3. SARDUNYALAR
Remembrance, Balmorhea
Her insanın kendine ait bir kimliği vardır; adının, doğum tarihinin ve nicesinin. Bedenen resmiyette nerede kayıtlı olduğumuzu gösterir. Peki ya kalben? Bedenen burada olsam da kalben nerede olmayı istiyordum, bu göreceli bir konuydu. Içimde hala bunu tartışıyordum.
Oturduğum yerde geriye yaslanmışken boş gözlerle neyin açık olduğunu bilmediğim televizyon ekranını izliyordum. Elimdeki kahve soğumaya yüz tutmuş ve avuçlarımı üşütüyordu. Çalan telefonum ile hafifçe irkilirken elimdeki kupayı kenara bırakıp telefonu aldım, Firuze annem arıyordu. Yüzümde yer edinen tebessümle aramayı yanıtladım.
"Anne," diye mırıldandım. Arkadan gelen çocuk sesi ile gürültü kısa bir an kesilse de konuştu.
"Annem, nasılsın?" diye şefkatle sordu. Kendi kanından olmayan birini öz kızı gibi sevecek kadar merhametli ve yüce gönüllü bir insandı. Merakla çıkan sesine gülümseyerek, "iyiyim anne, sen?" diye sordum.
Nasıl olduğunu bile söylemeden, "yemek yemedin mi daha sen?" diye hızla sordu. Şu an elinin birini hesap sorar gibi beline attığına yemin edebilirdim. İçimdeki gülme isteğini susturmaya çalışarak, "yedim annem, merak etme. kahve içiyorum hatta," diyerek rahatlaması için ikna edici bir sesle konuştum.
"Tamam yavrum," diye konuştu. İçinin rahat etmediğini biliyordum fakat elimden gelen başka bir şey yoktu. Bir süre sustu, ardından iç çekti. "Daha ne kadar demem gerekiyor bilmiyorum kızım, gelip yanımıza yerleşsen bizde rahat etsek?"
Derince bir nefesi dışarı savurdum, "bunu konuştuk anne," diye mırıldandım. Bir burun çekme sesi geldi, elimde olmadan gülümsedim. Bu duygusallığı bir türlü yenememiştik, ne zaman bu konu açılsa hemen gözleri doluyordu. "Akşam yemeğine gelsene annem, Oflaz ve Nil de burada. Hep beraber olalım istiyorum."
Başımla kendi kendimi onayladım, "gelirim anne, 5 gibi orada olurum."
Arkadan yine çocuk ve çığlık sesleri gelince annem aceleyle konuştu, "Korhan'a seni almasını söylerim annecim, şimdi kapatmam gerekiyor."
Daha cevap vermeden telefon kapandı, Oflaz abimin küçük kızı yine evi yakıp yıkıyor olmalıydı. Ders notlarıma ufak bir göz atmak için odama ilerleyedim ve ezberlenmesi gereken bir tomar kağıda bakıp derince iç çekmeden edemedim. Notlar ile bakışırken telefonuma gelen bildirim sesi kurduğum göz temasını bozdu.
Demir: Birilerinin evin yolunu bulduğunu duydum.
Yüzümde kendiliğinden bir gülümseme oluşurken heyecanla yatağa oturdum. O sırada parmağım arama tuşunun üzerine çoktan dokunmuştu. Bir kez çalışından sonra telefon açıldı.
"Demir," diye mırıldandım, teğit edercesine. Birkaç hışırtı sesi geldikten sonra kadifemsi sesi doldu kulaklarıma. "Napıyorsun güzelim?"
"Oturuyorum," dedikten sonra akşam giyeceğim kıyafeti ayarlamak için dolabı açtım. "Sen napıyorsun?"
"Saatin 5 olmasını bekliyorum," dedi, sırıttığına emindim. Bilmiyormuş gibi oyununa âlet olmaya karar verdim. "Hmm o nedenmiş?"
Küçük bir iç çekiş sesinden sonra konuştu, "çiçek güzelini göreceğim de o yüzden."
Kıkırdadım, "çiçek güzeli de ne demek?" diye sordum. O sırada parmaklarım siyah çiçekli elbisemin üzerinde dolandı. "Çiçek gibi kokuyorsun, sanki bir çiçek tarlasında kaybolmuş da birkaç saat sonra çıkmış gibisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHLAR MAHZENİ
Teen FictionHer beden, bir gün kendine ait olan ruha dönecektir. Denilene göre, her insan, bir ruh ve bedenden ibarettir. Eğer doğru kişiyi bulduysan, o ruh sana aittir. "Her ruh, bir gün bedenine döner."