Oldukça ırak bir noktadan gelen müzik sesi gözlerimi usul usul aralamama neden olduğunda yattığım yerden uzunca bir süre kalkmadan boğuk gelen müziği dinledim. Birinin çaldığı belli oluyordu fakat kimin çaldığını o an anlayamayacak kadar aklım bulanık, bedenim tutuktu. Nerede olduğumu bile çözemiyordum.
Ara ara hızlanan müzik; ara ara da yavaşlıyor ve gerici bir hale evriliyordu. İyi hissettiren bir müzik değildi bu. Yattığım yerden kendimi zorlayarak kalktım. Karanlığa gömülü odanın bir kısmını aydınlatan ay ışığı sayesinde etrafı taradığımda Esved'in evinde, bana verdiği odada olduğumu anlamıştım.
Buraya Veli ile olduğum evden nasıl geldiğimi bilmezken; o evde, o adamın bana yaptıklarını unutmamıştım. Aklıma iki saat boyunca yaşadıklarım dolduğunda bedenimdeki ağrılara rağmen öfkeyle, hatta neredeyse nefrete yakın dehşet bir duyguyla elime gelen ilk şeyi yer fırlatmış ve oturduğum yerden bir hışımla kalkmıştım.
Ayağa kalktığımda aşağı kattan geldiğine emin olduğum müziğin kesildiğini duydum. Benim kırdığım vazodan mı yoksa başka bir nedenden mi müzik kesilmişti bilmiyordum lakin umrumda da olmadı. Umrumda olan Esved'e o evde yaşadıklarımı bir daha asla ve asla yaşamak istemediğimi söylemekti. Ona bağırabilirsem, bağırmak hatta ve hatta yapabilirsem saldırmak ve o çirkin suratına bir yumruk atmaktı.
Belimdeki ve vücudumun geri kalan kısmındaki acıları yok sayıp merdivenlerden neredeyse koşarak indim ve alt katta bulunan salona zemini delen, kendimden emin büyük adımlarla yürüdüm. Uzaktan bakılınca belki fazla güçlü, fazla korkusuz duruyordum ama o adamın karşısına geçtiğim an konuşamayacağıma emindim.
Zira Esved, daha önce kimsede görmediğim kadar kendine güvenen bir adamdı. Taşıdığı kibir, bakışlarındaki küçümseme ve dudaklarından çıkan her alaylı kelime benim çenemi sıkı sıkıya bağlıyordu. Dik bir şekilde karşısında dahi duramıyordum.
Salondan içeriye seri adımlarımla daldığımda piyanonun başında oturan genç bedeni görmüştüm. Sanki beni bekliyormuş gibi kara gözleri salonun girişine çevriliydi. Kabullenmek istemesem de ters ve ruhsuz bakışları beni korkutmuş, olduğum yerde durmama neden olmuştu.
Bir süre kapının girişinde dikilen gövdemi seyretti. Ardından piyanonun üstünde duran bardağına uzandı ve dudaklarına yaklaştırmadan hemen önce, "Çalmak ister misin Yiğit?" diye mırıltıyla sordu. Neyi ima ettiğini gösterir gibi piyanoya kısa bir bakış attı ve tekrar karalarını bana çevirdi.
"Gel." dedi, benden cevap beklemeden.
Oturduğu dikdörtgen, deri taburede yana kayarak bana yer açtı; lakin kapının girişinde durmaya devam ettim. Onun yanına ve yakınına gitme düşüncesi ürkütüyordu beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKİS
General Fiction"Bunun ne olduğunu biliyor musun Yiğit?" dedi ve aynı tonda bana sorduğu soruyu cevapladı. "Vücudunun verdiği bu reaksiyonların hepsinin adı, zevk." Çenemdeki parmakları yukarıya tırmanıp aralık dudaklarımı okşamaya başladığında belimin altındaki e...