Seonghwa elinde gül demeti, önündeki pusette kedisi arkasında da valizini sürerek özlediği evine yürüyordu.
Eşinin sürprizine sevineceğini bildiğinden yüzünde geniş gülümseme ile siteye giriş yaptı.
Asansöre bindiğinde telefonu çalmaya başlamıştı, fakat Hongjoong'un aradığını bildiğinden açmayarak aldığı gülü kokladı ve önünde uyuklayan minik kediciği izledi.
Sonunda kapının önüne gelerek zile uzun uzun bastı. Kapı sonuna kadar açıldığında üzerine atlamak üzere olan Hongjoong kendini durdurarak şaşkın bir ifade ile Seonghwa'ya bakıyordu.
"Hoş geldin yok mu?" Gözlerini kırparak eşine bakıyordu Seonghwa, fakat Hongjoong hâlâ kediyi gözleri dolu şekilde izliyordu.
Kediyi serbest bırakarak Hongjoong'a kollarını açtı, Seonghwa.
Sıcak ve kaslı kolların arasına kendini atan siyah saçlı ağlamaya başlamıştı.
"Hoş g-geldin, hayatım. Seni çok özledim."
"Ben de seni meleğim." Başının üstüne öpücük bırakmış, Hongjoong'un kendine bakmasını sağlamıştı.
Güzeller güzeli eşi ona dolu gözlerle bakarak, gülümsüyordu. Burnunun uyuştuğunu hissetti, Seonghwa.
"Ağlama birtanem."
"İstemeden akıyor. Tutamıyorum ki." Dedikleri üzerine Seonghwa tekrardan onu sarmalayarak kokusunu içine çekmişti.
"Seonghwa."
"Efendim."
"Öp beni."
Uzun zamandır hasret kaldığı gül kurusu rengindeki dudaklara uzanarak nazikçe öpüşmeye başlamışlardı.
Arada Hongjoong'un yanaklarından dudağına kayan tuzlu su öpücüklerine karışıyordu.
Siyah saçlı parmak uçlarına çıkarak eşi ile aralarındaki farkı kapatmaya da çalışıyordu.
Nefes almak için ayrılan aşıklar, birbirlerine uzun uzun baktılar bir süre.
Elini ince belden çeken Seonghwa eşinin alnına öpücük bırakarak tuvalete ilerledi.
Yanaklarında kurumaya başlayan yaşlarını silerek kapının önündeki valizi odaya bırakarak salona geri dönmüş masada duran gülleri vazoya yerleştirmiş ardından kutudan çıkmayarak hâlâ uyumaya devam eden kediyi izliyordu.
Salona dönen Seonghwa kediyi izleyen adama yaklaşarak koltuğa oturdu.
"Çok şirin değil mi, Seonghwa? Minhoların yeni kedisi mi?" dediğinde başını kaldırarak Seonghwa'ya baktı.
"Evet, öyle çok şirin. Aynı senin gibi, ve bu minik Minho ile Jisung'un kedisi değil. Bizim kedimiz."
"Ciddi misin? Ama neden?"
"Hoşuna gitmedi mi? Oysaki.."
"Hayır, çok hoşuma gitti aksine ama neden kedi sahiplendin?"
"Ben evde olmayınca yalnız hissettiğini biliyorum, güzelim. Sana arkadaş olsun diye getirdim."
"Ben seni hak edecek ne yapmış olabilirim de tanrı bana düşünceli bir eş vermiş."
"Doğman, güzelim."
"Teşekkür ederim. Hem sana hem tanrıya."
"Rica ederim. Her şey senin için."
"Adını ne koyalım?"
"Hiç düşünmedim, yani aslında sana bıraktım. Sen ne istersen adı o olsun?"
"Gün ışığı nasıl? Biraz uzun sanki, ha?"
"Bilmem." Omuz silkerek kediyi sevmeye devam etti.
"Nasıl bilmem! Biraz fikir versen keşke."
"Biraz daha düşün, hayatım."
"Güneş..güneş. Hmm güneş."
"Güneş?"
"Buldum! Güneş olacak. Hem turuncu tüyleri var, hem de sen yanımda yokken güneşim olup içimi ısıtacak."
"Beğendim."
"Tabii ki beğeneceksin." gülerek cevap verdi. "Hadi kalk, yemek yaptım onları yiyeceğiz."
Elinden tutarak kaldırılan Seonghwa çekiştirilerek mutfağa sokulmuştu.
-
selam
kac gun olmus bekligof muydunuz bilmigofm ama sori
bölüm yazamıyorum nedense istek gelmjo bu aralar tikandm
öhü öhü 😣😣 hikaye akisini da tutturamadm zort ya
yani sizi biraz fazla bekletebklrm taslak bitince
nys sizi sevigorm
kendinize ii bakn 💘😽💌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my far away love ∷ Seongjoong [✓]
Fanfictionhongjoong ve asker olan kocası seonghwa [minific] başlama [181021] bitiş [100722]