7

16 3 0
                                    

(10.bölüm final yaparım. Sarmadı bu kitap.)

(1 hafta sonra)
Aradan geçen bir hafta boyunca Haejin benden kaçmış ve eline geçen her rekabet fırsatımızda beni alt etmişti. Bazen de ben izin vermiştim ama o açık ara öyleydi. Doğrusunu söylemek gerekirse o oldukça yetenekliydi. Ben ise sadece şarkı söyleyebiliyordum. Şarkımın son dokunuşlarını yaptıktan sonra bunu, Haejin'e göstermem gerektiğini fark ettim. Nasıl olsa onun için bu şarkıya başlamıştım. O her ne kadar bana bir portre çizmese de bunu yapmam gerekiyordu. Onu çizim atölyesinde bulmuştum. İşine oldukça odaklanmıştı. Yanında gidip flaşı çizdiği resmin üstüne atıp gittim. Dinleyip dinlememek ona kalmıştı. Runhae'nin yanına gittim ve Bomha'yı aradık. Çekimi vardı. Onu ziyarete gidip tatlı aldık. Oldukça çekici görünüyordu. Çekimlerinden sonra çıktık ve günü birlikte tamaladık. Sonra eve gittik. Duşumu alıp yemeğe indiğimde her zamanki gibi babam yine yoktu. Bu sefer annem de ortalıkta değildi.

-Annem nerede? Diye sordum.

-Babanız ile birlikte evlilik yıl dönümleri için dışarıda yiyecekler küçük bey. Dedi. Başımı sallayıp yemekleri yemeye başladım. Sonra biraz yürüyüşe çıktım ve Miyeong'u aradım.

-Alo.

-Miyeong-ah! Nasıl gidiyor?

-Harika. Sadece evde tek başımayken çok sıkılıyorum.

-Derslerinden geçtin mi?

-Sanırım bu sefer hepsini hallettim. Senin kartların ne alemde?

-Onları düşünme sen? Bir şeye ihtiyacın var mı?

-Birlikte olsak ne güzel olurdu!

-Tatilde gelirsin. Gelmezsen ben gelirim. Önemli değil biraz sabretmen gerek.

-Baba yasakladı. Bilmiyor musun?

-Çıkıp gelsem ne yapabilir ki? Uçağı mı düşürecek? Dedim. Sonra güldü. Ardından biraz daha sohbet ettik ve telefonum çaldı. Haejin arıyordu.

-Miyeong! Bir arkadaşım arıyor önemli olabilirç sonra konuşalım tamam mı? Görüşürüz.

-Ah tabii! Görüşürüz. Dedi ve onun telefonunu kapatıp Haejin'i yanıtladım.

-Alo.

-Fakülteye gel. Dedi ve kapattı. Onu dinleyip fakülteye gittim. Nerede olduğunu sormak içim tekrar aradım. Bilgisayar odasındaydı. Yanına gittim. Masaya dayanmıştı. İçeri geldiğimde dikleşti ve saçını elleri ile geriye atıp bana flaşı geri verdi.

-Senin için şarkı yapmamı istemiştin.

-O arkadaş olduğumuzu sandığım zamandı.

-Bu kadarı yeter Haejin. Sana ne demek istediğimi biliyorsun.

-İnsanlar sinirliyken gerçek yüzlerini gösterirler Seungmin.

-O benim öz annem değil. Dediğinde Haejin'in kolu düşmüştü. Durup öylece baktı.

-Beni öz oğlu gibi seviyor ama o benim öz annem değil. Beni o büyüttü ama babam onun için annemi terk etti. Sen de kalkıp onun yanında beni sorgulayınca sinirlendim. İstemiyordum.

-Peki. Özür dilerim. Bunu bana daha önce söylemeliydin.

-Boşver. Gerçekten. Dediğimde flaşı eline geri aldı.

-O günden beri bununla mı uğraşıyorsun?

-Evet. Dediğimde elimden tutup beni peşinden götürdü. Resim sütdyosuna girdik. Kapının eşiğinde elimi bırakıp lambaları açtı.

-O zaman ben de sana verdiğim sözü tutmalıyım değil mi? Hem birlikte vakit de geçirmiş oluruz.

-Sonra içmeye gideriz?

-Kulağa fena gelmiyor. Dediğinde beni yönlendirdi ve çizime başladı. Saatlerin ardından çizimi bitmişti. Bana gösterdi. Buna bayılmıştım.

-Bu kadar hızlı sürede bu kadar güzel çizmeyi nereden öğrendin?

-Mesleki deformasyon diyelim.

-Babamın şoförünü çağırıyorum. Dedim ve bir şoför çağırttım. Şoför gelince birlikte içmek için bir mekana gitmiştik. Kartlarım hala kapalıydı. Ama olsun. Artık umrumda değildi. Saatlerce içtikten sonraki her şeyi yarım yamalak hatırlıyordum. En son hatırladığım şey yatağıma uzandığımdı.

Sabah uyanıp gerindim. Başım çatlıyordu. Bugün iki dersim tek vardı. O yüzden gitmeyecektim. Belki biraz prova için uğrardım ama o da başımın durumuna bağlıydı. Banyoya gidip kısa bir duş aldıktan sonra kendime geldiğimde aşağıya indim. Annem televizyon izliyordu.

-Ayıldın mı?

-Evet.

-Sana yiyecek bir şeyler hazırlamamı ister misin?

-Miyeong'un yanına gideceğim.

-Ne?

-Bilet ayarlayıp gideceğim. Kartlarım hala kapalı ama. Seninkilerden birini bana veremez misin?

-Tabiki veririm ama baban ne der sonra?

-Önemli değil. Haberi olmayacak.

-Öyle mi dersin?

-Sen söylemezsen.

-Hayır söylemem ama bunun yerine gizlice Miyeong'u buraya getirsek? Hem ben dd çok özledim. Ve daha kolay olur. Diyerek ayaklandı. Heyecanlanmıştı hemen.

-Miyeong'a soracağım. Gelmek istemeyebilir.

-Teşekkür ederim. Dedi ve gülümsedi.

-Şey...açım. dediğimde hemen mutfağa koşmuştu. Güzel bir sofra hazırladı ve önüme dizdi. Ben yemek yerken o da köşeye oturmuş beni izliyordu.

-Miyeong hala telefonlarımı açmıyor. Buraya gelse ne güzel olur. Onu o kadar özledim ki.

-İkna etmeye çalışacağım.

-Sana minnettar olurum o zaman Seungmin. Dedi ve omzumu patpatlayıp gitti. Kendime geldiğimde evden çıkıp okula gittim. Haejin köpeklerle oynuyordu. Yanına gidip ben de başımı ona uzattım.

-Ne yapıyorsun?

-Benimle de oynayabilirsin.

-Kendine köpek mi diyorsun?

-Runhae köpek yavrusu gibi olduğumu söylüyor. Sen de öyle düşünürsün sanmıştım. Dedim ve onun yanına çimlere oturdum.

-Doğru! Biraz...köpeklere benziyorsun.

-Bana hakaret etmeye çalışma.

-Özür.

-Yakışıklı değil miyim?

-Değilsin.

-Değil miyim?

-Değilsin. Dedi ve gülmeye başladı.

Onunla barıştığım için, uzun zamandır küs olduğum bir dostu geri kazanmış gibi ferah hissediyordum. Bu beni yeniliyordu...

The Rivalry DaysHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin