3

35 5 0
                                    

(Yorobuuuun! Ben geldiiiiimmm! Bugün nasılsınız?)

(3 gün sonra)
Aradan bir kaç gün geçmişti. Okula gittiğimde kampüs kapısında Haejin'i gördüm. Yanına gidip bilerek omzumu omzuna çarptım.

-Ah pardon! Dedim. Şaşkınlıkla bana baktı. Tam ağzını aralamıştı ki, şoförüm gelmişti.

-Küçük bey. Telefonunuzu arabada unutmuşsunuz efendim.

-Ver. Dedim ve aldım. Şoförüm beni saygı ile selamlayıp gitti. Telefonu elime aldıktan sonra önce bir telefona, sonra Haejin'e baktım. Yanında duruyordum. Telefonun ekranını açtım baktım.

-Al. Dedim ve telefonu ona uzattım.

-Ne? Dedi.

-Numaranı alayım. Ağladığın zaman lazım olacak.

-Tabikii. Dedi ve telefonu elime alıp numarasını girdi.

-Sen de ağladığında haber verirsin. Dedi. Gülmüştüm. Attığım sahte kahkahayla herkes başıma toplanmıştı.

-Bölümün ne?

-Resim.

-O zaman benim bir portremi çizmek zorundasın.

-Nedenmiş o?

-Ben öyle istedim.

-O zaman sen de bana bir şarkı yaz bakalım.

-Nedenmiş o? Diyerek onu taklit ettim.

-Ben öyle istedim. Diyerek beni taklit etti ve gülerek yanımdan geçip gitti. Direk pratik yaptığım odaya gittim. Biraz söz yazmaya çalıştım. Eğer o da bana resim çizmese bunu ona öde-

Bilinmeyen numara:
Bana bir fotoğrafını at.

Mesajı okuyup güldüm. Götürüp ona göstermem gereken bir kaç fotoğraf vardı. Buradan da atabilirdim ama istemiyordum. Onu rahatsız etmek zevk veriyordu. Resim atölyesine gidip giderek içeri daldım. Resim yapan kızların ilgisi bana kaymıştı. O ise karalamasıyla meşguldü. Bileğini açmak için ressamlar ilk başta karalamalar yapardı. O da öyle yapıyordu. Koşa koşa gidip önüne geçtim. Kalemiyle elime bir çizik atmıştı. Ahlasam da sonradan ona doğru döndüm.

-Modelin geldi.

-Fotoğrafını göndermeni istemiştim.

-Oppa! Haejin senin portreni mi çizecek? Benim çizmemi ister misin? Biliyorsun, ödül aldım.

-Biliyorum Seunbi. Ama sen de biliyorsun Haejin ile bir sözümüz vardı. Bakalım...bana hamaratlığını göstermesi gerek.

-Ahh! Pek sanmıyorum. Seungmin oppa'nın daha hamarat olduğu aşikar. Dedi. Ona gülümseyip Haejin'e döndüm.

-Hadi. Nereye oturmam gerek.

-Ders başlayacak. Sonra anlaşalım.

-Ahh! Ne yazık. Ama neyse ki bu okul benim. Hadi. Başlayalım. Rahat etmezsen çıkalım.

-Devamsızlık yapamam.

-Sana bu okulun bana ait olduğunu söyledim.

-Peki. Dedi ve toparlanıp kalktı. Çantasını sırtına alarak okuldan çıktık. Arabamım yanına gittik. Düzeltmiştim arabanın çiziğini. Ona gösterdim.

-Bak. Bu seferlik affedip hallettim. Dediğimde bana göz devirip arabaya bindi. Ben de arabaya binip çalıştırdım. Çok geçmeden başımı ona çevirdim. Ona bulaşmak istiyordum. Uyumuştu. Doğrusu rahatlığına hayran kalmıştım. Nehrin yanında arabayı uygun bir yere park edip arabadan çıktım. Rahatça uyumasını bekledim ve biraz içecek aldım. Arabanın kapısına yaslanmıştım. Nehri sakince izleyip içeceğimi yudumlarken birden kardeşim aramıştı.

The Rivalry DaysHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin