7.Bölüm "

14 0 0
                                    

Sessizliğe uyandım bugün gürültü yerine. Gözlerimi ovuşturdum. Yatakta doğruldum. Böyle aniden kalkmazsam diger türlü kalkamıyorum. Lisedeykende böyleydi kalkmak zorundaysam erken kalkmam lazımsa uyanır uyanmaz aniden sırtımı yataktan kaldırmam lazım yoksa uyanınca yatağın içinde uykunun açılmasını beklemek daha çok uykumu getiriyor. Pikeyi kaldırıp ayağımı aşağı sarkıttım. Soğuk zemini tabanlarımda hissettim. Banyoya gittim kapıyı kapattım. Banyoya girmek istemeyen ama girincede çıkamayan insan tipindenim. Banyo yapmaya üşediğimden girmek istemiyor ama suyun altına girince de çıkmak istemiyorum. Banyodan çıkıp dolabıma yöneldim. Mavi kırmızı ekoseli gömleğimi we koyu laciwert kumaş pantolonumu giydim. Havluyu bonyoya astım.

Hala saatin kaç olduğunu bilmiyorum. Oturma odasına girip telefonumu elime aldım şarjı dolmuş. Kapalı olduğu için açtım telefonu "sony" yazısı ekranı terk etti ve duvar kagıdına bıraktı yerini duvar kagıdım. Ah bi zamlar Bilgeyle benim fotoğrafım olan duvar kagıdım. Ama gittigi gecenin sabahında o fotografa bakamadığım için değiştirdim. Didem Madak'ın " şiir icabı bunar hep ,gerçek hayatta olmuyor" yazısı war hem kilit hem ana ekranda aynı fotoğrafı kullanıyorum.

Malum iş günü bugün ,kahvaltı yapıp işe gitmem lazım ipli saplı adamım ben artık. Ketılıma su koydum. Bugün kahve içesim war sebebini bilmiyorum. Ketılın suyu kaynatmaya yönelik sesleri gelirken ben mutfak balkonuna çıktım elimi demirlere koyup dışarıya baktım. İnsanlar yavaş yavaş hareketlenmeye başlamış. Uyanmaya başlamışlar. Ama ben onlardan erken kalktım bugün, gerçi onlardan erkende uyudum tavuk gibi ama olsun. Ketılın sesi gelmediğine göre su ısınmış ketılda atmış olmalı balkondan içeri girdim. Kapısını kapatım ilk sebebim şehir gürültüsü duymak istemiyorum diğer sebebi ise sabah soğugu yada esinti gibi bi esinti war dışarıda soğuk istemiyorum o yüzden kapıyı kapattım we kapıyı kilitledim. Sonra kahve bardaklarımın oldugu dolabı açıp beyaz ve üzerinde "İzmir" yazılmış bardağı aldım. Bu bardağı Alaçatıdan almıştım. Siyah kalemle bi kadın yazmıştı gerçekten güzel yazmıştı ben bu kadarını beklemiyordum. Bardak kırık beyaz ve kulpluydu beğenmiştim kadın bir dakika deyip içeri girdi elimde siyah bi kalemle geri geldi. Elimden bardağı aldı "İzmir" yazdı ve bana uzattı. Neyse bir ara Alaçatıya gitsem ne güzel olur. Ama bu ara olmaz vakıf kuracağız kitap kapağı tasarlayacağız, işimiz war. Latte içmedim sabah sabah o çok tatlı olur diye normal kahve içtim. Çayı şekersiz içmeme karşın kahvede bazen şekerli bazen şekersiz bazen süt tozu atıp bazen atmayıp içiyorum. Böylece kahvenin tatıda tarafımdan sürekli değiştirilip içiliyor. İyi böyle hep aynı tat sıkar. Hele ben çok çabuk sıkılırım ,özüm olan kitaplardan bile sıkılıyorum elime almıyorum. İki üç gündür okumuyorum fark ettimde we yazmıyorum da. Neyse 3'ü bir arda paketini açıp fincana boşaltım. Ketıldan suyu üstüne döktüm. Karıştırırken dün pastaneden aldığım pogçalardan geriye kalan iki tanesi gözüme ilişti. Masaya ilerledim poğçalardan patatestili olduğunu düşündüğümü elime aldım ama taş gibi olmuş kese kagıdında ağzı açık bırakınca böyle olmuş olmalı. Kafamı mikrodalga fırına çewirdim ve iki dakikaya ayarladım. İçinde duran cam tabağa iki poğcayı koydum. Bu iki dakika içinde telefonumu nereye koydum diye bakarken masanın en ucunda olduğunu gördüm. Mutfağa elimde girdigimi hatırılıyordum zaten de tam olarak nerye koyduğumu hatırlayamadım. Ben telefonuma bakarken fırın attı elimi atta duram çekmecelere götürdüm we açtım. Elime el bezini alıp mikrodalganın kapağını açtım el beziyle cam tabağı alıp masaya koydum. Nasılsa yanmaz diye düşündüm sonuçta sadece iki dakika ıstıldı tabak el bezini kenara koyup elime pogçalardan birini aldım. Ewet yumuşacık olmuş. Diğer elimede kahvemi aldım. İşte bu ya beni anlatan kahwaltı bu sade lezzetli ve yanlız eksikde diyebiliriz. Ne o öyle peynir zeytin reçel bal tahin dur bi dakika tahine laf yok kalabalık kalabalık benim moralim bozuluyor. Lakin şuan elimde tuttuğum kahve fincanım ki o bile beyaz ve sade diger elimde tuttugum sade poğca gayet muhteşem histtiriyor. İki poğçamı da bitirdim masada duran poğça kırıntılarını mutfak penceresinin dışındaki mermere koydum.  Pek ümidim olmasada bakarsın kuşlar gelir gerçi balkonun bi kenarına koysam daha kolay bulurlardı ama olsun burada bulamazlarsa balkona koyarım kırıntıları. Pencereyi kapattım. Mutfakta duran telefonumu aldım dün giydigim we Nilgün'ün kokladığı yani sanırım kokladığı ceketi aldım siyah spora kaçan ama siyah olduğu için dikkat çekmeyen ayakkabılarımı da giyip apartmandan çıktım. Bizim apartmanda oturan karı koca doktor olan komşum we küçük kızını arabalarına doğru yürürken gördüm. Küçük kızın adı Belinay çok tatlı bu sene daha yeni bire başladı. Apartmanda karşılastığımızda öpmeden bırakmam ben onu öpünce oda beni öper.

KoyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin