3. Bölüm "

61 5 0
                                    

Yatak odama gidip gardolabımı açtım. Siyah çokta kalın olmayan düz desensiz ceketimi aldım. Sahil buraya biraz uzak ama yinede arabayla gitmeyi düşünmüyorum. Dışarı çıkış amacım zaten yürümek. Belki ewe döndüğümde ayaklarıma mütiş bi ağrı nüksedecek ama hiç umrumda değil. Cüzdanımı ve ewimin anahtarını hırkamın cebine attım. We ewden çıktımlu telefonumu da almadım yanıma bilerek sanki çok önemli telefonum kim arayacaksa beni artık kim merak edicekse kalkıpta Bilge aramayacağına göre diger arayan insan ewlatları çokda ömenli değil. Yani önemli elbette ama şuan için değil Deniz mi ? arayacak o kendini bile unutmuştur şimdi memlekete gitti kız annesi babası ablası kardeşi babannesi derken oho yani... Eylül mü arayacak aynı oda Deniz gibi memlekette annesini abisi derken... Annem arar Bilge falan bi yana hayatımda en değer werdiğim  insan en değer werdiğim kadın ama onunlada dün konuşmuştuk aramaz bugün. Bu düsünceler içerisinde baya yürüdüm. Bi bu kadar daha yürürsem sahil karşımda bil. Havada kararmaya başladı. Sahil simdi çok güzeldir. Karşımda Yunan adaları güneş yeni batıyor. İnsanlar koşusturma içerisinde kimi telefonla konuşur kimi güler telefonla konuşurken kimi sadece diğer tarafı dinler sonra ,çocuklarını sahil kenarında ki parka getiren anneler yada babalar yada hem anne hem babalar yani çocuklu mutlu aile portresi çizen çiftler ama tabiki ben bunu yemem yüzlerine yada gözlerine bakınca mutlaka anlaşılır çekirdek aile mutlu portresi altındaki mutsuzluklar. Ben yemem mutlaka vardır herkeste bi kırıklık , burukluk ben git gide dahada kötü bi insan olma yolunda hızlı adımlarla yürüyen hatta depar atar hale geldim. Sahile doğru yürürken mutlu (!) çekirdek ailelere çamur atan düşüncelerle sahile gelmiştim bile. Deniz kıyısında ki kayalardan birine oturdum. Geniş büyük we diğerlerine göre yüksek bi kayaydı oturduğum kaya. Kaya biraz soğuk ama pek önem arzetmiyor. Denize yani sahile geldiğimde hep kayalara oturuyorum. Uzun zaman oldu deniz kenarında ki banklara oturmayalı. İyot kokusu kükürt kokusu tuz kokusu bi çok insan nefret eder bu kokudan hatta bunu yosun kokusu sananlar bile oluyor ewet yosun kokusu da var ama deniz kokusu özellikle Ege kokusu bi başka çok başka hemde ama bu kokuyu herkes alamıyor malesef ince ruhlu insanlar alabiliyor bu kokuyu çüknü deniz kokusuyla yosun kokusu arasında da ince bi çizgi var. Keşke herkes fark edebilse bunu diye düşünmeden edemiyor insan. Bi cömert Ege. tüm güzelliyle burda karşımda. Ben denizi çok sewerim. Hatta bi çok insan sewer deniz çok şey anlatır aslında biçok sey fısıldar insanın kulağına tabi anlayan we dinleyen az denizi yada Egeyi.  Benim çocukluğumdan bu yana deniz özlemiyle büyüdüm bu yüzden deniz sewgim. Hep hasretim denize deniz kokusuna.O yosun kokusu diyip burnunuzu kırıştırdığınız beğenmediginiz kokuya hasrettim ben. İzmire orta okulu yeni bitirdiğim zaman yaz tatilinde gelmiştik. Teyzemler vardı İzmirde o yüzden gelmiştik. O zamandan bu zamana ben izmir sewdalısı Ege aşığı oldum. İzmir başka kalabalık sıcak we nemli olmasına karşın beni hep cezbetti we hapsetti kendine. Victor Hugo "izmir bir prensestir " demiş doğru demiş. İlk gördüğüm deniz Ege denizi  Egeden başkasına bakmadım sonrasında zaten. Lise yıllarında mavi çam agaçlarıydı kaçıp kurtulmamı saglayan dünyadan. Ewimizin karşısında mavi çam agaçları olan daglar vardı. Kendimi soyutlamamı kolaylaştırıyor karşımda manzara olması. Gerçi ben hep soyutum dünyadan ama manzaralar  bi başka şumdi. Deniz we düşünce ne güzel ikili ikiside nasıl benziyor birbirine. Deniz insanı hem huzurla boğar hem suyuyla. Düşünce insanın beynini hem kemirir hem kurtuluş niteligi taşır. Hem iyiler hem kötü. Bana benziyor benimle bağdaşlaşıyorlar. Deniz de benim düşüncede. Düşünürken denize ihtiyaç duyanda denize yaklaşınca sahile inince denizi görünce düşünmeye ihtiyaç duyanda benim. Ne denizsiz olur ne düşüncesiz. Ne düşünmeden olur ne deniz olmadan olur. Mavinin deniz tonunu çok sewerim. Bilgeden kalma bi alışkanlık. Ne çok özledim onu. Hiç senin olmayan birini bişeyi özleyebilir misin ? Senin olmayan hiç okumadığın okuyamadığın sadece şöyle bi göz atabildiğin bi kitabı sewer misin ? Hiç okumadığın bi kitapı nasıl sewebilirsin ki nasıl mantığa sıgdırabilirsin ki sewsen bile ? Peki hiç tanımadıgın bi insanı sewebilirmisin ? Sadece gözgöze geldiginiz ve ona gülümsediğin için onu sewebilir misin ? Ne önsözünü okudum ,ne gördüm ama ben sewdim.. O kitabı yazarı kim bilmeden konusu ne merak etmeden sewdim. Rengi sewdim mesela mavinin kitap  tonu belki de insan tonuydu rengini çok sewdim. Kapağında ki o eski  grileşmiş tren garını orda tren garının grişinde merdivenlerde oturan adamı da aralarında mesafe de olsa yanında oturan kadınıda çok sewdim. Nerden bilebilerdim ki o gri tren garının bizim gri tren garı olabileceğini. Nerden bilebilirim mantığa sığmayanın kalbe sıgacağını nerden bileyim ? Ben kitabımda yazarınıda kapağınıda renginide kapağı basanıda sewdim. İçindeki harfleri we kelimeleri değil ama belki içimdekileri merak ederek sewdim. Ben Bilgeyi de sewdim. Tanımadan sewdim kişiliğini karakterini bilmeden sadece gülümsemesini sewdim. Hangi rengi sewdiğini ona soramadan sewdim. Kendimi bitirip içimde onu başlattım. Benim sonum onun başlangıçları war içimde. Ben bitmişken onunla yeniden başlamayı sewdim. Hayatı değil belki ama onunla yaşama hayalini sewdim. Onun yanında nefes almayı karbondioksit wermeyi sewdim. Onunla ilgili herşeyi sewdim benimsedim benim saydım topraklarıma kattım onu ,onu sewmeyi sewdim.Ben bi çokşeyi sewdim. Sewmeyi sewdim. Sewilmemeyi ise hiç düşünmeden sewdim. O gittikten sonra onun acısını bile sewdim.  Sewmek böyle bişey değil mi zaten herşeyi herşeyini sewmek böyle bisey değil mi..Ben acıyı benimsedim "benim" "sedim" ben senin acını bile sewdim Bilge be sewdim. Sewmek. Ne büyük kelime neleri sıgdırıyor iki sesli harfe. Büyük fedakarlık büyük kalp istiyor bu kelime büyük sabır istiyor. En çok da güç istiyor ya neyse. O değilde burası baya soğudu kaya soğudu yahu hava da karardı. Düşünmekten etrafıma da bakmadım bugün mutlu aile portresi çizen çocuklu çekirdek aileleri de görmedim. Yada telefonda büyük ihtimal sewgilisiyle konuşan we sırıtarak geçen kimseyide görmedim. Neyse bence böylesi çok daha iyi en azından benim için. Daha bilemem kaç yaşında sewgili yapmış kendine sen daha sewmek kelimesinin türkçe sözlüğündeki anlamını öğrende sonra yalandan yine "aşkom"dersin karşındakine. Yalandan yapmacıklıktan bu kadar çok olması normal mi yoksa bende olmaması mı anormal. Çok çabuk fark ettiğim için belkide hemen ayırt ettigim için yapmacıklığı bi nebze yalanı bu yüzden nefret ediyor "aşkom" kelimesini bu yüzden sewmiyorum. Sewmeyi bile bu kadar müzmal perişan ederken bu insanlar kimbilir "aşkı" ne hallere sokuyorlardır. O kutsal sayılabilen o tarifi binlerce harika yazarın anlatmaya çalıştığı kaç tane beynin tasfirlemeye çalıştığı o muhteşem duygu.kayadan kalkıp etrafıma bakındım. Çok fazla insan yok etrafta ee tabi iş çıkış saati herkes ewine gidiyor karısına çocuğuna kavuşuyor sabahtan bu yana ,belki bi ünversite öğrencisi yaninda kaldiği dedesin
ne ve babaannesine yanına gidiyor, yada ünversite arkadaşları ile tutukları ewe gidenler bile wardır içlerinde. herkes sen mi Uygar efendi ? Herkesin işi düzeni monoton hayatı var. Monotonluğu tutturamayan bi ben miyim ? Gerçi oturup ewden çıkmamak yada sürekli kitap okumakta monotonluk ama ben daha normal yaşamı tercih ederdim. Mesela dewlet memuru olsaydım. Aynı iş yerinde çalıstığım bi kızla ewlenmiş yada nişanlanmış bile olabilirdim yada memlekkette annemin beğendiği kıza bakmak için ewlerine çaya gitmiş olabilirdik mesela .Akşam ewe belli saate gelen işinin belli bi saati olan hafta sonu tatili olan we hafta sonunu uyumak için dört gözle bekleyen bi ögretmen olabilirdim. Yada neyse her halükarda hiçbiri ben değil. Ewe doğru yürürken salep geldi aklıma ewde salep yok salep alıpda ewe gitsem hiç fena olmaz. Lisede bizim orda salep standı vardı. Avm' nin içinde salepleri dağıtan garson bi kız çok tatlıydı. Sırf o kız için salep içerdim o standan ilk başlarda pek sewmesemde salepi sonradan alışkanlık haline geldi. Güzel bi alışkanlık. Allah bilir o kız nerde napıyor çokda güzel bi kızdı. Kumral çok uzun saçı olmayan pembe yanaklı ela gözlü bi kız büyük ihtimal benden bir iki yaş büyüktü. Alışweriş merkezine gidemem kalabalık falan şurdan alsam olur. Küçük bi markete girdim. Hım kaç tane salep alsam çok almıyım. Salep bitince dışarı çıkma sebebim olur. Yani tabi ki istediğim zaman dışarı çıkabilirim ama bi bahnemin olması gayet mantıklı. Yoksa böyle dışarı çıkca kötü hissediyorum kendimi başıboş gibi ipsizsapsız gibi falan. Dört tane ewet gayet güzel sayı bence. Parasını ödeyip iyi aksamlar dedim çıktım ,marketten kasada benim yaşlarımda bi çocuk wardı ona söyledim. Saleplerimle ewe gelmeyi başardım..

Bu salep bölmü kardeşim Gülizar"a itafen yazıldı.. (:

KoyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin