Aslan adında otuz yaşlarında bir genç her zamanki gibi işten çıkıyordu. Çalıştığı ofis akşam saat yedi civarı paydos verince Aslan da kafasını dağıtmak için bir Pub'a gitmeyi tercih etmişti.Dijital pazarlama ve teknoloji üzerine çalıştığı şirketin patronu Muhlis Bey Aslan'ın sevmediği bir adam olsa da Aslan işini seviyor ve keyifle yapıyordu.Büyük binaların ve geniş sokakların olduğu semtte yoğun bir trafik vardı.Aslan "Taksi" diye bağırdı.Önünden geçen eski bir taksiydi.1990'lı yıllarda Amerika'da kullanılan araçlara benzeyen geniş kasalı taksi Aslan'ın sesini duydu.Sesle birlikte duran taksi Aslan'ı içeri aldı.Taksici arabasına binen yakışıklı adamın bir karizması olduğunu anında fark etti.Böyle bir adamın arabası olmalı diye düşündü.Fakat Aslan araba kullanmıyordu.Kendisinin Naked diye tabir edilen motosikleti vardı.İşten çıkmadan önce hava tahminlerine bakmıştı.Akşam ve sabah yağışlı gösteriyor.İş yerinde motorunu bırakmak mantıklı olur diye düşündü.Taksiye binmesinin sebebi buydu.Taksici, "Nereye gitmek istersiniz?"diye sordu.Aslan, "Lost Beach" dedi.Burası öğlen birde açılan kaliteli ama çok da pahalı olmayan bir Pubdı.Belirli bir saatten sonra gece kulübüne dönen pub, Aslan'ın sık sık gittiği, bira içtiği ve yer fıstıklarını kabuksuz yediği bir yerdi.Genelde yalnız gider, içkisini içer ve çıkardı.Fakat son iki haftadır işletme striptiz dansçılarına benzer dansçı kızları çıkartmaya başlamış ve farklı bir hizmet vermeye başlamıştı.Aslan normalde ucuz mekanların yaptığı bu işe çok mesafeli dursa da dansçı kızlar ve mekanın işletmesi belirli bir seviyede organizasyonları yaptığı için kalitesinden ödün vermemişti.Taksici Lost Beach'in yolunu tutmuştu.Hava ufak ufak atıştırmaya başlamıştı.Ayrıca kış aylarında kararmaya epeyce yüz tutmuş havanın griye çalan bir tonu da vardı.Aslan adamdan radyoyu açmasını istedi.Radyoda Queen grubundan eski bir çarkı çalıyordu.Aslan şarkının ismini bilmese de kırmızı neon rengi, içki kokusu sarmış ve sigara dumanının dolandığı bir bar görüntüsü gözünde belirmişti.Aslan farkında olmadan bir şeyler anımsıyordu...Aslan anımsamaları ve şarkıyla geçen dakikalarında yarı keyifli yarı keyifsiz anlar yaşıyordu.Taksici ise hızla yoluna devam ediyordu.Bir süre geçtikten sonra Aslan Lost Beach'in kapısına geldiğini gördü.Yeni popüler olmuş ve hareketlenmiş arka sokaklarda kalan Lost Beach'in önü az da olsa kalabalıktı.Aslan taksiciye parasını kredi kartıyla verdi. "İyi akşamlar" diyerek araçtan indi. Kapıda güvenlik görevlileri vardı.Aslan'ın gelişine alışmış olan güvenlikler "Hoş geldiniz" dedi.Aslan kibarca selamını verdi ve uzun ince koridordan mekanın içine girdi.Elinde bilgisayar çantası vardı.Bond çantası gibi duran bu çanta onun iş çantasıydı.Tam koridorun sonunda vestiyer vardı.Vestiyerdeki genç kız "Hoş geldiniz"dedi.Aslan'ın üzerinde krem rengi yağmurluğu çıkartıp ona teslim etmesini bekledi. "Aslan Bey geçen gün şapkanızı unutmuşsunuz"dedi.Aslan'ın unuttuğu şapka tam gözünün önüne gelmişti.Siyah bir şapkaydı.Fötr şapka kovboyların şapkasına benzese de daha karizmatik ve erkeksiydi.Üstelik modern 21.yy şapkasıydı.Paltosunu çıkartan Aslan vestiyerin sağından mekanın ana bölümüne giriş yaptı.Lost Beach'in zar masasına benzeyen bir sahnesi vardı.Sahne henüz boştu ama duman ve kırmızı led ışıklar kendini belli ediyordu.Sahne önünde irili ufaklı masalar vardı. Birçok insan bir saat içinde başlayacak olan dans gösterisi için yerini almıştı.Garsonlar her yaştan kadındı.Aslan her zamanki gibi masaya oturmadı.Doğruca bara gitti.Barda onu karşılayan barmen Tarık, "Hoş geldin patron"dedi.Bu esnada elindeki Japon yapıştırıcısıyla bir bira bardağının kırılan kulpunu yapıştırmaya çalışıyordu.Aslan, "Selam nasılsın Tarık?"diye sordu.İkili son zamanlarda kaynaşmış arkadaş olmuşlardı.Yine de aralarındaki mesafe müşteri ve çalışan mesafesindeydi.Tarık büyük bir bira bardağına Aslan'ın her akşam içtiği biralardan birini doldurdu.Yanında tuzsuz ve kabuksuz yer fıstığı çıkarttı.Aslan, "Biraz peynir ve patates kızartması alabilir miyim?"diye sordu.Tarık her daim hazır olan patates kızartmalarının yanına karper peynir ekledi ve ona sundu. "Nasıl oluyor da bu kadar bira içip kötü beslenerek böyle vücuda sahip oluyorsun?"diye sordu.Aslan gülümseyerek ekledi, "Spor yapmayı bıraktım.Sanırım bir iki ay içinde hafif göbeklenir biraz da yaşlanırım.Çok fazla içkinin sonu iyi değil"dedi.Tarık ona sağlıklı beslenme konusunda az da olsa öğüt verdi.Aslan ise standart iş hayatı ve durağan yaşamından sıkılmıştı.Çok fazla spora yapmak istemiyordu.Yine de sağlıklı kalacak kadar ağırlık antrenmanı ve kardiyovasküler idmanlarına dikkat ediyordu.Tarık'la şakalaşmıştı.Çünkü görsel karizmanın spordan ve sağlıklı beslenmekten geçtiğinin farkındaydı. Tarık, "Patron senin işi anlatsana biraz, tam olarak ne yapıyordun?" Aslan birasından bir yudum içti. "Ben kreatif direktörüm.Teknoloji üzerine yaratıcı fikirler ürettiğim bir ekibim var.Bu fikirleri mühendislerle paylaşarak piyasaya yeni hizmetler sunuyorum."dedi.Tarık, "O halde yazılımcı gibisin"dedi.Aslan reddetti. "Ben sadece fikir üretip yazılımcılara sunuyorum.Yazılım hazırlanırken fikirlerimden ve hayal gücümden yararlanıyorlar."dedi.Fakat iş konuşmak istemiyordu.Her seferinde patronu Muhlis aklına geliyordu.Muhlis'in Amerikan yandaşlığı ve belirli cemaatlere olan yakınlığı onun için hep tehditti.Bu kadar büyük bir firma altında yatan sebebi patronunun yakınlıklarına bağlıyordu.Tarık'a, "Dans ne zaman başlar?"diye sordu.Tarık, Aslan'ın son günlerde işe başlamış kumral ve bronz tenli kızı sorduğunu anlamıştı.Kızın adı, "Gold"du.Gold sahne adıydı.Bir striptizci gibiydi ama ucuz dans yerine adeta hipnoz eden bir dans sunuyordu. "Bu akşam Gold yok"dedi Tarık.Aslan'ın bakışları değişti.Ardından Tarık şaka yaptığını ona söyledi...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paralel Gerçekler
Tiểu Thuyết ChungGerçek görecelidir ve bu birbiriyle bağlıdır. Paralel Gerçek'ler deki tüm hikayeler aslında var olan ve aynı zamanda var olmayan masallardır. Bir yerde var olurken başka bir yerde yok olmak işte burada anlatılıyor. Bizim evrenimiz ve bizim dünyamızı...