Siyah ve mat, sivri topuklu ayakkabılarımla attığım her adım güçlü biri olduğumu bağırıyordu.
Her adımımda aslında iğrenç olan ama benim en sevdiğim koku doluyordu burnuma. Yoğun sigara ve alkol kokusu.
Bir de baş ağrıtıcı olan ancak benim için ninni niteliği taşıyan şu gürültülü müzik.
Sonunda barın arka tarafındaki soyunma odasına girdim ve üzerimdeki uzun kabanı çıkararak siyah mini etek ve siyah crop ile kaldım. Topuz yaptığım saçlarımın önünden çıkan birkaç tutam benim tamamlayıcımdı ve bunu seviyordum.
"Hey! Güzelim bir gün ben kovulacağım senin yüzünden ya! Böyle erkenden gelip patronun gözüne mi girmeye çalışıyorsun?"
Görüş alanıma henüz girmemiş olsa da eşsiz sesinden tanıdığım biricik arkadaşımın sözleriyle gözlerimi devirmeden edemedim.
"Saçmalama Jimin. Neden öyle bir şey yapayım?"
Küçük kıkırtısı kulaklarıma ulaştığında gülümsedim. Ancak yanağımda hissettiğim dolgun dudaklarla gülüşüm büyüdü.
"Bak çakma prenses, ben burada üç yıldır çalışıyorum. Ama sen daha 5 aydır çalışıyor olmana rağmen yerimi aldın. Önceden erkeklerin bile gözü bendeyken şimdi kızlar bile bakmıyor. Pabucumun peşindeyim anlıyor musun?"
Kahkahamı tutmadan barın adı yazılı olan siyah önlüğü taktım ve kapıdan dışarı çıkan bedenini takip ettim.
Tuvalet kısmındaki kocaman ayna duvarların olduğu kısımda durdum ve kolundan tutarak kendine bakmasını sağladım.
"Şu surata bir bakar mısın? Pabucunun dama atıldığı falan yok. Hala herkesin gözü sende, korkma."
Bir süre sanki kendisinin cidden farkında değilmiş gibi yüzünü inceledi ve kafasını hırsla sallayarak onayladı.
"Haklısın mükemmelim."
Gözlerimi devirerek güldüm ve omzuna hafif olmayan bir yumruk geçirdim. Gerçi canı yanmazdı ama olsun.
Barda düzenli olarak çalışan dört barmen vardı ve her hafta yer değişiyorlardı. Bu hafta kimin olduğuna bakmak ve aynı zamanda işime başlamak için o tarafa yöneldim ve elime bir tepsi aldım.
Bardakları silen ve aynı anda hiçbir müşteriye göz kırpmayı ihmal etmeyen Taeil ile sinsice gülümsedim ve yüksek taburelerden birine oturarak dikkati kendime çektim.
"Pardon, buralarda bir yakışıklı barmen çalışıyordu. Yaklaşık beş haftadır ortalarda yokta. Sizin bir bilginiz var mı acaba??"
Gülümseyerek karışık içkileri bardaklara doldurarak tepsime yerleştirdi ve burnumu sıkarak bana da göz kırpmayı ihmal etmedi.
"Burdayım işte ufaklık. Hadi uzatma da işinin başına dön."
Bana işime dönmemi söyleyerek kendisi işine döndüğünde görmeyeceğini bildiğim halde dil çıkardım ve tabureden indim.
İnsanlara çarpmadan etrafta dolaşıyor ve içkileri dağıtarak tekrar tezgaha dönüyordum. Tekrar tepsim Taeil tarafından dolduruluyor ve tekrar tekrar aynı senaryo devam ediyordu.
Son saatlerimdi. Saat biri biraz geçmişti. Biran önce eve gitmek istiyordum. İnsanların rahatsız edici bakışlarına maruz kalmak istemiyordum artık. Jimin de bakışlarımdan anlıyordu sıkıldığımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masochist • Kim Namjoon ✓
Short Story!Bu hikaye çoğunlukla başrol kızın yaşadıklarını ele almaktadır! ... Mikyung kendi vücuduna zarar vermekten zevk alan bir mazoşist, başını belaya sokmaktan başka işi olmayan bir gençti. Namjoon ise gündüzleri yardımsever bir zengin, gece ise herkesi...