"Herşey geride kaldı." dedim kendi kendime herşey geride ve gride kaldı. Geride kalan herşey içimde kaldı benim. Söylediklerim , söyleyemediklerim ,yapmak istediklerim ,yapamadıklarım , yapayım derken yüzüme gözüme bulaştırdıklarım. Herşey içimde ve geride... Hala o bıraktığı yerden bakıyorum hayata o koridordan ,o sınıftan ,o okuldan ,o okulun bahçesinden...o hayata bakmaya dewam ettiğim yer benim hayatımda yaşam kokan tek yer. Belkide onun için oradan bakıyorum hayata yoksa hayat pek yaşanılası değil. Hayata ordan bakınca güçlü olmam daha güçlü olmam gerektiği geliyor aklıma ve güçlü olmak zorunda kalmak ne demek bi kez daha anımsıyorum. Güçlü olmak ölsen yalnızlıktan yinede yazmak demek. Güçlü olmak anlaşılmadan yaşamaya dewam etmek demek. Güçlü olmak yaşadıklarını karşına alıp hesaplaş(ma)mak ve iyiki (!) varsınız siz olmasanız güçlü olmak zorunda kalmayacaktım demekti. Ewet güçlüyüm canımı yakanlara ,değer vermeyenlere ,umursama zahmetine girmeyenlere ,degersizliğimle ,özlemlerimle ,kimsesiz kimseliğimle beraber güçlüyüm. -aslında degerliyim gerçekten degerli. Tek başına yaşıyor ,kendim için nefes alıyor ,canım istedigini yapıyor ve "özgür" yaşıyorum. Tabi buna yaşamak denirse bunlara sahip bi insan nasıl değerli olmasın ki zaten. Hakkaten neydi değer ? Birbirine verilebilen bişey miydi değer ? Belkide kimse bilmiyordu degeri kimse kimseye değerde vermiyordu. Değer kendinle alakalı biseydi belkide...şimdi hep yaptığım gibi düşünüyordum.benim işim bu mesleğim bu "ben fikir işçisiyim" yani ben yazarım. Düşünmeye daha fazla dewam edemeyeceğim gri lastikli ,sert kapaklı defterimi açıp "değerimin değersizligi , degersizliğimin değeri " yazıp kurşun kalemini kenara koydum. Ben yazılarımda özellikle ilk aşamalarda hep kurşun kalem kullanırım hata yapma piskolojisi işte. Silgin kaleminden öncede bitsede
silmek güzel silip degiştirmek iz bırakmak güzel, ama leke bırak güzel değil. Dolma kalem kullanırken hata yaparsan üzerini çizersin ve bu kagıtta leke olarak kalır. Leke bırakmak cokda güzel bi durum değil bence ama kurşun kalemle yazıp silgiyle silersen geriye sadece kalemin izi kalır. İz bırakmak daha cazip leke bırakmaktan... Dolma kalem koleksiyonum var. Gerçi sadece imza günlerinde kullanırım dolma kalemi ama yinede koleksiyon yapmadan alakoyamadım kendimi. Mürekkep şişeleri ,mürekkep kokusu bunlar benim özüm. Kagıt ve kalemden ibaretim.varla yok arasındayım griyim... Düşüncelerle boğulurken bilmem kaçıncı kere masamdan kalktım çalışma odamdan çıkıp kapıyı kapattım. Açık kapılardan pek haz etmiyorum. Çocukluktan gelen bi durum sanırım küçükken ewde hep yalnız kalırdım ,hole çıktığım zaman açık kapılardan korkardım. Kapılar kapalıyken güvende sanırdım kendimi. Öyle hissederdim.açık gri zeminli mutfağıma girdim. Kahve makinama baktım. Su var içinde ama bana yetmez. Kahve içtigim zaman bir bardakla kurtulamıyorum. En az iki bardak içerim. Su ekleyip kahve fincanlarımın olduğu dolaba yöneldim kapağını açtım. Hııı şimdi hangi fincanı alsam. Ewet siyah baya bildiğin koyu siyah üzerinde istanbul köprüsü , galata kulesi ,kız kulesi figürleri olan parlak şekilde nokta nokta gibi işlenmiş sanki igne ucuyla işlenmiş görünümü olan bardağı seçtim.kahvemide alıp pencerenin önüne koydum sandalyemi ve oturdum.tam derin bi nefes aldım vericem ,zil çaldı. Benim ewimin zili haa ilginç. İyide benim zilim böylemi çalıyormuş.nerdeyse hiç hatırlamıyorum ,ewe yeni taşıdım. Ne Eylül ne de Deniz gelmedi yeni ewine daha bu yüzden zilin nasıl çaldığınıdan zilin varlığındanda haberdar değilim. Eylül yada Deniz onlar olsaydı belki bilirdim zili zilin sesini. Yalnızlık hiç bırakmaz beni takibi hiç düşmez yakamdan. Neyse şikayetçi olduğumda söylenemez. Sandalyemi ittirip kalktım.kapıya doğru yol aldım.kahverengi çelik kapıyı açtım, açtımda...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koyu
General Fictionkoyuyum. koyudan ibaret hayatım. yalnızlıgım koyu dibe wurmuşluğum koyu. yaşanmayanlar koyu isteklerim koyu hayallerim koyu. ben koyu bir yazarım. derinlerde gezerim. Hayatın yetiştirdiği bi yazar o ne bi fazlası ne bi eksiği..