta durmasını istiyordum.

Noel'den sonra çalıştığım müzeye kazılardan çıkan ve çözümlenmeyen yeni semboller ve kalıntılar gelecekti. Bu durum ise benim gece gündüz çalışacağımın acımasız bir göstergesiydi. Gece gündüz çalışıp çözümlediğimiz sembolleri her hafta sonunda uzun bir metin halinde belgeleyip blog sayfam için paylaşıyordum.

Soğumuş kahvemden uzun bir yudum aldım. Bugün yeterince kafein alan damarlarım artık büyük oranda bol oksijenli bir yürüyüşü hak etmişti. Central Park hiç olmadığı kadar temiz ve berrak havası ile adeta her seferinde ilk defa görüyormuş gibi büyülüyordu beni. Etrafta gün sonu yorgunluğunu atmaları için gezinen orta yaşlı insanlar ile el ele gezip öpüşen çiftler yaşamın zıtlığını ortaya koyuyordu. Uzun bir yürüyüşün ardından aniden bastıran yağmura karşı yaklaşık 5 dakika yürüme mesafesi olan evime doğru koşar adımlarla yürümeye başladım. Kaşe mantomun düğmelerini ilikleyip, yanımdan hiç ayıramadığım neredeyse bir valiz kadar büyük çantamdan şemsiyemi çıkardım. New York'ta yaşamak, bu tür sürprizlere alışkın olmak anlamına geliyordu. Ailemden küçük yaştan beri ayrı yaşıyordum. Onlar Louisiana eyaletinin en büyük şehri olan New Orleans'ta yaşıyorlardı. Henüz bebekken evlatlık olarak verilmişim fakat gerçek ailem kadar seviyordum onları. Sahi, gerçek ailemi hiç tanımamış olsam bile, şu an ki ailemi her şeye rağmen yine de çok severdim.

Adımlarımı hızlandırıp bir an önce kırık dökük apartman daireme ulaşmayı hedefliyordum. Bugün uzun bir duşun ardından yazdığım taslağı bitirmem gerekiyordu. Blog sayfamda yalnızca işimi değil zaman zaman iç dünyamda çözümleyemediğim şeyleri de yazmak istiyordum. Bugün ruh halim tam anlamıyla yarım bıraktığım işlerimi tamamlamaktan yanaydı. Eve gidip bir an önce işlerimi bitirme hayalleri kuruyordum fakat karşımdaki bankta duran genç bir kız dikkatimi çektiğinde yeniden adımlarımı yavaşlattım. Yağmur damlalarımı boynumdan akarak beyaz gömleğimin açık yakasından içeriye sızıyordu. Soğuk damlalar göğüslerime değerken hafif bir şekilde ürperdim.

ALVEA (KİTAP OLUYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin