Başarı

12 2 0
                                    

Beyaz koridorda çatıya çıktığını tahmin ettiğim merdivenlere doğru koşuyorduk. Arkamızdan geldiğine emin olduğum ve bir süre sonra saymayı bıraktığım çok mutant vardı. Ben otuzlu sayılarda bırakmıştım ve yok edecek enerjim kalmadığını da burnumdan sızan kanlardan anlayabiliyordum. En önde Thomas'ın yanında gelen esmer kız, arkasında Thomas, Sam, Elliot ve bizim albino en geride de elimde silahla ben. Bu koşuşturma sırasında arkamı dönüp sürekli olarak yaklaşanları indirmeye çalışıyordum. Benim kanımdan yaratılan bu mutant canlılar, her seferinde kalplerinden vurmama rağmen sadece yere düşüyorlardı. Bunun sebebinin benim buraya kapatılma sebebim olduğunu biliyordum. Beynim. Sonunda çatı katına ulaştığımızda bizi bekleyen hawkı zaten Thomas'ın zihninde görmüştüm. Çatıya adım attığım anda çatının beyaz kapısını kapattım ve biraz daha zihnimden destek alarak kapıya baskı uygulamaya başladım. Thomas'a yapışan esmer kız inatla hawka binmeye tereddüt ediyordu ve Thomas da;

-2706'ya yardım etmem gerek.

Diyerek kızı itmeye çalışıyordu. Elliot kaslı veya kilolu bir insan değildi. Buna rağmen zayıf olmaması da çevik bir görüntünün oluşmasına sebep oluyordu. 2700 ve 2701'i ellerinden tutup hawka çekmişti. Thomas esmer kızı kaçış biletimize attıktan sonra yanıma koşmaya başladı fakat özel güçleri olduğunu bile bilmeyen birinin bu kapıyı tutması oldukça zor olurdu.
-Thomas, hawka bin geleceğim. Diye seslendim ona.
-Bundan emin misin?
Diye bağırdı helikopterinde çalışmaya başlarken çıkardığı gürültüsünden dolayı. Gözlerimi ona kilitledim ve tek elimi kapıdan çektim. Kafamı onaylarcasına salladığımda benim için endişelendiğinden değil de diğerlerinden daha güçlü olduğumu bildiğinden tereddüt ettiğini biliyordum. Thomas'ın kaçış biletim olduğunu bildiğimden bindiğine emin olduğumda diğer elimi de kapıdan çektim. Zihin gücümle itmeyi de bıraktığımda koşmaya başladım. Helikopterdeki herkes bana kilitlenmiş ve bağırıyordu. Helikoptere zıpladığımda havalanmaya başlamıştı bile. Kafamı tekrar az önce tuttuğum kapıya çevirdiğimde mutantları değil, beyaz kıyafetli on beş adamı ve arkalarından çıkan Larissa'nın mavi gözlerini gördüm. Ona bakarken dudaklarımın kenarı kıvrıldı ve elimi tesise doğru uzattım. İyice havalanmamızla patlamaya başlayan silahlar ve helikopterin sesi birbirine karıştı. Ama asıl havaya karışan gürültü elimi uzatmamla tesisin eş zamanlı olarak patlamaya başlayan her yeriydi. Larissa'dan gözlerimi bir saniye bile ayırmadan. Tesisin güzel bir ahenkle patlamasını seyir ettim. Larissa ile göz temasımız kesildiğinde gözlerimin önünü kaplayan karanlık ile zihnim uykuya daldı.
...
Göz kapaklarımı aralayıp okyanus dalgalarını serbest bıraktım. Ormanın içinde yatıyor olduğumu görmek beni şaşırtmıştı çünkü yine beyazlarla kaplı salak bir tesiste olacağımı düşünmüştüm. Derin bir nefes aldığımda burnuma gelen yanık kokusu ormana bilerek inmediğimizin göstergesi gibiydi. Yattığım yerden hafifçe doğruldum, doğrulduğumda çıkan yaprak hışırtısı şimdiye kadar ormanın ne kadar sessiz olduğunu fark etmeme sebep olurken, sol tarafımdan geldiğine emin olduğum bir inleme duydum. Tesisten çıktığımızda öğlen saatleriydi ve şimdi hava kararmıştı. Başımı hızlıca inlemenin olduğu yere çevirdim. Thomas hemen sol yanımda gözlerini açmaya çalışıyordu. Sonunda doğrulmak aklıma geldiğinde ayağa kalktım ve etrafıma baktım. Gecenin karanlığında gözlerimin yine keskin bir görüşle etrafı görebilmesi beni şaşırtmıştı çünkü yıllardır spor salonunun büyük camlarından süzülen doğal ışıklar hariç temiz havayı görmemiştim. Etrafımda parçalanan helikopterin izleri vardı. Parçaların büyüklüğünden çok yüksek bir noktadan düşmediğimizi anlayabiliyordum. Pilot son anda ağaçların arasındaki bir açıklığa ulaşmış olmalıydı ve uçak o noktada yere sert bir iniş yapmıştı. Thomas'a yaklaştım. Gözlerini açmıştı.
- İyisin.
Dedi hafif yana çekik mavi gözleriyle suratıma bakarak. Gözlerinden gözlerimi çektim ve vücuduna doğru indirdim. Karnına saplanan metal parçası canını acıtıyor olmalıydı. Etrafa süzülen kanlar yaranın hafif derin olduğunu gösteriyordu.
Thomas'a cevap vermeden üzerine eğildim. O da gözleriyle beni takip ediyordu. Tişörtünü delip geçen metal parçasına yakından bakmak için tişörtü dikkatlice sıyırdım. Dikkatli olmama rağmen inleyip kafasını geri atmıştı. Güzel bir vücudu vardı, ben kaslıyım diye bağırmıyordu fakat kas çizgiler net bir şekilde seçilebiliyordu. Metal parçasının organlarını delmeyecek bir yerde olduğunu gördüğümde Thomas'a döndüm:
- Çok derin bir kesik değil. Uzun da sayılmaz. Sana yardım edeceğim. Ama öncelikle beni ve diğer çocukları nereye götürdüğünü bilmek istiyorum. 

BAŞLANGIÇ 2030Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin