Poyraz bir kaç saniye içinde beni kendisinden uzaklaştırmış ve az önce bana sarılmamış gibi yeniden arabayı hareket ettirmişti. Kafamın içinde dönüp duran düşünceler adeta bir duvara toslamışçasına dağılmıştı. O, aracı sessizce kullanmaya devam ederken bende kafamı toparlayabilmek adına kendime birkaç dakikalık zaman tanıdım. Cevapsız sorularım zihnimde çoktan sıralanmaya başlamıştı. Aklımda beliren ilk soruyla kısa bir an düşündüm; acaba Poyraz bana neden sarılmıştı? Bu o kadar kısa sürmüştü ki bir an kafamda kurmuş olabileceğimi düşündüm. Ama hayır gerçekti. En az, huzur vaat eden mavi bakışları kadar gerçek. Anlık olarak bütün kızlara sarılıyor olabileceğini düşünsemde bu düşünceden çabucak kurtuldum. O önüne gelen kızla birlikte olabilecek bir adam değildi. Zihnimin derinliklerinden bir kahkaha sesi duydum, ardından bir fısıltı; onun nasıl biri olduğunu iki günde tanıyacak kadar ne yaşadın? Hızla başımı sallayarak zihnimin bana kurduğu tuzaktan kurtulmaya çalıştım. Poyraz'ın garip bakışlarını fark ettiğimde ise kaşlarım istemsizce havalandı
"İyi misin kız çocuğu?"
İğrenç bir şey görmüşçesine yüzümü buruşturdum. Cidden, bana bu şekilde hitap etmekten ne zaman vazgeçecekti?
"Sen kız çocuğu diyene kadar gayet iyiydim aslında. Poyraz bana şunu demekten lütfen vazgeçer misin artık? Hem ben sana sürekli erkek çocuğu diye hitap etsem hoşuna gider mi?"
Kısılan gözleri duyduklarından memnun olmadığını açıkça ortaya koyuyordu.
"Hayır elbette hoşuma gitmezdi. Zaten ben büyüyeli de çok zaman oldu."
Gözlerimi devirerek yeniden konuşmaya çalıştım.
"Benim bir ismim var Poyraz ve..."
Beni susturarak sözlerimi kendisi tamamladı.
"Ve ben o ismi ne duymaya ne de söylemeye hiç tahammül edemiyorum."
Söyledikleri öylece kalmamı sağlamıştı. Ben onun için tahammül edilemez biri miydim yani? Peki söyledikleri ve yaptıkları neden bu kadar farklıydı? Bu anlam karmaşasına daha fazla dayanamayacağımı fark ettiğimde hafifçe mırıldandım.
"Arabayı durdurur musun?"
Duymamış olacaktı ki sürmeye devam etti. Bu defa içimdeki acıyan tarafı bastırarak, sesimin titremesinden korkmadan adeta bağırdım.
"Şu arabayı durdurur musun artık!"
Arabayı hızla yolun kenarına çekip şaşkınlıkla bana baktı.
"Ne oldu?"
Gözlerimde gördüğü soğuklukla beraber birden kaşları çatıldı. Ardından idrak ettikleriyle sözcükler ağzından tıslar gibi tane tane döküldü.
"Bir.daha.sakın.bana.sesini.yükseltme!"
Kucağımda duran sırt çantamı elime alarak arabanın kapısını açtım. Yeniden titremeye başladığımda bunun havanın soğukluğundan olmadığına emindim.
"Ne sen ne de lanet olası dengesizliklerin umurumda değil! Beni rahat bırak ve sakın bir daha peşime düşme! Ölecek olsam bile!"
Kapıyı hızla kapattığımda yüzünde beliren tuhaf ifadeye anlam veremedim. Artık ismine bile tahammül edemediği benden kurtulduğu için mutlu olabilirdi. Fakat neden benim içimde koca bir boşluk varmış gibi hissediyordum? Kollarımı vücuduma sarıp yolun kenarından yürümeye başladım. Az sonra korna çalarak yanımda duran taksi rahatlamamı sağladı. Çabucak taksinin kapısını açarak arka koltuğa yerleştim. Arabanın içi sıcacık olmasına rağmen ben titremeye devam ediyordum. Poyraz'ın sözleri kalbimi paramparça etmeye yetmişti. Şu kısa zamanda bu kadar çabuk mu bağlanmıştım ona? Kendi aptallığıma kızdım. Hiç tanımadığım birine bu kadar kısa sürede alıştığım için kendime kızdım. Poyraz bana bir şey yapmamıştı, ne yaptıysam ben kendime yapmıştım. Gözlerimden yuvarlanan iki damla yaşı elimin tersiyle hızlıca sildim. Kendimden başkasına güvenmeyeceğime dair kendime verdiğim sözü ne de çabuk unutmuştum. Çok değil daha bir yıl öncesinin acı hatıraları zihnimde yeniden can bulmaya başlarken, başımı taksinin koltuğuna yaslayarak gözlerimi kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM ZEHRİ
Romanceİntikam hırsının körelttiği bir yürek, acıyla harmanlanan bir hayat. Adamı hayata bağlayan alacağı intikamdı. Kadın ise hayattan bağlarını çoktan koparmıştı. Adam yaşadığını sanıyordu. Kadın ise yaşamı hiçlikte... İki zıt hayat, iki ayrı yaşam. Karş...