Saatlerce sabah olmasını bekledim zaman olması gerektiğinden yavaş akıyordu sanki. Onu yetiştirebilmiş miydim? Hâlâ atıyor muydu kalbi? Kimse sorularıma cevap veremiyordu.
Sabah olduğunda Jess ve Isabella yorgunluktan sızmışken fırsatı değerlendirip evden kaçtım.
Sokaklar eski neşesinde değildi. Ne bir gürültü ne bir ses seda vardı. Her an içimin ağladığı gibi bu sokaklarda ağlıyordu.
Olabildiğince hızlı adımlarla revire koştum. Taehyung içeride onlarca kabloya bağlı şekilde yatıyordu. Jin'e çevirdim gözlerimi. Bir doktor olarak hâlimi beğenmemiş olacaktı ki sistemini üzerime yağdırdı.
"Ne bu gözlerinin hâli? Dokunsam yıkılacakmış gibi duruyorsun. Zaten yeterince derdimiz var Jungkook. Bu kadar hor bakma kendine. Hadi gel sana da bir serum bağlayalım."
Beni kolumdan tuttuğu gibi Taehyung'un yanındaki sandalyeye oturttu. Sonunda istediğim yere getirilmiştim. Ben Taehyung'u izleyip düşüncelere dalmışken çoktan koluma bir damar yolu açılmıştı. Bir kaç dakika sonunda serumun ve yanında olduğum adamın etkisiyle saatler sonra ilk kez gözlerimi yumabildim(...)
Kısa sürenin ardından cihazlardan yükselen sesler uyanmama neden oldu. Taehyung'un kalp atışlarını gösteren cihazın sesi, her saniye daha da artıyordu ve çizgi düz olmaya başladı. Odada benden başka kimse yoktu. Kolumdaki serumu bir çırpıda söküp attım. Bağırmaya, Jin'e seslenmeye başladım. Bir cevap yoktu. Elim kolum bağlı duramazdım, direkt dudaklarına yapıştım. Nefeslerimizi birleştiriyodum. Suni tenefüse devam ederken Jin ve Rabert yetişti. Hazırda bekleyen kalp masajı aletiyle onu hayata döndürmeye çalıştılar ama cihazda hâlâ bir değişiklik gözükmüyordu. Umudum, tamamem tükenmek üzereydi artık. Gözlerim yine başlatmıştı yağmurlarını. Jin son çare olarak bana süni tenefüs yapmaya devam etmemi söyledi ve elindeki adrenalini gögüsüne sapladı. Bir kaç saniyenin ardından cihazın sesi azaldı, kalp ritimleri tekrar gözükmeye başladı. Uzun sürenin ardından bu sefer mutluluktan ağlıyordum. Jin önce Rabert'a sonra bana sıkı sıkı sarıldı ardından Taehyung'un kana ihtiyacı var diyerek dışarıya çıktı. O nöbetçilere B rh + kan gurubu bulmaları için haber verirken yanımdaki çocuğa benden alabileceğini söyledim. Rabert yaşadığı sevinçle "Pekâlâ zaten damar yolun açıktı değil mi? " diyerek koluma baktı ama ben onu çoktan söküp atmıştım. Derin bir iç çekerek tekrar bir damar yolu açtı ve elindeki boş serum şişesini kanımla doldurmaya başladı.
Nefeslerimizin ardından kanlarımızda birbirine karışacaktı. Bir saat önce uykuya dalmadan düşündüklerim geldi aklıma. Onun için bu denli endişelenmem daha önce hayatımı kurtardığı için miydi? Ya da az önceki durum yüzünden hâlâ dudaklarımın yanıyor olması yaptıklarının karşılığını verebilmek için miydi yoksa aşktan mı?
Bence bunu düşünüyor olmam bile yeterliydi kanıtlamaya. Ona aşıktım. Onun gözlerinden süzülen tek damla yaşı gördüğümde içimden bir şey akıp giderken. Kanlar içinde gördüğümde hayatımın başıma yıkılmasıda çok normaldi.
Şimdi tekrar bana ihtiyacı vardı düşüncelerim içinde kaybolurken dolan torba. Şimdi onun damarlarına gitmek üzere yer değiştiriyordu.
Jin kanı Taehyung'un damar yoluna bağladığında istemsiz bir gülümseme oluştu yüzümde. Benim kanım ona şifa olacaktı uyanmasını dört gözle bekliyordum ama uyandığında ona ne gözle baktığımı söyleyebilecek miydim emin değildim. Tek emin olduğum bir konu vardı ki Taehyung'un o gözle bana bakmayacağıydı. Ben onun gözünde ekibine katılmış herhangi bir insandım ama o benim dünyam olmuştu. Böyle bir hayatta kalbimi en yanlış kişiye kaptırmıştım.
Uzunca bir süre akrep yelkovanı kovalıdı ardından Taehyung, yavaşça gözlerini araladı. Kapanmak üzere olan gözlerim uzun süre sonra gözlerine deydi. Heyecanla ona yaklaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Live Too Die | Taekook
FanficDüşünün, aileniz ile geçirdiğiniz mükemmel bir gecenin sabahına yatağınızın baktığı cama yapışmış, sizi yemek için salyalarını akıtan bir ölü ile uyanıyorsunuz... Genç yaşında bu Ölümcül salgınla karşılaşan Jeon Jungkook tüm hayatını, tek varlığı ka...