Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
﹡﹡✹﹡﹡
Odada sadece sen ve Eren vardı; İyiye işaret değil, çünkü teknik olarak o bir kaçak ve sen de bir kaçak barındırmak istemezsin. Sevgilin olsa bile değil.
Sen de Eren kadar asabiydin, ikinizin sevgili olmasının ana nedenlerinden biri.
Karşınızda, yuvarlak masanın diğer tarafında duruyor, sadece onu tokatlamanızı istiyordu.
"Hepimize yaptığın onca pislikten sonra, önceden açıklamadan burada öylece vals yapabileceğini mi sanıyorsun? Bana bile mi?" Sesiniz titriyordu ve yakında bokunuzu kaybedeceğinizi biliyordunuz.
Ve sonra yapmıştı. Gözlerini çok hafif devirdi ama bu senin gözünden kaçmadı. Hiç kaçmadı.
Onun kendini beğenmiş yüzüne ulaşmak ve ağır, duygu yüklü bir tokat atmak için hırladın ve kendini masanın üzerine attın. O hızla yana adım atmadan ve kolunuzu acıyla arkanıza büküp sizi tahta yüzeye düz bir şekilde çarpmadan önce ancak elinizi kaldırabildiniz.
Elmacık kemiğinize karşı bir acı hissettiğinizde ağzınızdan acı verici bir inilti kaçtı, onun mengene gibi tutuşundan kurtulmak için neredeyse köpürüyordu.
Sen ona karşı kullanamadan diğer kolunu kavradı ve elini, onunki ile beraber masaya sabitledi.
"Gitmeme izin ver." Son dünyaya bağırırken tüm vücudun titredi, ancak Eren'in acıyla kollarını daha da fazla buruşturmasıyla susturuldu.
"Sana her şeyi anlatacaktım ama daha iyi bilmeliydim. Sen gerçekten vahşisin, değil mi?" diye sordu kayıtsızca, bacaklarını aralayarak ve kendini onların arasına alarak.
Ne yaptığını sormak istedin ama Eren'in avucunun kalçana değdiğini duyunca sözlerin boğazına düğümlendi. Anında, göbeğinize hücum eden bir sıcaklık hissettiniz, yüzünüz kızardı ve Eren'in dokunuşunu ne kadar uzun zamandır özlediğinizi fark ettiniz.
Ağzını açtın, sırf Eren seni memnun etme zevkini yaşamasın diye boğazında biriken iniltilere yol açmamaya dikkat ettin; şu anda, yalnız senin olmasını istiyorsun.
Pantolonunu kalçanı ortaya çıkaracak kadar aşağı çekti, parmaklarını pelüşünün içine soktu ve keskin bir nefes almanı sağladı; bunun için kendini zihinsel olarak lanetledin.
Burnundan hafif, soluk bir kahkaha attı. "Şuna bak, böyle sıkıştırılmayı ne kadar sevdiğini saklamaya çalışıyorsun."
Onun sözlerini bilerek görmezden geldin, alnını masanın yüzeyine yasladın ve nefesini düzene sokmaya çalıştın.
Eren'in avucu kalçana temas ettiğinde ağzından bir çığlık koptuğunda tüm girişimlerin başarısız oldu. O kadar iyi hissettirdi ki, çığlığı takip eden başka bir iniltiyi engellemek için dudağını çok sert ısırmak zorunda kaldın.
Altındaki itaatkar çerçevenizi izlerken Eren'in göğsünden derin bir kıkırdama duydunuz. Artık bir yere gidemez, diye düşündü.
"Belki bu sana bir ders verir." Kalçana bir tokat daha göndermeden önce dedi.
Gözlerin yaşlarla doldu, başarısız susma girişimlerinin işaretleri ve ona karışan çarpık bir zevk. Başka bir çığlık ağzını açtı, bacağın refleks olarak hafifçe yukarı doğru çekildi.
Sonra bir tane daha gönderdi, bir tane daha ve bir tane daha, tenin pembe, mor ve kırmızı morarıncaya ve ısınan yanaklarından yaşlar akana kadar. Eren kulağınıza ulaşmak için sırtınıza yaslanırken onun erkekliğinin kalçanıza baskı yaptığını hissettiniz.
"Şimdi dinler misin?"
Reddetmenizin ona ne yaptıracağını gayet iyi bilerek, anında cevap olarak başınızı salladınız. O da biliyor ama bazen oyun oynamayı seviyorsun.
"Bende öyle düşünmüştüm."
Külotunu kabaca aşağı çekmek için ellerini kısaca serbest bıraktı ve ağlayan deliğini ona gösterdi.
"Her zamanki gibi benim için tam bir orospu," diye mırıldandı, bir eli kollarınızı tekrar sırtınıza dolamadan önce kendi iç çamaşırlarıyla uğraşırken. "Seni böyle tutacağım, almalısın."
Sonunda sana çarptığında, neredeyse beklentiyle köpürüyordun, sertliği duvarlarınızı paramparça ediyor, sizi hem acı hem de zevkle dolu bir inilti bırakmaya zorluyor.
"Siktir," diye gevezelik etti, aklı başında kalmaya çalışarak. "Her zaman çok sıkı."
Birbirine kenetlenmiş kollarınızı kavrayışı daha da sıkılaştı, diğeri kalçanıza doğru ilerledi. Etrafındaki her şey gitgide bulanıklaşırken, ses ve görüntü hareketleriyle oluşturduğu zevkle boğulurken seni ve kendini aptal yerine koyuyordu.
"Seni her tarafıma boşaltacağım." İniltiler arasında nefes verdi, ona olan öfkenizin size verdiği zevkle çatışacağını gayet iyi biliyordu.
Sesiniz her vurduğunda titriyordu, ucu alaycı bir şekilde kadınlığınıza sürtünüyordu ve bu karşılaşmayı tüm acıyla daha da zevkli hale getiriyordu.
Mutluluğun yaklaştığını hissettin ve ona boşalacağını söylemek istedin, ama tüm bunlar sadece bir dizi tutarsız iniltiden ibaretti.
"Şuna bak, konuşamıyor bile." Sesinin tınısından ve sığ nefeslerinden konuşmakta da güçlük çekiyordu.
Herhangi bir uyarı olmadan, duvarların onun sıktımaya başladı, onu kuruttu ve vücudunu bir dizi elektriksel kasılmaya gönderdi.
"Siktir, evet." Senin suistimal edilen amın onu devirirken o da gevezelik etti.
Yavaş yavaş, bileklerinizdeki tutuşu zayıfladı, tamamen bırakana kadar, kendinizi hemen destekleyecek hiçbir gücünüz olmadığı için kollarınızın yanlara sarkmasına izin verdi.
Bir süre sonra pantolonunu kurcaladığını, giydiğini, sana son bir yumuşak, cesaret verici tokat attığını duydun. Ayağa kalkmaya çalışırken bu seni seks sonrası transtan geri getirdi. Pantolonunu tekrar giyip seni çevirirken bile geri adım atmadı, seni masaya düzgün bir şekilde oturttu, böylece ona bakacak şekilde oturdun, seni nazikçe belinden tutarken bacaklarını iki yanında doladı.
"Şimdi ne olacak? Dinliyor musun?"
Yutkundun, gözlerinde bir şey aradın. Sana ne söyleyeceğini bilmiyordun ama her neyse bilmen gerekiyordu.
