ASTRONOT KÜTÜPHANECİ

324 5 0
                                    

Bir anda hayatınızın değişebilecğini biliyor muydunuz? Benim  adım Yağız ve tüm hayatım ilkokul birinci sınıfa başladığım gün değişti.
       Aslında okula bir hafta geç başladım sayılır. Bunun sebebi de sıra arkadaşım Emir'di. İlk gün tanıştığımızda ona adını sordum ve suratıma hapşırdı. Grip salgını varmış.  Daha okulun ikinci gününün sabahı annem beni uyandırmak için odaya girdiğinde halimi görür görmez hasta olduğumu anladı ve okulu arayıp izin istedi. Bana da "Hiç üzülme Yağız iyileştiğin anda okuluna gidebileceksin!" dedi. İyi de, ben okula gitmek istemiyordum ki... "Peki ya hep hasta olursam?" diye sordum. Böyle bir şey mümkün değilmiş.
       Okula başlamadan önce kendime ait bir yaşantım vardı.  Bilgisayar oyunları oynuyor ve evin içinde maç yapıyordum. Anaokulunda sınıf öğretmenimiz annemdi. Bu yüzden orada da kendimi evde gibi hissediyordum. Şu an okuldaki öğretmenimizin adı ise Leyla. Okulun ilk günü Leyla Öğretmen sınıfa bir sürü dosya ve kâğıt ile gelmişti.  Sınıfa girdiği ilk anda onların hepsini yere düşürdü. Daha sonra tek kelime etmeden yarım saat boyunca döküp saçtığı kâğıtları toplamakla uğraştı. Tam bir karmaşaydı. Öğrencilerin içinden Irmak adlı bir kız da hemen sırasından kalkarak ona yardım etmeye başladı. Öğretmene nasıl gülümsediğini görcektiniz. Irmak ne kadar da iyi kalpli...
        Onlar yerdeki kağıtları toplamayı bitirdiği sırada okulun hoparlöründen bir ses yükseldi. Bu okul müdürümüz Metin Bey'in sesiydi. Metin Bey bir ses kontrolü yaptı. "Deneme,  deneme, bir, iki, bir, iki!" Hepimiz dikkatle onu dinliyorduk. Daha sınıf öğretmenimiz hiç konuşmamıştı. "Galiba konuşamıyor!" dedi yanımda oturan Emir. İkimiz de kıkırdıyorduk. Konuşamayan bir sınıf öğretmenimizin olması çok komik olurdu. Belki de bizimle işaret dili ile anlaşacaktı. Ben de Emir'e " Sanırım müdürümüz ses kontrolünü abartmıştı ve resmen öksürük sesleri çıkarmaya başlamıştı. Kendimizi tutamadık ve gülmeye başladık. Leyla Öğretmen bize sert bir bakış attı fakat o daha bir şey söyleyemeden müdür söze girdi: "Merhaba çocuklar. Ben okul müdürünüz Metin Şenyıl. Yeni okul dönemimiz başladı ve hepinize iyi bir yıl diliyorum.  İyi dersler!"
         Daha sonra hoparlörden gelen ses kesildi. Kendini çok komik zanneden Fırat adında bir çocuk "Metin Şenyıl iyi biv yıl diliyovmuş" dedi. Sınıftaki herkes kahkaha attı.  Fırat'ın 'r' harfini söyleyememesi mi yoksa yaptığı espri mi daha çok hoşlarına gitmişti bilmiyorum ama bence bizim Emir ile kurduğumuz hayal daha komikti. Leyla Öğretmen sınıfı susturmak için bitmek bilmeyem bir "Şşşşş!" sesi çıkarmıştı. Bir süre sonra herkes sağır olmaktan korkarak sustu.
        İşte o sırada Leyla Öğretmen söze girdi. "Evet çocuklar.  İlk dersimize hoş geldiniz.  Ben sınıf Öğretmeniniz Leyla Akat." Ardından tahtaya bir şeyler yazmaya başladı. Sonra da sınıfa dönerek sordu: "Burada ne yazdığını okuyabileniz var mı?" Bu sorudan sonra herkes sessizleşti. Ben cevaplayabilecek biri olup olmadığını kontrol etmek için arkamı dönerek sınıfa söyle bir göz attım ve sonra ayağa kalktım.  "Sanırım dün akşam oynanan maçın sonucu yazıyor öğretmenim." dedim. Sınıf yine kahkahalar atmaya başladı. Leyla Öğretmen ise "Demek futbolu seviyorsun? Spor çok güzel bir şeydir. Aferin sana!" dedi. Sonra sınıfa döndü ve "Tahtada maç sonucu yazmıyor.  Ama derslerinize güzelce çalıştığınız zaman maç sonuçlarını da kendi kendinize okuyabileceksiniz. Ya da merak ettiğiniz ne varsa onu!" dedi.
         Tahtada "Leyla Akat: Sınıf Öğretmeni" yazıyormuş. Ben de iki yazının arasındaki işareti görünce futbol takımı isimleri sanmıştım.  Biz babamla maç izlerken televizyonda tıpkı bunun gibi şeyler yazıyor. Aslında benim okumayı istediğim pek bir şey olduğu söylenemez. Sonuçta maçları sesli anlatıyorlar. Öğrenmek istediğim şeyleri duyarak da öğrenebilirim. Ayrıca resimli kitaplar sayesinde görerek öğrenmem de mümkün. Arka sıralardan gözlüklü bir kız ayağa kalktı. Bj kızın adı Suzan'dı. Suzan heyecanla "İnternette yazılanları da okuyabilecek miyiz?" diye sordu. Lela Öğretmen "Evet Suzan, onları da okuyabileceksiniz. Bunun yanı sıra heyecanlı kitaplar, gazeteler, dergiler, broşürler, tabelalar ve aklınıza gelebilecek her şeyi... Mesela ben en çok evde kitap okumayı seviyorum." dedi.
         Bu sözlerden sonra sınıftan şaşkınlık ve hayranlıkla dolu bir "Aaaaaaaaaa!" sesi geldi. Neden bu kadar şaşırdılar anlamadım. İnternette yazılanları okumayı ben de isteyebilirim. Bazen komşumuzun büyük oğlu bize geldiğinde internette arkadaşları ile konuşabildiği sitelere giriyor, birbirlerine yazılar yazıp eğleniyorlar ama bir insan neden gazete okumak ister ki? Dünyanın en sıkıcı bir şeyi gazete okumak bence... Bazen annem, babam, ve dedem tek bir ses çıkarmadan evde gazete okuyorlar. Hiçbirinin gazete okurken güldüğünü görmedim. Suratlarında hep ciddi bir ifade oluyor. Demek ki gazete okumak o kadar eğlenceli bir şey değil. Fakat ablanın karikatür dergisini okurken çok güldüğünü görmüştüm. Daha sonra ben de baktım. Dergideki çizimler o kadar komikti ki, yazılanları anlamama gerek yoktu. Ben de kahkaha atıyordum.
        Sınıfa tekrar ayağa kalkıp okumanın çok saçma bir şey olduğunu, insanların konuşarak anlayabileceğini söyledim. Herkes bana garip garip baktı ama ben acayip bir şey söylememiştim. Leyla Öğretmenimiz ise bana gülümsedi ve daha önceden hiç kütüphaneye gidip gitmediğimi sordu.  "Evimizde bir kitaplık var ama kütüphaneye hiç gitmedim" dedim. "Eğer kimse okuma yazma bilmeseydio zaman kitaplar olmazdı değil mi?" diye sordu. "Evet, ne kadar da güzel olurdu. O zaman belki okula gelmek zorunda da kalmazdık." diye karşılık verdim. "O zaman önümüzdeki hafta bir kütüphane gezisi yapacağız çocuklar!" diye cevap verdi Leyla Öğretmen. Nereye varmaya çalıştığını anlamamıştım.
        Kütüphaneler çok sıkıcı çünkü çok sessiz. Bununla ilgili flimler izlemiştim. Bir sürü insan oturup hiç konuşmadan kitap okuyor ve eğer birisi ses çıkarırsa uyarılıyordu. Şimdi bizim de oraya gidecek olmamız çok kötü oldu. Keşke çenemi tutmayı becerebilseydim. Belki de o zaman kütüphaneye gitmek zorunda kalmazdık. Ya da keşke bilgisayar oyunlarının ne kadar kötü şeyler olduğunu söyleseydim. O zaman Leyla Öğretmen bizi bir atari salonuna götürmeyi teklif edebilirdi.
        Öğrenciler arasından Fırat, öğretmeni duyar duymaz "Övetmenim bence sadece Yağız kütüphaneye gitsin. Biv tek o okumanın saçma olduğunu düşünüyov" dedi ve tüm sınıf yine güldü. Bu çocuğun esprilerinden ne anlıyorlar acaba? Kızlar her zaman 'r'leri söyleyemenleri sempatik bulmuşlardır. Yaşım çok büyük olmasa da bunu biliyorum. Leyla Öğretmen "Hep birlikte  gideceğiz. Nasıl olsa sizler de kitapları sevmiyormuşsunuz. Bu herkes için iyi olacak" dedi. O sırada zil çaldı ve toparlanmaya başladı.
( ARKADAŞLAR BUNUN DEVAMI OLACAK BU TASLAKTA...)
(ARKADAŞLAR OYLAYIN LÜTFEN 2 DAKIKANIZI ALMAZ LÜTFEN!!...)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 31, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PANİK YOK OKULDAYIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin