Anahtarı kilide sokup çevirdi. Dükkan kapısını biraz zorladıktan sonra açılmıştı. Burnuna dolan kitap kokusunu çok severdi Bay Friedrich. Hava soğuktu. Sobayı yakmak üzere dükkanın ayrı bir kapısından içeri girerek odun getirip sobayı yaktı. Yanan sobadan yayılan ısı Blooper'ı mayıştırmıştı. Miskin hareketlerle sobanın önüne yerleşti. Kuyruğunu kıvırdı ve uykuya daldı. Acaba Blooper uykusunda ne görüyor olabilirdi.
Dükkandaki mumları yaktıktan sonra eline bir kitap alıp sobanın yanında ki sandalyeye yerleşti. Boynuna taktığı zincirli saatine baktı. Emma herzaman bu saatlerde gelirdi. Hatta bazen Bay Friedrichten önce gelip dükkanın önünde beklerdi.
Frank, kaldığı yetimhane odasının yer tahtalarından birini çıkarmış ve hayatı boyunca çalışıp kazandığı paraları sayıyordu. Bazen karanlık işlerden para kazanır bazen de çalardı. Kapının arkasından ismini bağıran Madam Katia'nın sesiyle irkildi ve paraları hızlı bir şekilde yerine koyup üstünü kapattı
"Bana bir iyilik yapıp öldüğünü söyle moruk! "
"Sen varken ölüm bana günah Katia." sırıtarak söyle
mişti.Madam Katia, yüzünü buruşturdu, tam anlamıyla Frankten iğreniyordu. "Daha fazla saçmalamaya devam edersen obür dişlerini de dökerim" Madam Katia hafif külolu, beyaz tenli ve kuvvetli bir kadındı ve bu dediğini istese yapabilirdi.
Frank, sırıtmasını yüzünden eksik etmesede biraz afallamıştı.
"Araba geldi malzemeleri Emma taşıyacak sende ondan sorumlusun." Frank, Emma kelimesini duyunca hafif kıprandı.
"Sen nasıl istersen Katiam"
Emma okula gitmek için hazırlanmıştı fakat Madam Katia ona izin vermemişti. Patates çuvallarını taşıyacaktı. Oysa hala dizlerinin acısı geçmemişti. Aynada ki yansımasına baktı morluk hafif bir şekilde silinmişti. Ama hala ağrıyordu. Dün olanları düşündü insanlar bu kadar gaddar olmak zorundamıydı. Onun kimseye bir zararı yoktu. Tahta merdivenlerden aşağı indi kapının önünde Frank bekliyordu.
"Nasılsın güzelim." Frank bunu parmaklarını Emma'nın yanağında gezdirirken söylemişti. Emma rahatsız olduğunu belirten bir ifade yakıntı ve bir adım geriye çıktı. Frank sinirlenmişe benziyordu.
"Birgün benim olacaksın ve o gün sana aklının alamayacağı şeyler yapacağım." Emma duyduyları karşısında korkuya kapıldı arkasına dönüp kaçmak istesede kolundan sertçe çeken Frank onu bahçeye doğru itti.
Patates çuvallarını taşırken Frankte onu keyifle izliyordu. Emma sırtına aldığı patetes çuvalından dolayı hafifçe inlemişti.
"Altımda da böyle inlemeye ne dersin ? İstersen senin yerine taşırım."
"Hayır" Frank sinirlenmişe benziyorki artık sıkılıp gitti. Emma son patetes çuvalını taşımıştı dizinde inanılmaz bir ağrı vardı. O anda gözünde beliren kişiye baktı bu Ian'dı. Bahçe çitlerinin arkasından elleriyle gelmesini söylüyordu. Zira ses çıkarmaları onlar için yakalanma riskini arttırıyordu. Erkekler ile kızlar hiçbir şekilde görüşemezlerdi. Emma dizlerinin ağrısından dolayı yürümeye zorlansa da Ian'ın verdiği mutlulukla koşarcasına bahçe duvarının yanına geldi.
"Emma artık bana yüzünü o hale kimin getirdiğini söyle!"
Emma herşeyi bir solukta anlattı. Ian'ın beklediği bu değildi elinden bişey gelmezdi. Bu kişi Frank olsa onu öldürebilirdi.
"Emma ben çok özür dilerim seni yalnız bırakmamalıydım. Lanet olsun! " deyip bahçe duvarının yanında duran çakrığa tekme attı.
"Ian bu senin suçun değil lütfen yapma bunu " Ian'ın yüzünü eline aldı ve nazikçe gezdirdi. Aklından yanağından öpmek geçsede bahçe demirlikleri engel olurdu. Kulağını cırmalayan sesle irkildi.
"Emmaaa seni küçük hırsız Emmaa!"
Emma, Ian'dan hızlıca uzaklaştı ve patates çuvallarının yanında durdu.
"Nerdesin sen ? Hemen mutfağa gidip patatesleri soyuyorsun."Yemek saati bitmişti ve Emma yatakhaneye gitmişti. Yatmayı düşünmüyordu. Bay Friedrich'in verdiği kitabı okuyacaktı. Kitabı çıkarıp arka kapağına dokundu, kapaktaki işlemeleri parmaklarıyla hissetmeye çalıştı. Mumun aydınlattığı sayfalara bir serüvene çıkmıştı.
Frank, Madam Katia'nın kapısını çaldı. Madam Katia giydiği uzun gecelik ve serbest bıraktığı saçlarıyla korkunçtu.
"Ne istiyorsun Frank! "
Frank elindeki torbayı açtı ve Madam Katia'nın görebileceği şekilde uzattı. Madam Katia torbanın içindeki paraları görünce şaşırdı ve gözleri parladı.
"Emma'yı istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezarıma Geleceğim
ParanormalOnu gördüm. Büyümüştü, ama hiç değişmemişti. Aynı maviler ve aynı dudak. Kaşlarını çatışı, gözlerini kırpması bile aynıydı. Dünya üzerinde bu kadar güzel bir hırsız olabilirmiydi.