2706

11 3 0
                                    

Medyaya Okyanus'un Gözleri diye bilir miyiz?

Böceklerin bir çoğu radyasyondan etkilenmezdi. Nükleer bir savaş olsa kaçar yuvalarına sığınır hayatta kalırlardı. Annemle babamın ölümü ardından benim beynimde de nükleer bir savaş olmuştu. Füzeler tek tek atılmış, kalan harabelerdeki böcekler yalnızlığımı haykırmıştı. Artık yalnız olmadığımı biliyordum. Onları da alıp buradan gidecektim.

2 haftadır yatağımda uzanmış 2700 numarayı düşünüyordum. Aramızda 6 sayı fark vardı bu demek oluyor ki 6 kişi daha vardı. Gerçi bu hesaba bakarsan 2000 kişiden fazla kişi olduğu varsayımına varıyorduk. Tesisin çok büyük olduğunu biliyordum fakat hiç biriyle denk gelmemiştim, bizi özel saatlerde çıkarıyor olmalılardı aksi taktirde ben karşımda benim gibi biri olsa hissederdim diye düşünüyordum. Benim sonuçlarım, 2700'e göre daha iyi çıktıysa bu demek oluyor ki güç düzeylerimiz ya da güçlerimiz farklıydı. Onu bulmayı o kadar gönülden istiyordum ki, kullanmayı sevmediğim ve her kullandığımda bitkin düştüğüm güçlerimi 2 haftadır zorlayarak, insanların akıllarına sızıp diğer numaralara dair bilgi bulmaya çalışıyordum. Düne kadar hiç bir sonuç alamamıştım. Kalbimi kontrol ettikten sonra Thomas, bir daha beni odama almaya gelmemişti. Beyaz kıyafetliler yine beni oradan oraya götürme görevini üstlenmişlerdi bende böylece zayıf insanların, zayıf akıllarına sızmıştım. Beyazlılardan bir tanesi benden önce 2700' ün spor salonundan çıktığını, bir sorunla karşılaşmadığını fakat beni spor salonuna götürürken tedirgin hissettiğini düşünüyordu. Bu bilgi akılıma sızdığı an dudaklarım belli belirsiz kıvrıldı. Bu anısına tutundum çünkü onu odasına bıraktıysa onun odasına gittiği yolları ezbere biliyor olmalıydı. "Spordan sonra" dedim kendi kendime, "Akşam bu işi bitireceğim."


Thomas'tan

Larissa'nın yanından çıkarken dönüp tekrar gülümsedim. Neredeyse bir aydır buradaydım, sarışın kadının güvenini kazanarak tüm odalara erişim kazanmış ve yanımdaki beyaz kıyafetlilerden kurtulmuştum. Kulağımdaki mikro-telefondan gelen hafif titreşimi algıladığımda devasa bahçeye çıkmış yüzümü yandaki büyükçe olan göle çevirmiştim. 

Sesi duyduğumda mimiklerimle kendimi ele vermeden büyük bir soğuk kanlılıkla dinledim.

-Thomas, onları buraya getirmenin zamanı geldi. Bu akşam ormanlık alana sessiz bir hawk göndereceğim. Tesisteki diğer ajanlarımız, senin verdiğin raporlardaki, biyolojik silahlardan bir depo dolusu olduğunu düşünüyor. Onları yarın satacaklar. Acele etmeliyiz. 

Ses çıkarmadım, demek vakit gelmişti. Kafamı eğdim ve kaldığım binaya doğru adımladım.

Okyanus'tan

Spor salonundaki bir saatten sonra odama geri götürülürken, beyazlıdan aklındaki haritayı aldım. 2700'ü ve bulabilirsem diğerlerini akşam alıp buradan uzaklaşacaktım. Ensemde ki numaranın altında bulunan yer bildirme çipinden haberdar olmam işimize gelecekti. Akşam yemeğimi getiren farklı bir beyazlıdan kartını alacaktım ve işlem başlayacaktı. Odamda bulunan kameralara göz ucuyla baktım. Başarabilirdim. Öyle elimi kolumu sallaya sallaya çıkamayacağımı tabi ki biliyordum, önüme çıkanı öldürecektim. Ölümden sanki kolay bir işlemmiş gibi bahsetmek ne kadar ilginç geliyordu kulağa. Fakat bu benim ilk insan öldürüşüm olmayacaktı. Larissa'nın küçük (!) deneylerinin parçası diyebilirdik buna. Bedenimi kullanan, bana acı çektiren kimseye acımayacaktım. Ruhum bu tesisle birlikte ölmüştü.

Herhangi bir saate sahip olmadığım için yatakta uzanarak beklemeye başlamıştım. 

İçimde oluşan kötü hissin sebebi kaçacak olmamın heyecanı mıydı yoksa başka bir şey miydi? 

BAŞLANGIÇ 2030Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin