• 23 • Querencia • Final

1.8K 140 208
                                    

Bü bölümü rainakbulut a ithaf ediyorum. Kimse okumuyorken gelip okuduğun, beni yalnız bırakmadığın ve her bölüm beni yorumlarınla desteklediğin için teşekkür ederim. Seninle başladık, seninle bitirelim.

~~~

Haftalar sonra, o mor saçlar... Silahını aynadan göstererek konuştu. "Sakın sesini çıkarma."

~~~

DİKKAT!BU BÖLÜM RAHATSIZ OLABİLECEĞİNİZ ŞİDDET SAHNELERİ İÇERİR.

Querencia: İspanyolca; insanın kendini en güvende, en güçlü ve evinde hissettiği yer.

Topuz yaptığı saçlarını siyah şapkasının içine sakladı. Yüzüne gözlerini göstermeyip ışığı yansıtan yuvarlak mor camlı gözlüğünü taktı. Kucağında kendinde olmayan Ochako ve başına dayanmış bir silah... "Sen, nasıl?" Güldü keyifle. "Gecenin karanlığında, fazlasıyla kalabalık bir ortamdan sıvışmak ne kadar kolay biliyor musun? Üstelik yazlığınızın etrafını saran çitler de çok kısa. Hiç güvenli bir yer değil burası. Merak ediyorum da Katsuki daha ne kadar aptal olabilir?" Sinirle sıktım dişlerimi. "Bu kadar ailenin arasında böyle bir geri zekâlılık yapacağını düşünmemiştir. Hitoshi buradan çıkışın yok. Dışarıya çıktığımız an herkesin dikkatine çekeceğim, sen de öyle. Yakalanacaksın. Bırak onu ve git buradan. Eğer buradan sorun çıkarmadan ayrılırsan kimseye söylemeyeceğim." dedim.

Bu tabii ki bir yalandı. Ochako'yu bıraktığı anda belimde Kacchan'ın bana verdiği silahla vuracaktım onu. Öldüremezdim, o gün üvey babama ne kadar zarar versem de hala kimseyi öldürecek cesaretim yoktu.

Hitoshi alaylı bir kahkaha patlattı. "Beni aptal mı sanıyorsun? Belindeki silahın başından beri farkındayım. O silahı bırak ve sana söylediklerimi yap." Kahretsin, kahretsin! Aptalım ben, anlardı tabii. Yıllardır bu işin içinde olan birini böyle kandırmaya çalışmak. Unutulmaması gereken bir bilgi, insanlar başkalarını kandırırken kendi zekalarını baz alırlar. Silahımı yavaşça yere bırakıp ellerimi havaya kaldırdım. "Aferin, şimdi telefonunu da." "Telefonumu biraz tutabilir misin İzuku?" Biraz üşüdüğüm için giydiğim beyaz montumun iç cebinden telefonu çıkarıp yere koydum. Ayağımla ona ittirdim.

Kaçış yolu bul Deku. Gerekirse ikna etmeye çalış. "Hitoshi, Kacchan'la çoktan nişanlandım." Sözümü kesti öfkeyle. "Biliyorum, çok mutluydun yüzükler takılırken ama bu daha fazla devam etmeyecek. Çık lavabodan, eğer yardım çağırırsan, buraya bir kişinin geldiğini duyarsam öldürürüm onu. Yapabileceğimi biliyorsun. Arka bahçedeki kapıdan çık ve beni bekle." Yapabilecek bir şeyim yoktu. Eğer beni öldürmekle tehdit etseydi umurumda olmazdı ama Ochako... Sahi nasıl düşmüştü bu tuzağa? Üzgünüm Kacchan, çok üzgünüm ama onunla gitmek zorundayım.

~~~

Dakikalardır ben önde o arkada hala Ochako'yu omzunda taşırken yürüyorduk. Tanrım nasıl bu haldeyken oradan sıvışabilir? "Ochako'yla beraber nasıl geçtin herkesin arasından?" Bilmiş ses tonuyla cevap verdi. "Arka bahçeniz o kadar da kalabalık değil. Ayrıca arka bahçeyi ışıklandırmamışsanız. Karanlıkta hiç dikkat çekmedim. Hey! Ne yapıyorsun öyle?" dedi montumla uğraştığımı görerek. Çaktırma İzuku, bir sürü yalanına kandı şu ana kadar. Akıllıca bir şeyler uydur. "Sakin ol, sadece biraz üşüyorum. Montuma sarıldım biraz daha." Baygın gözlerinin bakışlarını sırtımda hissedebiliyordum. "Sağa dön ve gördüğün kulübeye ilerle." Tanrım, nereye götürüyordu beni, neden götürüyordu? Öldürecek miydi? Nasıl kaçacaktım?

"Ockaho'yu nasıl yakaladın?" diye sordum. Alaylı sesiyle "Ona birkaç kez kendimi gösterdim. Korkarak gerçekten ben olduğumdan emin olmaya çalışırken en son lavaboya kadar geldi benimle. Arkadaşın fazlasıyla aptal. Her seferinde kendi isteğiyle avucuma düşüyor. Keşke sen de öyle olsaydın." Orospu çocuğu. "İğrenç piç." diye mırıldandım.

QuerenciaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin