Sehun büyük bir rahatlamayla eşinin içinden yavaşça çıktı ve yorgun bedenini yatağın boş tarafına bıraktı. İkisi de derin ve hızlı nefesler alıp verirken birkaç dakika geçti. Sehun'un telefonundan yükselen melodi saatin yedi buçuk olduğunu gösteriyordu. Gözlerini açtı ve sinirle uzanıp komodinin üstündeki telefonun ses tuşuna basarak alarmı kapattı. Derin bir nefes vererek terli bedenini yataktan kaldırdı ve yeni yeni kendine gelen Jeongguk'un dudaklarını öptü hızlıca. "Duşa giriyorum, yarım saate çıkmam gerek."
Jeongguk mevsimlik ince yorganı çıplak bedenini saklamak için kullanırken "Kahvaltı yapmayacak mısın?" diye sordu üzgünce. Böyle olunca eşinin onu sadece tatmin olmak için yanında tuttuğunu düşünüyordu. Oysa tek istediği sevildiğini hissetmekti. Sehun ona biraz olsun güven verseydi, aralarında ufacık bir romantizm filizlenseydi Jeongguk ona koşaradım giderdi. Çocukları severdi, baba olmayı da isterdi. Tek engel aralarındaki bu sevgisizlikti. Aynı evde yaşayan iki arkadaştan tek farkları parmaklarındaki yüzüklerdi. Hatta eksikleri bile vardı, iki arkadaş kadar yakın değillerdi birbirlerine. Fazla zaman geçirmez, beraber yemek yediklerinde sessizliklerini bozmazlardı. Birbirlerinin nelerden hoşlandığını bile pek bilmezlerdi. Akşamları birlikte izledikleri saçma bir televizyon dramaları veya sohbet edebilecekleri ortak bir ilgi alanları bile yoktu. Oysa Sehun Jeongguk'un fikirlerine biraz bile önem verseydi onun tıpla ilgilendiğini bilir ve sağlıklı bir iletişim kurabilecekleri ortamı hazırlayabilirdi. Ancak doğurgan bir erkeğin yemek, temizlik ve çocuklardan başka bir şeye ilgi duyabileceğini düşünmüyordu ne yazık ki.
"Hastanede bir şeyler yerim. Ağrı kesici almayı unutma." Ve başka bir şey demeden banyoya girip kapıyı kapattı. Jeongguk üzgünce kapattı gözlerini ve sırtını banyo kapısına dönerek cenin pozisyonu aldı. Eşinin böyle önemli bir konuda onun isteklerini ve korkularını göz önünde bulundurmaması, hatta umursamaması onu çok üzüyordu.
Dolmaya başlayan gözlerini parmak uçlarıyla sildi ve yüz ifadesini sabit tutmaya çalıştı. Mutsuz olduğunu belli etmemeliydi. Sehun onun çocuk yapmak konusundaki isteksizliğini son gördüğünde -sadece iki gün önceydi- kavga etmişlerdi ve eline geçen tek şey bir avuç kalp kırıklığı olmuştu.
Son bir haftada tam dört kere ilişkiye girmişlerdi ve bir zamanlar sevildiğini hissedebildiği nadir zamanlardan olan sevişmeler artık Jeongguk için korkulu birer rüya halini almıştı. Hamile kalma korkusu yetmezmiş gibi geçmek bilmeyen bel ağrıları ve mide bulantıları da işin tuzu biberi oluyordu. Artık neredeyse her gün Sehun'u oyalayabilmek için türlü bahaneler uyduruyor, olmayan sorunlar yaratıyordu ancak çoğu zaman başarılı olamıyordu. Sehun çok ısrarcıydı. Neyse ki hastanedeki cerrah açığı sayesinde ayda altı-sekiz gün nöbete kalıyordu da Jeongguk arada sırada rahat edebiliyordu. Tıpkı önlerindeki iki gün olacağı gibi.
Duştan çıkan Sehun ipek gömleğini ve siyah kumaş pantolonunu giydikten sonra sol bileğine en sevdiği gümüş saatini takarken hala çıplak bir şekilde uzanan eşini izliyordu. İnce yorgan belinden aşağısını kapatsa da sırtı ve omuzları açıktaydı. Yorgun göründüğü için onu kaldırmak istemedi. Yanına yaklaşıp terden alnına yapışış birkaç tutam saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. "İki gün boyunca nöbetim var. Girişte senin için nakit bıraktım. Kendini fazla yorma." Saçlarındaki parmakları yanaklarına ve oradan da yer yer kızarıklıklarla dolu boynuna indiğinde nazikçe okşuyordu. Jeongguk boynundaki parmaklardan kurtulmak için sırt üstü döndü. "Senin için yemek hazırlamıştım, dolaptaki kırmızı kapta."
"Teşekkür ederim," dedi Sehun. Ve başka hiçbir şey söylemeden çıkıp gitti.
İçindeki buruklukla yapayalnız kalan Jeongguk yarım saate yakın süre hiçbir şey yapmadan uzandı ve boş, beyaz duvarı izledi. Düşüncelerini biraz olsun toparlayabildiğinde yataktan kalktı yavaşça. Yatak başlığına tutunarak dengesini zar zor sağladı, vücudu bitik haldeydi. Belindeki ve kalçasındaki ağrıları görmezden gelmeyi başarsa da mide bulantısı onu çok zorluyordu. Yine de fazla oyalanmadan banyoya girdi ve sıcak suyla hızlı bir duş aldı. Kasları biraz gevşediği için ilk uyandığı haline kıyasla daha iyi durumdaydı. Dolaptan eline gelen ilk şeyleri hızlıca üstüne geçirdi, buz mavisi bir kot pantolon ve açık mor renkli bol bir sweatshirt.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
conservative ☘ taekook
FanficJeon Jeongguk doğurgandı ve onun ailesine göre bu, on sekiz yaşını doldurduğunda evlenip aile kurması gerektiği anlamına geliyordu. Jeongguk'un ise bu normlara karşı gelecek cesareti yoktu. [Kadınlar ve erkeklerin tamamen eşit olduğu, iki cinsiyet...