Gregor Samsa bir sabah uyandığında kendini bir böcek olarak buldu.
Ben ise o sabah uyandığımda eski sevgili olarak buldum kendimi...Eminim Gregor Samsa, içine düştüğü duruma benim kadar şaşırmamıştır.Açıkcası dört yıllık ilişkimin sona erdiğini bir telefon mesajıyla öğreneceğime, böcek olarak uyanmayı tercih ederdim. Uğursuz bir mesaj sesi... Zaten telefonun masa üzerindeki eğreti duruşundan belliydi ortada bir bokluk olduğu.
"Hayattan beklentilerimiz çok farklı, daha fazla uzatmamıza gerek yok. Bundan sonraki hayatında başarılar dilerim."
Bora.... Dört yıllık sevgilim, beraber planlar yaptığım, güldüğüm,ağladığım, teklifsizce seviştiğim adam.... Geçmişi, şimdiyi , geleceği üç cümleye sığdırıp bir mesaj içinde yollamış bana. Okur okumaz aklımdan gecen ilk şey "Peki, dört yıldır aklın neredeydi pezevenk?" oldu. Topu topu üç cümle olan mesajı, saatlerce, günlerce analiz etim. Tekrar tekrar, içim daralarak okudum.
HAYATTAN BEKLENTİLERİMİZ ÇOK FARKLI: Bir insanın hayattan beklentisi sevgilisininkinden ne kadar farklı olabilir ki? Ben bunları Bora'yla konusmamış mıydım? Uzaya çıkmayı mı hayal ediyordu ki ? İş güç sahibi, uzun süreli bir ilişkisi olan her insanın hayattan beklentisi hemen hemen aynıdır; yuvamızı kuralım, günde üç öğün sevişelim, evimizi alalım, arabamızı yenileyelim, birkaç sene için de aşkımızın meyvesini kucağımıza alalım. Bir de pilavın dibi tutmasın! Benim beklediğimden, benimle beklememeyi isteyecek kadar farklı ne istiyor olabilir ki gelecekten ? Uçan araba hayali vardı da ben mi anlamadım acaba ? Astronot mu olacaktı yoksa ?
DAHA FAZLA UZATMAMIZA GEREK YOK: Daha fazla uzatmamıza gerek yok mu? Dört yıl olmuş zaten dangalak herif! Nesini uzatmayacağız daha ? bu dört yıl içinde onlarca kavga ettiğim, defalarca ayrılıp barıştığım sevgilim, ilişkimizi , daha fazla uzatmanın lüzumsuz olduğu bir zaman kaybı olarak görüyormuş meğerse. Aklı yeni başına gelmiş. Sanırım terk edilmekten ziyade asıl canımı sıkan bu. Sabah işe gitmek için yataktan kalkarken kolumdan tutup gözlerimin içine bakarak "Zamanın durmasını istiyorum" diyen adam, ilişkimizi zaman kaybı olarak gçrüyormuş. Vay be! Bir süre daha oturup hangimizin daha salak olduğunu düşünmem gerek. Bu cümleyi hazmetmem gerek.
BUNDAN SONRAKİ HAYATINDA BAŞARILAR DİLERİM: Adama bak! Hemn bir anda hayatımdan defolup gitmiş, hem de " başarılar" diliyor. Bu cümlede demek istediği aslında şu: " Bu kadar süre sana iyi dayandım, başka kimse de seni benim gibi çekmez. Sonunda bir köşede yapayalnız ölüp gideceksin, yanında da en fazla dedikodu yağtığın şırfıntı arkadaşların olur." En azından ben bu şekilde anlıyorum. Bu mesajla tekmeyi yemiş olmamı geçersek, ortada biten bir ilişki var. Bu ilişki nası biterse bitmiş olsun, insan eski sevgilisinin mutlu olmasını ister mi? Hangi insan bir zamanlar sevdiği kişinin, eski sevgilisinin, mutlu olmasını temenni eder ki içinden gelerek? Bir kere bu inssnoğlunun doğasına aykırı!
Ufak lise flörtleri dışındaki tek adamakıllı ilişkim de basit bir telefon mesajıyla sona erdikten sonra, uzunca bir süre kendimle baş başa kaldım. Sende gurur var ya, bir kere bile arayıp neden diye sormadım, günlerce yataktan çıkmadım, haftalarca. " Nasılsa döner" diye bekledim ve "Bensiz ayakkabısını bile bulamaz" derken üç ay sonra evleneceği haberini aldım...
Bir adam, özellikle de Bora, karşısındaki kadın Megan Fox değilse, mümkün değil üç ay içinde evlenmeye karar veremez. Bu da demek oluyor ki, hem terk edilmiş hem de göz göre göre aldatılmıştım.
İnsan basit bir varlık ve davranışları da aşağı yukarı benzeşiyor, özellikle de kadınların. Takdir edersiniz ki, ben de eski sevgilimin evleneceğini öğrenen bir mutsuz kadının yapacağı tüm klişeleri sırasıyla yerine getirmekten geri kalamadım.
BEN SENDEN DAHA MUTLUYUM TRİBİ: Bora, ömrümün geri kalanında, her sabah uyandığında yanında aynı kadının olmasını isteyecek kadar birini severken, ben hala " Ben ondan daha mutluyum" triplerine girebiliyorum. Ama elden ne gelir, " Dünya elimin altında, istediğimle gezer tozar, günümü gün ederim hahayt!" tripleri de insanı bir yere kadar oyalıyor.Daha sonra ise acı gerçek insanın suratına tokat gibi çarpıyor,
"Eski sevgilin evleniyor, hem de seninle değil!"
Aslında, benden ayrıldıktan sonra bir başka kadınla birlikte olmasına şaşırmaz, içerlemezdim.Ama daha ayrılığımızın esamesi okunmadan başka bir kadınla evlilik kararı aldığını duymak çok ağır geldi.Evlilik! Yaşanan ne ufak bir flört ne de tutukulu bir aşk! Ev-li-lik! Resmiyet kokuyor. Onu başka bir kadınla resmen birbirine bağlamakla kalmıyor, beni ve onu resmen ayırıyor. Devletin önünde beni tercih etmdiği yetmezmiş gibi bir de başka bir kadını tercih ettiğini onaylıyor.İşte asıl canımı acıtan bu! Yoksa derdim terk edilmek değil. Beni bir başıma bırakıp gitmesine alışırım ama bir başkasını tercih etmesini kaldırmıyor ruhum...
Çok gecmeden bu mutluyum tribi yüzünden saçma sapan davranmaya başladığımı faerk ettim. Bora'dan daha mutlu falan değildim. Hatta mutlu bile değildim. Bu şekilde kendi içimde çatışarak yaşamaya devam ederken ayrılığın ikinci evresine geçtim.
BANA GERİ DÖNECEK SENDROMU: Biz kadınlar vazgeçilmez olduğumuzu düşünmeye bayılırız. Hatta böyle düşünmekle kalmaz, bir de körü körüne inanırız buna. Zamanında fazla romantik komedi izlemiş olacağım ki, nikaha beş dadika kala, damatlıklar içinde, yakası paçası bir yana dağılmış bir halde gelin arabasına atlayıp bana gelecek sanıyordum. O da olmayınca, evlendikten en geç iki ay sonra hayatının hatasını yaptığını anlayıp ayaklarıma kapanacak diye beklemeye başladım. Yok böyle bir şey! Şimdi ikisi oturmuş, bizim olması gereken tost makinesinde tost yapıyorlar. Bizim televizyonumuzda film izliyorlar. Ben ise oturmuş, bir tostu, izlemediğim - ve asla onunla birlikte izleyemeyeceğim - bir filmi düşünerek ağlıyorum.
Ben içimdeki acıyı dışa yansıtmaya çalışarak çevreme " Yıkıldım, ayaktayım" mesajı vermek için çabalarken, Bora düğününde karısıyla kaşılıklı göbek atıyor.Bora!!! Eski sevgilim Bora göbek atıyor. Fellini filmi gibi.Mutlu çiftimiz yeni bir hayata adım atarken, benim bu hayattan tek bir beklentim var, o da eve söylediğim pizzanın otuz dakika içinde gelmesi. İşe bak! Adamın evlenip barklanacağını duyar duymaz, düğününde çiftetelli oynadığını bile hayal ettim. Evlilik diyince aklıma bundan başka bir şey gelmiyor çünkü. Saçma sapan sorumluluklar, gereksiz mecburiyetler bütünü. Gerçi evlilik bana hiçbir anlam ifade etmezken, hayatımın son dört yılını paylaştığım adam bu kurumun içinde olmak için can atıyormuş meğerse. Tamam, bana teklif etse, önce mırın kırın ederdim ama sonra kabul ederdim mutlaka. Şimdiyse o gitti, o cüceyle birlikte tost yiyor. Evliliğe hiç itibar vermeyen birisi olmama rağmen sırf eski sevgilim evlendiği için " Ben niye evlenemedim ki? Benim neyim eksikti?" diye düşünmeye bile başladım.
Bi de şu var; eski sevgilin evlendiğinde bekarsan çevren birden sana vebalıymış gibi davranmaya başlıyor. Sanki tedavi edilmeyen bir hastalığım varmış, üç aylık ömrüm kalmış gibi davranıyor insanlar bana. Alt tarafı terk edildim. Belki ben bile atlattım ama onlar atlatamadı. İnsanların gözlerindeki acıma duygusunu adeta somut bir şekilde görebiliyorum. Belki de haklılar. Oturmayı planladığımız evde onların oturmasını, sipariş ettiğim yemeğimin - tabii ki - geç gel - mesini ve evde kalmış olmamı kabullenip hayatıma devam ediyorum. Ama beyfendi ne yapıyor? Arkamdan " Beni unutamaz, bu saatten sonra başkasıyla mutlu olabilmesinin imkanı yok, asla evlenemez" diye atıp tutuyor. Hatta benim tost makinemi kullanan karısı da " Yazık oldu kıza ama ne yapalım, ilişkileri monotonlaşmış, bizimki de ilk görüşte aşk zaten" diye anlatıyor çevresindekilere.
Başka işleri güçler yokmuş gibi, karı koca bir olmuş beni çekiştiriyorlar. Tamam, terk ettin beni, evlendin, ben bu hallere düştüğüm için de çok mutlusun, ama ruh halimden sana ne ? Bodur karına ne? Yiyin tostunuzu, oturun yerinize işte. Evliliklerinin ilk günlerinde hangi çift, eski sevgilileri hakkında konuşur ki? Bu densizler konuşuyor işte. Tamam, çok mutlu değilim, ama normalim. Büyük acılar içinde kıvranmıyorum. Beklemediğim bir anda, beklemediğim bir değişiklik oldu hayatımda o kadar. Toparlanmam biraz zaman alacak ama düzeleceğim. Bora ve karısının benim hakkımda, bana acır gibi konuşmaları beni iyice hırslandırdı.
Ve ben, sessiz sakin yaşamına kaldığı yerden devam etmeye çalışan ben, evliliği bir kez olsun aklının kıyısından köşesinden geçirmemiş olan ben, hayali olsa da bu cümleleri duyduktan sonra kendi kendime bir söz verdim. Bir yıl sonra tam bugün, tam bu saatte, yine bu aynanın karşısında duracağım. Ama bu sefer beni Bora' dan çok daha fazla seven, benim de Bora'dan çok daha fazla sevdiğim, hatta köpekler gibi aşık olduğum bir adam olacak yanımda. Bora'yla olduğumdan daha çok mutlu bir şekilde bakacağım bu aynaya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sorun Bende Değil Sende
Rastgele"Bir kitap okudum hayatım değişti demeyi çok isterdim. Ama bir adam tanıdım ve hayatımın içine etti."