4.Bölüm ♦30 Saniye

1K 32 2
                                    

•••

Küçük kaba, boyayı boşalt. İğneyi ve eldivenleri hazırla. Peçeteyi masanın üstüne koy. Hayır, hayır peçeteleri masanın üstüne koy. 1 tane yetmez sonuçta. Ve de hemen yanımdaki kalıplı, iri adamın vuvuzela gibi olan sesini çek. Ah! kulaklarım!!

"Hey küçük kız adın ne?" Bu Simge'nin zoruyla dövmecide çalışmaya zorlandığım ve malzemeleri hazırlamada yardım edeceğim Ali abi. İyi birisi gibi ama şarkı söylemesse.

"H-Hilal"

"Biraz utangaçlık var sanırım Hilal"

"Hayır ben çabucak utanan biri değilim. Sadece ilk iş günüm ve gerginim Ali abi"

"Anladım o zaman sana nazik davranayım. Bu günlük sadece beni izle tamam mı?"

"Peki o zaman" Bekleme sandalyelerinden bir tanesini Ali abinin yanına çektim. Bir adamın bileğine hiçte uygun bir pozisyonda durmayan yırtık pırtık elbiseleri olan bir kadın çiziyordu. Sanırım burada çalışacaksam bu model dövmelere alışık olmalıydım. Ali abi, elleri büyük ve iri olmasına rağmen iğneyi nazik bir şekilde tutabiliyordu. Ve deminden beri incelediğim ellerinde bir sürü dövme vardı. Yazılar, şekiller, isimler ve semboller hepsi uyum içerisindeydi. Benim kulağıma yaklaşarak fısıldadı. "Psikolojin bozulmasın küçük kız" dedi.

"Yok Ali abi. Sen devam et. Ben bi lavobaya kadar gideyim."

"Tamam kızım." Bana arada kızım da diyordu çünkü benden en az 20 yaş büyük olduğunu düşünüyordum.

Kalktım ve plastik bölmenin arasından çıktım. Ara koridora geçtiğimdeyse ilk dikkatimi çeken Simge'nin işi gücü bırakıp Yankı'yı uzaktan kesmesi olmuştu. Beni bu dövmecide çalışmaya ikna etmek için bin takla atıyordu ve ben en azından neler yapacağıma çalışıp Ali abiyi izlerken o ise oturduğu yerken oğlanı süzüyordu. Sen görürsün ama.

Yanına hızlı adımlarla gittim. Ve sadece bulunduğum bölmedeki adamın ve müşterisinin duyabileceği şekilde bağırmaya başladım.

"Simge çabuk yere yat! hepimiz öleceğiz!" Çığlıklarla yere yattı ve cenin pozisyonuna geldi. Benim bağırmamı kısıtlı insanlar duyacakken onun çığlığıyla bütün herkez bize bakıyordu. Birden insanların bize bakmasıyla bende ne diyeceğimi unutmuştum. Ama bu gergin ortamı tam karşımızdaki bölmede dövme yapmayı bırakmış bizi izleyen Çağın'ın kahkahası bölmüştü. Bende ondan cesaret alarak gülmeye başladım, insanlarda bana katılmıştı.

"Sen bittin Hilal" Simge tam üzerime atlayacakken görevli Simge'yi belinden kavrayıp yere indirdi. Hafif kızdı sonuçta. Sen gel birde beni kaldırmayı dene. Simge sanki az önce o rezil olmamış gibi hiç istifini bozmadan gitti ve yardım edeceği piercing yapan kızın yanına oturdu.

Arkamı dönmeye yeltendiğimde beni izleyen delici bakışlar adımlarımı durdurmuştu. Çağın'ın müşterisi yoktu ve oturduğu sandalyede iyice yayılmış bana bakıyordu. Ona "neden bakıyorsun" dermişçesine kafamı salladım ve ellerimlede bu bakışımı destekledim. Yüzüne bir tebessüm yerleştirerek oda kafasını salladı. Hadi ama bu bakışlar da neydi. Niye bakıyorsun ki şimdi.

Hızlı adımlarla yanına gittim. Ayaklarım birbirine dolanmadığı için şükretmeliydim.
"Neden bakıyorsun, rahatsız oluyorum"

"Neden ki? Bakmak yasakmı yani?"

"Hayır değil ama 30 saniyeden fazla bakmak yasak. Rahatsız hissediyorum."

"Ah peki. İstediğin gibi olsun. Ama ben seninle konuşurken içimden 30 saniye mi sayıcam?"

"Evet ve şu an 30 saniye bitti. Hadi başka bir tarafa dön"Dediklerimi yerine getirdi ve kafasını dövme yapan başka bir çocuğa çevirdi. Ve yine sırıttı.

DÖVMECİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin