Odanın kapısı hızla açılınca kendime gelmiştim Soobin içeri girmişti, bana tuhaf bakışlarını atarken kendimi toparlamaya çalıştım.
"Bir şey mi var?"
"Evet, bu suratının hâli ne?"
"Ne var ki?"
"Yeonjun, iyi misin sen?"
"İyiyim, benim gitmem gerek."
"Neden?"
Tam o sıra babamdan bir mesaj gelmişti,
Babam:
Eve gel, annen hastalandı.Yeonjun:
Baba işlerim var.Babam:
Yeonjun senden bir şey rica etmedim, eve gelmeni söyledim.Yeonjun:
O kadın için annemi hastanede tek başına bıraktığın anı asla unutmam, şimdi bana gelip o kadını ziyaret etmemi söyleme.
Seni düzgünce red ediyorum,
gelmeyeceğim.Babam:
Yeonjun her şeyin benim elimde, annene ben zarar vermedim. Dediklerimi ikiletme.Yeonjun:
Her şeyi paranla satın alacağını sanıyorsun, baba güldürme beni. 21. yüzyıldayız böyle aptal şeylere inanmıyorsun değil mi?Babam:
Sen bilirsin Yeonjun, sınırlarını zorlamaya devam et.Soobin telefonu elimde alıp sinirle bir şeyler yazarken hızla geri aldım telefonu.
"Ne yaptığını sanıyorsun?"
"Yeonjun iyice kafayı yedi bu adam! Hâlâ onu neden alttan alıyorsun?!"
"Ona sinirle karşılık verince daha da kuduracak."
"Alttan alınca da tepene çıkıyor, bak! Kendini bir şey sanıyor!"
"Soobin, ben bu konuyu zaten Bua ile konuşmuştum. Babamın bana karşı yapacak her hareketini biliyorum, ve ben buna hazırlıklıyım."
Durup kafasını eğmişti, "Hâlâ unutmadığın yanını bulursa?" diye mırıldanmıştı. Neden bahsediyordu?
"Ne diyorsun?"
"Hiç bir şey, hiç bir şey. Hadi git sen, dikkat et."
"Tamam."
"Sette olurum, ararsan falan göremeyebilirim."
Kafamı sallayıp çıkmıştım odadan hızlı adımlarla otopark'a gelince duraksadım bilgisayarım... Onu unutmuştum!
"Aish!"
Koşar adımlarla yukarı çıkarken Bua sevinçle yanıma gelmişti. "Sete değil mi?!"
"Hayır Bua, işlerim var. Gitmem gerek, bir dahaki sefere burada olurum."
Bir şey demesine fırsat vermeden koşarak uzaklaşmıştım, giderken birine çarpmıştım ve koluma sıcak kahveyi dökmüştü!
"Azıcık önünüze bakabilirsiniz değil mi?!"
Kafamı kaldırıp baktığımda Sunghoon olduğunu görmüştüm, gerçekten o muydu?
O kadar değişmişti ki! Siyah dağınık saçları keskin ve mayık yüzüne ahenk katıyordu, giydiği sade beyaz gömleği ve kot pantolonu ile çok şık göründüğüne yemin edebilirdim!
"Sunghoon?"
"Yeonjun! Ah, gerçekten üzgünüm! Hiç dikkat etmiyordum, Jake'i arıyorum da gördün mü?"