Kalktığımda her yanım ağrıyordu, yorgun hissediyordum. İlk defa bu kadar halsiz hissediyordum telefonumu elime aldığımda bir kaç mesaj olduğunu gördüm.
Bay Choi 2 yeni mesaj,
Bay Soobin 3 yeni mesaj,
Son bildiri beni gülümsetmişti.
HueningKai 10 yeni mesaj,
Mesaj kutuma girdiğimde gülmeden edemedim,
HueningKai:
BEOMGYU-SSİ!
Öncelikle günaydın arkadaşım,
Dün akşamı sonra konuşacağız.
Bugün şirkete gelmene gerek yok
Bunu bizzat Bay Choi söyledi.
Tabiki seni düşündüğünden.
Her neyse,
Uyandığında masada bir sürü atıştırmalık var onları ye.
Bende şirkette olacağım
Bir şey olursa ara beni!Beomgyu:
Teşekkür ederim Hyuka, sanada günaydın.Hyuka'nın mesajlarından çıkıp Bay Soobin'e bakmıştım,
Bay Soobin:
Günaydın Beomgyu,
Lütfen kendine dikkat et.
Biraz dinlen yarın tekrardan gel.Beomgyu:
Teşekkür ederim, hiç gelmemem en iyisi olabilir.Anında geri dönüş almıştım, hemen yazıyor bildirisi görünmüştü.
Bay Soobin:
Her zaman gelmemen en iyisi olmayacak Beomgyu, yarın seni bekliyoruz.
İyi günler, küçük bebek.Gülümsemiştim, o cidden kibar biriydi. Hızla çıktığımda yüzleşmekten kaçtığım beni etkileyebilen birini gördüm, Choi Yeonjun...
Bay Choi:
Günaydın,
Beomgyu-ah.Bu kadar mıydı? Günaydın? Gerçekten... Ne diyebilirim ki?
Ayağı kalkıp saçlarıma düzen verdim, bitkin görünüyordum. Kapı tıklandı, bir, iki ve üçüncü tıklama...
Kapıya koşup hızla açmıştım,
Geri kapamalı mıydım?
"Yeonjun? Yani Bay Choi?"
"Ne? Yakışmamış mı? Siyah iyi görünmüyor mu?"
Kafamı iki yana sallamıştım, o kendine ne yapmıştı böyle? Siyah saçları güzel duruyordu güzel olduğu kadarda asi görünüyordu. Giydiği siyah takım ile mükemmel göründüğünü anladım.
Birde kendime baktım da, berbat görünüyordum.
"Bakma öyle kendine, hâlâ sevimlisin."
İçeri geçmek için izin isteyince çekilmiştim, elinde poşetler vardı, "Tuvalet nerede Beomgyu?"
"Burası,"
"Sağol."
İçeri girip ellerini yıkamıştı, geri çıkıp ceketini çıkarmıştı boğazlı kazağı ve yüksek belli pantolon giymişti onlarda siyahtı. Bilemiyorum eşsiz bir cazibesi vardı ya da bana öyle gelmişti.
Gülümseyerek bana bakmıştı elini saçlarıma atıp düzeltmişti, "Hâlâ sevimlisin,"
Elinden hafifçe uzaklaşıp, "Sanmıyorum ben üstümü değiştireceğim."
Odama geçip siyah bir tişört altıma da bir kot giymiştim, saçlarımı tarayıp siyah bir bandana takmıştım. Dışarı çıkacaktım, beni geciktirmiş olacaktı sadece.
Dışarı çıktığımda aldığı nefis yemekleri dizmişti masaya, bana döndüğünde yine sıcak gülümsemesini sunmuştu.
"Hasta olduğun bu kadar belli olmamalı,"